PAZARTESİ HADİSİMİZ
Ebû Mûsâ radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu
Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine;
- Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız buyurur. Melekler;
- Evet, derler. Allah Teâlâ
- Kulumun gönül meyvesini (ciğerpâresini) mi kopardınız buyurur. Melekler
- Evet, derler. Allah Teâlâ
- Peki, kulum ne dedi buyurur. Melekler
- Sana hamdetti ve innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn diye istircâda bulundu, derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ
- O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “hamd evi” koyun! buyurur.
(Tirmizî, Cenâiz 36)
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu söylemiştir
“Mü’min bir kulumun dünyada sevdiklerinden birini aldığım zaman, buna sabredip sevabını Allah’tan beklerse, bu davranışının katımdaki karşılığı kesinlikle cennettir”.
(Buhârî, Rikak 6. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 23)
Açıklamalar
Bu iki hadiste, sevdiğini kaybeden bir kimsenin, bu üzücü olayı hamd ve istirca‘ ile karşılaması ve sabrederek ecrini Allah’tan beklemesi gerektiğini görüyoruz. Bu davranışı gösteren mü’minin cennetle ve cennette “hamd evi” ile mukabele göreceğini öğreniyoruz.
Hiç şüphesiz, sonucu cennet olduğuna göre, ölüm karşısında hamd ve istircâ ederek teslimiyet gösterebilmek çok değerli, ama pek de kolay olmayan davranışlardır. Çoğu kişinin bunu başarabildiğini söylemek oldukça zordur. Bu sebeple de başarabilenlere cennetle mukabele edilmektedir. Aslında ölüm gibi tabiî ve önlenemez bir olay karşısında hangi tepki gösterilirse gösterilsin, sonucun değişmesi, gidenin geri gelmesi, onun yokluğunun telâfisi mümkün değildir. Gelenin işi gitmektir. Hayat Allah’ın ihsanı, ikramı, ölüm Allah’ın fermânıdır. İhsanı gibi fermanını da teslimiyetle karşılamak kula yakışan yegâne tavırdır. Ancak insanoğlu biraz da yapısı gereği, özellikle ölüm olayı karşısında her zaman kendisinden beklenen direnci ve teslimiyeti gösterememekte, kendisine hâkim olamamaktadır. Ama herhalde sabır ve Allah’a teslimiyetin en çok işe yarayacağı yer de bu tür bir felâket ânıdır.
Müslüman, kaybını kazanca, üzüntüsünü temelli sevince çevirme şansına sahiptir. İşte bunun yolunu bu iki hadiste bulmaktayız.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Can, mal ve çoluk çocuk gibi kayıpları, sabır-teslimiyet, istircâ ve hamd ile karşılamak, cennetle müjdelenmiş davranışlardır.
2. Hamdetmek rıza göstermek demek olduğu için sabırdan daha yüksek bir erdemdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.