Hacı Ahmet Şimşek

Hacı Ahmet Şimşek

Eğitmek Mi Öğretmek Mi?

Eğitmek Mi Öğretmek Mi?

Size şu ilginç hikâyeyi aktarmak istiyorum: “Okulun ilk gününde 5. sınıfların önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkânsızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir çocuk vardı. Meliha Öğretmen bir yıl önce Mustafa'yı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. Ayrıca Mustafa bazen sevimsiz oluyordu. Bu durum öyle bir noktaya geldi ki, Meliha Öğretmen onun kâğıtlarını kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x) yapmaktan ve kâğıdın üstüne büyük (?) ve 0 koymaktan zevk alır oldu. Okulda, her çocuğun geçmiş kayıtları vardı, onları incelemesi gerekiyordu ve Mustafa'nın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun hayatını gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karşılaştı.

Mustafa'nın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli-toplu, temiz yapıyor ve çok terbiyeli. Onun etrafta olması çok eğlenceli? İkinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa mükemmel bir öğrenci, sınıf arkadaşları tarafından çok seviliyor, ama annesinin ölümcül bir hastalığı olduğu için sıkıntı içinde ve ev hayatı mücadele içinde geçiyor. Üçüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa'nın annesinin ölümü onun için çok zor oldu, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor, ama babası ona ilgi göstermiyor ve eğer bazı adımlar atılmazsa evdeki hayatı yakında onu etkileyecek. Dördüncü sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa içine kapanık ve okulda derslere çok fazla ilgi göstermiyor, çok fazla arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor.

Bunları okuyunca Meliha Öğretmen problemi kavradı ve kendinden utandı. Öğrencileri ona güzel kurdelelerle ve parlak kâğıtlara sarılmış hediyeleri getirdiğinde bile kendini çok kötü hissediyordu. Mustafa'nın hediyesini alıncaya kadar bu böyle devam etti. Onun hediyesi ise bir marketten aldığı kalın, kahverengi ambalaj kâğıdı ile beceriksizce sarılmıştı. Meliha Öğretmen onu diğer çocukların ortasında açmaktan çekindi ama yine de açtı. Pakette, taşlarından bazıları düşmüş, yapma elmas taşlı bir bilezik ve birazı dolu olan bir parfüm şişesini çıkarınca çocuklardan bazıları gülmeye başladı. Ama o, bileziğin ne kadar güzel olduğunu söylediğinde çocukların gülmesi kesildi. Bileziği taktı ve parfümü bileklerine sürdü. Mustafa, o gün okuldan sonra öğretmenine şunları söylemek için kaldı; ‘Öğretmenim bugün aynı annem gibi kokuyordunuz!’ Çocuklar gittikten sonra Meliha Öğretmen bir saat ağladı. O günden sonra, okuma-yazma ve matematik öğretmeyi bıraktı, bunun yerine çocukları eğitmeye başladı. Meliha Öğretmen, Mustafa’ya özel ilgi gösterdi. Onunla çalışırken, zihni canlanmaya başlıyor görünüyordu. Onu daha fazla teşvik ettikçe, daha hızlı karşılık veriyordu. Yılsonuna kadar Mustafa sınıftaki en çalışkan çocuklardan biri oldu ve tüm çocukları aynı derecede sevdiğini söylemesine rağmen, onun yeri nazarında bir başkaydı.

Bir sene sonra, Meliha Öğretmen kapısının altında Mustafa’nın yazdığı bir not buldu. Ona tüm hayatı boyunca sahip olduğu en iyi öğretmen olduğunu söylüyordu. Altı yıl sonra Mustafa’dan bir not daha aldı. Liseyi bitirdiğini, sınıfında üçüncü olduğunu ve onun hâlâ hayatındaki en iyi öğretmen olduğunu yazmıştı.

Bundan dört yıl sonra, bazı zamanlar zor geçmesine rağmen okulda kaldığını, sebatla çalışmaya devam ettiğini ve yakında kolejden en yüksek derece ile mezun olacağını yazan başka bir mektup aldı. Yine Meliha Öğretmenin en iyi ve en favori öğretmeni olduğunu yazmıştı.

Sonra dört yıl daha geçti ve başka bir mektup geldi. Bu kez fakülte diplomasını aldıktan sonra, biraz daha ilerlemeye karar verdiğini açıklıyordu. Mektupta onun hâlâ onun karşılaştığı en güzel öğretmen olduğunu yazıyordu, ancak şimdi ismi biraz daha uzundu. Mektup söyle imzalanmıştı: Dr. Mustafa Yılmaz (Hekim)

Hikâye burada bitmiyordu. Daha sonra başka bir mektup daha yazılmıştı. Mustafa bir kızla tanıştığını ve onunla evleneceğini söylüyordu. Babasının birkaç hafta önce vefat ettiğini ve nikâhında Meliha Öğretmen’in damadın annesine ayrılan yere oturup oturamayacağını soruyordu. Tereddütsüz bu teklifi kabul etti ve tahmin edin ne oldu? Taşları düşmüş olan o bileziği taktı. Dahası, Mustafa'nın annesinin süründüğü parfümden sürdü. Birbirlerine sarıldılar ve Dr. Mustafa, Meliha Öğretmenin kulağına şöyle fısıldadı; 'Bana inandığınız için, bana önemli olduğumu hissettirdiğiniz ve bir fark meydana getirebileceğimi gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim öğretmenim.’ Meliha Öğretmen gözlerinden akan yaşları gizlemeye çalışarak fısıldadı; ‘Mustafacığım! Yanlış düşüncelere sahiptim, bir fark meydana getirebileceğimi bana öğreten sensin, seninle tanışıncaya kadar nasıl öğreteceğimi bilmiyordum'.”

Önemli olan bir şeyler öğretmek yerine insanı eğitebilmektir. Zira ne kadar çok öğretirseniz öğretin eğer öğrettiğiniz kişi eğitimsiz ya da yanlış eğitilmişse o öğrettiklerinizin pek bir faydasını göremezsiniz. Onun için çocuklarımızı önce eğitmeli sonra onlara bir şeyler öğretmeye çalışmalıyız. Bir insana çok iyi silah kullanmayı öğretebilirsiniz. Ancak o kişi yanlış eğitilirse terörist, iyi ve doğru eğitilirse asker olur, polis olur. Maalesef bozulan eğitim sistemimizi düzeltemiyoruz ve telafisi mümkün olmayacak şekilde hızla ilerliyoruz. Allah vatanımızı ve milletimizi korumak için bize güç, akıl ve ferâset versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Hacı Ahmet Şimşek Arşivi