Siyasi fıkralar tüm ülkelerde insanlara hem komik hem de muzipçe gelen bir kültürdür. Bazen bu fıkralarda politikacıya çok haksızlık yapılsa da yine de vazgeçilecek bir unsur değildir.

Mesela “Bülent Ecevit başbakanlıktan ayrıldıktan sonra Rahşan Ecevit'le kendi evinde mütevazi bir hayat başlamıştı. Bir gün Ecevitlerin ev telefonu çalıyor, ortada artık sekreter falan olmadığı için tabii kendi telefonuna kendi bakmak zorunda. Telefonu açınca bir adam sesi: 
- İyi günler, TC Başbakanıyla görüşebilir miyim? 
Bülent Ecevit gülüyor: 
- Bayım ben artık TC Başbakanı değilim.
Bunun üzerine telefon kapanıyor. Derken 5 dakika sonra tekrar telefon çalıyor. Ecevit açıyor, yine ayni adam. 
- İyi günler, TC Başbakanı lütfen? 
Ecevit şaşırıyor.
- Az önce arayan siz değil miydiniz? Bakın ben artik TC Başbakanı değilim. 
Telefon yine kapanıyor. Ecevit tam yerine oturacakken tekrar telefon çalıyor.
- İyi günler, TC Başbakanı orada mı? 
Ecevit artık çok kızıyor: 
- Sen laftan anlamaz mısın? Kaç kere söylemem gerekiyor, ben artık TC başbakanı değilim. 
Bunun üzerine karşı taraf gülüyor: 
- Biliyorum, biliyorum ama tekrar tekrar duymak çok hoşuma gidiyor...”

Yine çok haksızlığa uğrayan başbakanlardan birisi de Yıldırım Akbulut’tur.

“Başbakan Akbulut’un yardımcılarından biri bir gün gelir: “Efendim, elimizde hayli evrak birikti. Bunları artık SEKA'ya devretsek.” Der.

Akbulut bir süre düşündükten sonra cevabını verir. “Evrakları Seka'ya devredelim ama ne olur ne olmaz, bir fotokopilerini alalım ondan sonra verelim.”

Tabii ki politikacılardan bahsedince eski politikacıları anmazsak olmaz…

Demokrat Parti döneminin bakanlarından Emin Kalafat'ın boyunun oldukça kısa olduğu bilinir. Kalafat, Adnan Menderes'in kurduğu ilk kabinede olmadığını görünce soluğu Başbakan'ın makamında alır. “Sayın Başbakanım, bakanlarınızı neye göre tespit ediyorsunuz?” diye sorar.

Menderes'in cevabı güzel bir espri olarak o günlerde uzun zaman dillerde dolaşmıştır; “Boy sırasına göre Eminciğim, boy sırasına...”

İyi hafta sonları…