Yine bir “terör uzmanı” üretme dönemine girdik maalesef. Şimdi herkes oluşan terör olayı ile ilgili ahkam kesecek, sorgulayacak, bir kesim Hükümete verecek veriştirecek, diğer bir kesim muhalefeti suçlayacak. Bazı bilmişler çıkacak büyük büyük laflar edip ağzına geleni söyleyecekler.

Biraz yakın geçmişe gidelim. Ahmet Davutoğlu Dış İşleri bakanı oldu ve ağzında “Osmanlı’yı canlandırmak” gibi, “komşularla sıfır sorun” gibi sloganlarla uluslararası ilişkilere başlamıştı. Ve neden olduğu belli olmadan kendimizi Ortadoğu’nun içerisinde bulduk ve akabinde de bir baktık ki çevremizde dostumuz olan bir komşumuz kalmamış. “6 ay içinde Esad’ın gitmesi” düşünülürken, Ahmet Davutoğlu’nun siyaset sahnesinden çekilmesi daha erken olmuştu.

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde de aynı şekilde “yurtta sulh cihanda sulh” politikasından ayrılarak Ortadoğu’ya dahil edilmeye çalışılan bir ülke pozisyonuna getirilmeye çalışıldık ve bunu isteyenler de bu isteklerinde başarılı olmaya başlamışlardı ki olaya müdahale Cumhurbaşkanından geldi.

Ahmet Davutoğlu’nun dış işleri politikaları terk edildi ve ülkemizin milli politikası olan “yurtta sulh, cihanda sulh” politikasına dönülmeye başlandı. İsrail’le varılan anlaşma bunun bir başlangıcı olduğu gibi, Ortadoğu’dan çekilmenin de bir adımı olacaktır. Tabii ki bunu diğer komşu ülkelerimizle barış ve dostluk da takip edecektir.

Türkiye’nin “yurtta sulh cihanda sulh” dış politikasıyla birlikte Ortadoğu “bataklığından” kurtulması demek, aynı zamanda 2 kat daha gelişmesi ve büyümesi demektir. Dolayısıyla, bizi Ortadoğu’daki kavgaların içine çekmek isteyenlerin işine gelmeyecek ve bizi o “bataklıktan” çıkarmamak için ellerinden geleni yapacaklardır.

İşte bunun adına, IŞİD deyin, DAEŞ deyin, PKK deyin, PYD deyin hangi örgüt derseniz deyin, bunun altından yatan asıl güç emperyalizmdir.

Geleceğin büyük ve güçlü ülkesi Türkiye’dir. Ortadoğu ve Doğu’nun lider ülkesi Türkiye’dir. Dolayısıyla Türkiye’nin güçlenmemsi ve büyümemesi gerekmektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, nasıl “laiklik” ilkesinin ülkemiz için gerekli olduğunu fark etmiş ve “yeni anayasada laiklik olacaktır” demişse; aynı şekilde de “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesinin de ülkemiz için gereklilik olduğunu fark etmiş ve ütopik hayaller peşinde koşmaktansa ayakları yere basan dirayetli bir dış ilişkiler geliştirmeye çalışmaktadır.

Bu değişim esnasında da emperyalizmin maalesef terör olaylarına yeltenmesi beklenilen bir sonuçtur. En kısa zamanda ülkemizdeki terör olayları ile ilgili önlemlerin alınması ve güçlü bir istihbaratın hayata geçirilmesi konusu da tüm vatandaşlarımızın beklentilerinin başında gelmektedir.

Tekrar terör olaylarında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve kalanlarına sabır diliyorum.