Boş verin kul hakkını!
Her fırsatta İslam’ın kul hakkına verdiği önemden bahsederiz. Herkes kendisinin bu konuda ne kadar duyarlı olduğunu anlatır durur. Tabir-i caizse “mangalda kül bırakmaz”. Ama sözle her ne kadar söylense de icraata bakınca da hiç kimsenin kul hakkına riayet ettiğini falan göremezsiniz.
Hani hep anlatılan bir hikaye vardır: “Bayezid-i Bestami Hazretleri yağmurlu bir havada Cuma Namazı’na gitmek için evinden çıktı. Sağanak halinde yağan yağmur, yolu çamur haline getirmişti. Yağmur bitinceye kadar bir evin ihata duvarına dayandı. Çamurlu ayakkabılarını duvarın taşlarına sürerek temizledi. Yağmur yavaşlayınca camiye doğru yürüdü.
Bu sırada aklına bir Mecusi’nin duvarını kirlettiği geldi ve üzülerek; "Onunla helalleşmeden nasıl Cuma namazını kılabilirsin? Başkasının duvarını kirletmiş olarak nasıl Yüce Allah’ın huzurunda durursun?" diye düşündü ve geri dönüp o Mecusi’nin kapısını çaldı. Kapıyı açan Mecusi "Buyurun bir arzunuz mu var?" diye sorunca; "Sizden özür dilemeye geldim," dedi. Mecusi hayretle; "Ne özrü?" diye sordu. O da; "Biraz önce duvarınızı çamurlu ayakkabılarımı temizlemek maksadıyla kirlettim. Bu doğru bir hareket değil. Yağmurun şiddeti bana bu inceliği unutturdu." deyince, Mecusi hayretle; "Peki ama ne zararı var? Zaten duvarlarımız çamur içinde. Sizin ayağınızdan oraya sürülen çamur bir çirkinlik veya kabalık meydana getirmez." dedi. Bayezid-i Bestami Hazretleri,(K.S.) "Doğru ama bu bir haktır ve sahibinin rızasını almak lazımdır" dedi. Mecusi "Size bu inceliği ve insan haklarına bu derece saygılı olmayı dininiz mi öğretti?" diye sorunca; "Evet, dinimiz ve bu dinin Peygamberi olan Hz. Muhammed (S.A.V.) öğretti." dedi. Mecusi; "O halde biz niçin bu dine girmiyoruz?" diyerek kelime-i şehadet getirip Müslüman oldu.”
Tabii ki genelde bu tür İslami duyarlılıkları böyle hikayelerde görürüz. Gerçek hayatta insanlar birbirlerinin hakkına kolayca tecavüz edebilmekte ve arkalarına dönüp bakmamaktadırlar bile…
Zannedersem cenaze namazında sorulan “hakkınızı helal ediyor musunuz” cümlesiyle işler hallolur gibi bakıyorlar.
Ben bir kere şunu açıklıkla söyleyeyim: Ben kimseye hakkımı falan helal etmem. Benim ardımdan dedikodumu yapacaksın, bana zulüm edeceksin veya bunlara göz yumacaksın, ondan sonra da “hakkını helal et” deyince de ben helal edeceğim. Böyle bir şey yok.
Son olarak da Şura Suresi’yle(42) yazıma son vereyim. Belki bir kişi bile olsa aydınlanır, kim bilir: “Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.’’
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.