Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Grizu Patlaması

Grizu Patlaması

Bartın’da meydana gelen maden faciası 41 cana mezar oldu. Ateş düştüğü yeri yaksa da acımız büyük. Bu faciada vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, vefat edenlerin ailelerine başsağlığı diliyorum.

Temennim, bu tür maden facialarının son bulması. Ama temenniden öteye geçmiyor bu dileğim. Çünkü geçmişte benzerlerini çok gördük, şimdi de gördük, böyle giderse yarınlarda da görme ihtimali yüksek. Patlamanın olduğu andan itibaren eksik olmasınlar, devlet ricali Bartın’da idi. Ne zaman bir deprem, sel baskını, maden faciası olsa devlet ateşin düştüğü yerde oluyor. En azından acılarınızı paylaşıyoruz demektir bu. Ailelerin acılarını yok etmese de birtakım yardım ve destek açıklamaları da olay yerinde sıcağı sıcağına yapılıyor.

Devletin olay yerine gidip birinci elden açıklama yapması, süreci yönetmesi, devletin tüm imkanlarını seferber etmesi, yaralı ailelere yardım ve destek açıklaması takdire şayanama tüm bu yapılanlar yeterli mi? Bence yeterli değil. Yapılanları önemsemekle beraber bu tür patlamaların bir daha olmaması için devletin her türlü tedbiri alması gerekiyor.

Olaylara ve yazılıp çizilenlere savunmacı anlayışla yaklaşanların, devlet elinden geleni yapıyor, daha ne yapsın diyebilir. Varsın desinler. Müsaadenizle devlet neler yapabilirdi sorusuna cevap aramaya çalışacağım. Niyetim suçlu aramak, suçu birilerinin üzerine atmak değildir. Bir daha böyle facialarla karşılaşmamaktır temennim. Bu tür maden faciaları neden bu ülkede oluyor? Başka ülkelerde grizu patlaması olduğunda onlarda ölen olmuyor da niçin bizim ülkemizde onlarca canı madene kurban ediyoruz? Patlamaya ve can kaybına “kader” demek, sorumluluğumuzu Allah’a yüklemek olmaz mı? Farz edelim ki bu tür facialar bir kaderdir. Allah’ın bu kaderi başka ülkelerde ölümle sonuçlanmıyor da neden bu ülkede cereyan ediyor? Derdi nedir Allah’ın bu ülkenin yerin 300-350 metre altında rızkını temin için didinen madencilerle? Bu sorularıma sadece haşa, sümme haşa derim. Bu tür maden kazalarını kadere yüklemeyi de Allah’a atılmış bir bühtan görürüm. Suçu kadere yıkmak suç bastırmaktır. Hele bu şeyi ve her şeyi kaderle ilişkilendirmek her olup bitende “dış güçler” parmağı aramaktan başka bir şey değildir.

Zira maden kazasının kaderle zerre alakası yoktur. Olsa olsa sorumsuz davranışlarımızdır. Geliyorum diyen kazaya tedbir almamaktır. Kazayı kadere yüklediğimiz kadar bilerek veya bilmeyerek kazaya sebebiyet vermeyi sorgulamamız gerekiyor. İlk açıklama, “varsa sorumluları gereği yapılacak” demek iş değil. Zira burada sorumlu ya da sorumlular var. Araştırma, inceleme ve soruşturma inceden inceye yapılmalı. Ucu kime dokunuyorsa, yargılanıp en ağır cezayı almalı. İçimizden, ceza veriliyor diyeniniz çıkabilir. Kusura bakmayın ama ben bugüne kadar bu tür patlamalarda ceza alan ocak sahibine, düzgün denetim yapmayan bürokrata doğru dürüst ceza verildiğini görmedim.

Veriliyorsa da caydırıcılığı yok ki bu facialar devam ediyor. Ölen öldüğüyle kalıyor, çocuğu öksüz, hanımı da dul kalıyor, o kadar. Gerçi olayı kadere bağlamak yargılamayı düşürür. Ne de olsa ortada bir takdiri ilahi var, öyle değil mi? Olayın sıcaklığıyla bunları yazmak istemezdim. İstediğim bu vesileyle biraz ciddiyet. Bu ülkede çalışan insanın değeri bu kadar ucuz olmamalı. Yetmedi mi grizu patlamalarına ve göçüklere verdiğimiz kurbanlar?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barbaros Ulu Arşivi

Veda

28 Aralık 2022 Çarşamba 00:02