Arı Kovanına Çomak Sokmak (2)
Konunun bağlamından daha fazla kopmadan kutuplaşmamızı güncel bir olayla açıklamak isterim. Prof. Dr. Üstün Dökmen’in “Başörtülüden psikolog olmaz” sözüne gelmek istiyorum. Güya başörtülüden her şey olur ama psikolog, PDR’ci olmazmış. Olur mu olmaz mı bilmiyorum. Bilsem de içeriğine girmeyeceğim. Aslında Dökmen’in bu görüşü ilk değil, kamuoyu bunu ilk defa 2019 yılında Sakarya’daki bir seminerinde Dökmen'in ağzından duydu. O zaman bu kadar tepki çekmeyen bu sözler 2022 yılında tekrar ifade edilince kamuoyu özellikle dindar kamuoyu bu sefer daha yüksekten tepki gösterdi.
Dökmen'in niyetini bilemem ama başörtüsü bu ülkede hep kutuplaştırma aparatı olmuştur. Bu olayda da görüldüğü üzere hala olmaya devam edecektir. Dökmen'in yaptığı arı kovanına çomak sokmaktır. Tarafları germektir. Bu da siyasetin işine yarar. Bir kesim modernlik değil, çağdaş Türkiye'ye yakışmıyor diyerek seçmeninin saflarını sıklaştırırken diğer taraf da bak, bunların başörtüsü düşmanlığı yeniden depreşti. Zaten bunların genlerinde din düşmanlığı var demek suretiyle seçmenini arkasına alıyor. Hasılı nasıl mübarek ya da sihirli bir örtüymüş ki bir taraf savunarak diğer taraf karşı çıkarak başörtüsünden ekmek yiyor. Aslında başörtülü psikolog olmaz diyenler bilerek veya bilmeyerek başörtüsünü savunanlara güçlü destek veriyor. Bunlara gizli ortak denebilir. Çünkü başörtüsü bu ülkenin kahir ekseriyetinin kırmızı çizgisidir. Ne zaman başörtüsü gündeme gelse dindar, mütedeyyin, İslamcı, muhafazakar seçmen teyakkuza geçirilir. Siyasi geçmişimize bakılırsa başörtüsünün hep siyasi bir malzeme yapıldığı görülecektir.
Kılık kıyafet üzerine aleyhte siyaset yapanlar iktidar olmak istiyorlarsa ilk önce başta başörtüsü olmak üzere bu ülke halkının hassasiyetlerini ve dini değerlerini özümsemeleri yahut bu realiteyi kabul etmeleri gerekecektir. Yani bu kuru inat ve sevdalarından vazgeçeceklerdir. Değilse hep müzmin muhalif veya mutlu azınlık olarak kalacaklardır.
Ülkenin gelişmesi de tarafların şekilciliği bırakmasıyla mümkün olacaktır. Burada şekil önemsizdir demiyorum. Elbette şekil ilk karşılaşıldığında kişi hakkında bir ön bilgi verir ama bu bilgi bazen doğru olabildiği gibi çoğu zaman kişileri yanıltır. Unutmayalım ki insanlar kıyafetleriyle karşılanır, fikirleriyle uğurlanır. Bu yüzden şekle takılmamayı prensip edinmemiz gerekmektedir. Rengi, şekli, şemaili, kılık kıyafeti, giyim kuşamı her ne ise herkes işine odaklanmalı. İşini düzgün yapmalı. Fikrini, zikrini, düşüncesini ve ideolojisini işine yansıtmamalı. İstersek, bu ülkede solcu dürüstler, sağcı dürüstler, dindar dürüstler, başörtülü dürüstler, başı açık dürüstler vs. olabiliriz. O zaman bizi kimse tutamaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.