CHP’nin asıl sorunu lider değil, çizgi
Beni her görenin ilk sorduğu soru “Ne olacak bu CHP’nin hali?” oluyor. Tabii 1992’de CHP’yi yeniden kurarken, Konya’yı karış karış gezip, ilçe ilçe; köy, köy emek vermiş ve Kılıçdaroğlu’nun başa gelmesiyle partiyi bırakmış biri olarak bu soruyu hiç garipsemiyorum.
Partili olmayan vatandaşların bile dışarıdan bakarak CHP’deki değişimi bariz bir şekilde gördüğü ortamda bir tek CHP’lilerin görmüyor olması da bana çok ilginç geliyor.
Konunun hukuki kısmını bir kenarda tutarak CHP’de neler olduğu hakkında fikirlerimi belirteyim istiyorum.
Abdüllatif Şener’i Ak Parti’den 2007 yılında istifa ettiren ve 2009 yılında parti kurdurtan güç ne ise; MHP’nin içerisinde, Meral Akşener’i genel başkan adayı yapan ve daha sonra İyi Parti’yi kurdurtan güç ne ise; CHP’de Deniz Baykal’a kumpas kuran ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu da CHP’nin başına getiren güç aynı güçtür. Ve burada tabanlara hep aynı algı oyunu oynanmıştır.
O dönemde CHP’liler, yaratılan algıyla Kılıçdaroğlu’nu kurtarıcı olarak görmüş ve bu algının dışına çıkmamışlardır. Ve de Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığından sonra en yakınındaki isimlerin başında Özgür Özel gelmektedir. Kılıçdaroğlu siyaset hayatına 1999’da DSP’den milletvekili adayı olmak isteyerek başlamış ancak rahmetli Ecevit DSP’ye kabul etmemiştir. Kılıçdaroğlu 2001 yılında CHP ile siyaset hayatına başlamıştır. Özgür Özel de 2009 yılında CHP’den Manisa Belediye Başkan adayı olarak siyasi hayatına başlamıştır. Ekrem İmamoğlu’nun da siyasi hayatının başlangıcı; Babası ANAP Merkez İlçe Başkanı olduğu için haliyle ANAP gençlik kollarını saymazsak, 2000’li yılların başına dayanır. 2004’te Beylikdüzü Belediye Başkanı olmuştur. Burada bir ortak yönü hepimizin görmesi gerekir. Kılıçdaroğlu’nun da, Özgür Özel’in de, Ekrem İmamoğlu’nun da yükselişleri çok kısa zamanda olmuştur. Yani siyasete başlamaları ve başa gelmeleri arasında siyaset için çok kısa bir zaman süresi vardır. Birçok “şanssız” insan bu kadar kısa sürede ilçe başkanı olamamaktadır.
Eski siyasilerin hepsi ülke çıkarlarını ön planda tutan, milliyetçilik duygusu gelişmiş, vatansever insanlardır. Ve bu insanlara ülke çıkarları dışında iş yaptırmak oldukça güçtür. CHP’de Baykal’a diş geçiremeyeceğini anlayanlar, Baykal’ı oyunlarla saf dışı etmişti. Peki, rahmetli Baykal’dan istek neydi? Öncelikle CHP’nin “Atatürkçü” çizgiden uzaklaşmasıydı. Biliyorsunuz bu “ikinci cumhuriyetçilerin” yapmaya çalıştığı ama beceremediği bir durumdu. Bunu Baykal’a yaptıramayınca onu değiştirmek istediler ve bunda muvaffak oldular.
O zamanki siyasal iklim, tek sosyal demokrat parti olan HDP’nin kapatılacağı üzerine kurgulandığı için CHP’nin sosyal demokrat olması konusunda çalışmayı Kılıçdaroğlu üstlenmiş oldu. Bunun için de öncelikle CHP içerisindeki Atatürkçüler temizlenmeye başlandı.
Bu süre içerisinde Kılıçdaroğlu iyi bir yönetici olmadığını, onu bu göreve getirenler kimlerse onlara da ispat etti. Bu arada İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmıştı. Aynı zamanda çok büyük de bir ivme elde etmişti. Böylelikle aslında istenilen İmamoğlu’nun, Kılıçdaroğlu’nun yerine gelmesiydi. CHP Genel Başkanı olarak da cumhurbaşkanı adayı olması ve kazanmasıydı. Plan böyle idi ama tabii ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını da elinden kaçırmak istemeyen İmamoğlu için başka bir planlama yapıldı. İmamoğlu İstanbul’un başında duracak, daha oportünist yapıdaki Özgür Özel genel başkan olacaktı. Daha sonra Özgür Özel de bayrağı İmamoğlu’na devredecekti.
Bu nasıl olacaktı derseniz; Önce Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’nu Kurultay’da yenecek genel başkanlığı alacaktı. Bunun için İmamoğlu da elinden geleni yaptı. Zaten İmamoğlu destek vermese idi Özgür Özel’in o Kurultay’da seçilme şansı zayıftı. 2023 yerel seçimlerinde İmamoğlu da tekrar İstanbul Büyükşehir Belediyesini alacaktı. İmamoğlu 2 yıl belediye başkanlığı yapacak, ardından Kurultayda genel başkanlığı Özgür Özel’den devralacaktı. Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi dönüştürme programına devam edecekti. Burada evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu işten en karlı çıkan da Özgür Özel oldu.
Gelinen aşamada Özgür Özel partinin tek hakimi olma yönünde ilerliyor. Ancak CHP’nin böyle bir karmaşa içerisinde olması ülke siyaseti için de bir engel durumundadır. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonra Ak Parti bir kargaşa yaşayacaktır. Şimdi bile kendi arasında geleceğe dönük çalışmalar yapan Ak Partili siyasetçiler, Erdoğan olmadığı anda çok bariz biçimde bu üstü kapalı “kavgaları” su yüzüne çıkaracaklardır. Dolayısıyla o cenahta bir karışıklık illaki yaşanacaktır. CHP tarafında ise “eski genel başkan düşmanlığı” ve “yeni genel başkanı kurtarıcı görme” durumu aynı zamanda Rahmetli Baykal ve Kılıçdaroğlu arasında da yaşanmıştı. O dönemde Baykal’ı “düşman” görenler, Kılıçdaroğlu’nu “kurtarıcı” ilan etmişlerdi. Ve böyle devam ederse yarın bir gün Özgür Özel’in “düşman” yeni bir genel başkanın “kurtarıcı” ilan edilmemesi için bir sebep görülmemektedir.
Dolayısıyla CHP kendi normlarına dönmeli ve ülkedeki siyasi kaosun giderilmesinde rol almalıdır. Bunun için de yeni bir dizayn gereklidir. Atatürkçü, demokrasiyi ve laikliği savunan bir CHP ortaya konulmalıdır. Bunun için de vatanın kendi dinamiklerinden yararlanarak bir çözüm bulunmaya çalışılması gerekli bir durumdur.
Bunu şöyle somutlaştırabiliriz: Son zamanlarda CHP’lilerin ağzında “laiklikle” ilgili bir açıklama duyan var mıdır acaba? Halbuki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde “din tüccarlığı sultasını” ortadan kaldırabilecek ve insanların dini vecibelerini yerine getirmesini sağlayabilecek en önemli unsur laikliktir. Veya bizim gibi ülkelerde ekonomik kalkınmanın temelini oluşturabilecek Devletçilik ilkesinden bahseden bir CHP’li gören var mı? Yani ülkenin gelişmesi ve kalkınması için gerekli en önemli politikalar Atatürkçülük iken Atatürkçülüğü bırakıp “sosyal demokrasi” gibi “sol” desen sol değil, “sağ” desen sağ olmayan bir ideolojiye kapılmak hiçbir fayda sağlayamayacaktır. Bırakın onun sosyal demokrat DEM Parti yapsın…
İşte CHP’de yaşananlar aslında CHP’nin kendi özüne dönmesinin değişimi olacaktır. Şimdi olması gereken; CHP ekolünde yetişmiş, CHP’yi ve CHP’lileri tanıyan bir lider çıkacak ve CHP’liler onun etrafında örgütleneceklerdir. Bu biraz zor gözükmektedir ancak bu olmadığı takdirde, CHP kendi içerisinden bir parti daha çıkartıp, CHP’nin bölünmesine sebep olacaktır. Aynen 2001 yılında Murat Karayalçın’ın CHP’den istifa edip, Sosyal Demokrat Halk Partisi’ni kurduğu ve başaramadığından 2008’de tekrar CHP’ye döndüğü gibi bir siyasi hareketlilik yaşanmasının önüne geçmek zor olacaktır.
Burada şunu iyi anlamak gerekir; Kemal Kılıçdaroğlu da olsa Özgür Özel de olsa CHP’nin özünden uzaklaşmasına sağlayacak kişilerdir. Yani mahkeme kararlarının ne olacağından çok CHP’lilerin ne yapacağı önem kazanmaktadır. Bu iki isim mi CHP’lileri taşıyacaktır yoksa Atatürk ilkelerine sahip çıkacak bir lider mi bulunacaktır buna odaklanmak gerekir.
CHP’nin bugünkü meselesi sadece kimin genel başkan olduğu değil, hangi ideolojik çizgide duracağıdır. Bu ülkenin ihtiyaç duyduğu, laikliği, devletçiliği, halkçılığı ve tam bağımsızlığı savunan bir CHP’dir. Aksi halde her gelen lideri “kurtarıcı”, gideni “hain” ilan eden kısır döngü devam eder. Türkiye’nin siyasi geleceği için CHP’nin kendi köklerine dönmesi, sadece CHP’lilerin değil, bütün ülkenin meselesidir.
Dostlukla kalın.