Bayramlar hak edenlerin tâcı hükmündedir,

Bayramlar kazanımların nişanesi hükmündedir.

Bayramlar emeklerin ve gayretlerin yeşerdiğinin ispâtı niteliğindedir.

Bayramlar inancın ve gayretin, ihlasın ve ibâdetin dile gelmesi ve hâle gelmesi ile mutluluğun yaşandığı zaman dilimleridir.

Bayramlar menzili hak ve hakîkat olanları bir başka ağırlar,

Bayramlar oruç empatisi ile denge unsuru ile ruhunu dengeleyenlerin hayatına cennet gibi gelir ve kulların hayatını huzura ve mutluluğa çevirir.

Bayramlar hak edenleri kanatlandırır ve yaratılış sırrına doğru yaklaştırır.

Bayramlar hak etmeyenleri ise aslâ yeşertmez, zâten yeşermeyenler de hakîkatin meyvesinden nâsiplenemez.

Bayram dünün hakkını verenlere âittir, sâhi dünümüze bakmalı ve bu dün bayram edip edemeyeceğimize karar vermeli.

Azîzim sâhi şöyle bir düşünebilecek olur isek, dersine çalışmayan imtihana girip başarılı olamıyor ve sınıf atlama yapamıyor ve bayram edemiyor ise ehliyet alabilmek için gerekli dersleri görmeden direksiyon da gerekli başarılar elde edemiyor ise tarlaya gerekli tohumları atmayanların, daha sonra da o tarladan nâsiplenemeyecekleri kesin olduğu gibi insan da bayramdan hakîki manâda nâsiplenmek istiyor ise, mutlâkâ oruç ibâdetini anlamalı, kavramalı, hissetmeli ve yaşamalı.

İşte o dem bayramımız bayram olur, o dem bayramımız mübârek olur.

Ey cân!

Balıkçı teknesine binmeli, daha sonra da derin sularda yol almalı, gerekli yerler de. Gerekli zamanlar da durmalı ve ağlarımızı atmalı.

Evet evet sorumluluklarını yerine getiren balıkçı ile sorumluluklarını yerine insan arasında bir ünsiyet kurmalı, bir anlamdaşlık yaşamalı.

Kim kendisine, hakîkatine, özüne yakışanı yapar ise, mutlaka ilâhi programcı tarafından onurlandırılır, en güzel hesaplayan ve kitaplayan tarafından huzura ve mutluluğa sevk edilir, insanı yoktan vâr eden yüce Allâh tarafından mutlakâ ödüllendirilir.

Bir başka izahla kuluna daha bu dünya da cenneti yaşatır.

Ey Adem'in ve Havvâ'nın evlatları, ey cânlar ve cânanlar!

Oruç tutmak demek aynı zaman da nefsi terbiye etmek demektir.

Hani tavsiye edilir yâ, az yemeli, az uyumalı, az konuşmalı.

Cenab-ı Hak¸ Araf Suresi 31. ayette kullarına yemek yemenin adabını şöyle öğretmiştir; “Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Bu ilahî çağrının ölçüsünü de Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’den alalım; “Eğer kim yemek şehvetine tutulur karnını doldurmak isterse hiç değilse üçte birini yemekle¸ üçte birini içecekle¸ üçte birini de boş bıraksın.”

Tok olanlar, karnını tıka basa dolduranlar madden ve mânen ağırlaşır, bedenine yük yükleyenler aslında ruhuna da yük yüklemiş olur.

Ruh ise bu şartla da sahibine yâni yaratıcısına ulaşmakta zorlanır.

Ruhun kanatları az yiyenler de elbet daha çabuk oluşur.

O ruh ki en azından denge ister, bedenin ihtiyacı kadarını al al ki, hak yoluna çıktığımızda yolumuz kararmasın der.

Yolu kararanlar hareket edemez, etse de hem kendisine hem de çevresine çok zarar verirler.

Yolu aydınlık olanlar ise hem kendilerine, hem çevrelerine huzur ve mtlululuk saçarlar.

Azîzim şimdi lütfen kendi kendini bir tart, kendi kendini hassâsiyetle ölç.

Tuttuğun oruçlar ruhun ile arandaki mesâfeleri açıyor mu yoksa kapatıyor mu?

Bir başka izahla Allâh'a yaklaştırıyor mu veyâ uzaklaştırıyor mu?

Oruç tutmamak kişiyi Allâh'tan uzaklaştırır mı? Elbette uzaklaştırır, Allâh'a yaklaştırmayarak uzaklaştırır.

Yâni çok yiyen bir beden ağırlaşır ve hantallaşır, hantal olanlar ise ibâdeti az yapar veyâ hiç yapmak istemezler.

Karşı tarafı düşünmekte bir ibâdettir, hani hep denir ve söylenir yâ

"Komşusu açken tok yatan bizden değildir."

Hadisi Şerifi, Allâh dostları tarafından söylenmış, alimler kaleminden hep ama hep hatırlatılmışır.

Oruç kulu terbiye edendir, yeter ki kul orucu hakkıyla bedenine ve ruhuna tutturabilsin ve yaşatabilsin.

Orucu hakkıyla yaşayanların ferâseti artar, empatileri kuvvetlenir.

Ferâset ve empati kanatları kuvvetli olanlar ise, şu sanal dünyâdaki bir çok soruna, bir çok probleme doktor olur, tabib olur.

Yârın Ramazan Bayramı sevelim ve sevilelim kardeşlerim.

Sevelim Allâh aşkıyla anne ve babamızı

Sevelim Rahmân sevgisiyle Dedelerimizi ve Ninelerimizi,

Sevelim Rahmân ve Rahîm olan Allâh'ın kuşatıcılığıyla halalarımızı ve amcalarımızı,

Sevelim Hay olan Allâh'ın dirilik enerjisiyle dayılarımızı ve teyzelerimizi,

Sevelim Peygamber efendimizin sünnetiyle yakın akrabalarımızı,

Sevelim Yunus Emrece, bütün konu komşumuzu

Sevelim Allâh'ın yarattığı kulları,

Sevelim kâinattaki Allâh'ın sessiz kulları olan hayvanları,

Sevelim gözümüzün görebildiği ve göremediği şu alemdeki tabîatı ve sırlarını,

Sevelim Hazreti Muhammedi ve ümmetini,

Duâ edelim yeryüzündeki mazlumlara,

Duâ edelim bu günümüzün ebâbilleri gelsin diye,

Duâ edelim yeryüzüne günümüzün Fâtih'leri, Selâhaddin'leri, Alparslanları, Ömerleri, Hamzaları gelsin diye,

Duâ edelim, ihlasıyla gayret eden devlet adamlarına ve ihlaslı askerlerine,

Duâ edelim, gözyaşı dökelim, ihlas ile îmân ile ellerimizi semâya açalım duâ enerjisini kâinata saçalım, daha sonra da gayret zırhını giyinelim, amel azığıyla berâber yola koyulalım inşaallah.

Bu duygularla her birerinizin Ramazan Bayramı’nı tebrik eder, büyüklerin ellerinden saygı ve hürmetle öper, küçükleri de sevgim ve saygım ile kucaklar, mânende alınlarından öperim.

Rabbimiz nice hayırlı bayramlar yaşamayı hepimize nasib etsin inşaallah. Amin.

Allâhım tuttuğumuz oruçları kabul eyleye, enerjileri de diğer 11 ayımıza yayıla, bu enerjilerle hayatımız huzur bahcesine çevrile inşallah. Âmîn

Anadolu'da Bugün bizler de, bayram sevinci paylaşıldıkça büyürmüş tavsiyesine uyalım, o vakit sevincimizin ve mutluluğumuzun kartopuna dönüşmesi için bolca bayramlaşalım.

Bu vesileyle Anadolu'da Bugün Gazetemizin çok değerli emektarlarını, pek kıymetli okurlarını selamlıyor, Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum efendim.