Yolcu Aziz Kaya

Yolcu Aziz Kaya

Resmeden île Resmedîlen

Resmeden île Resmedîlen

Etme azîzim etmê, yapma ey cân yapmâ!

Sen toprak ananın bağrından çıkanların üzerinde ne çok az düşünmekte ve idrâk etmektesin.

Oysa âlemin sırrı da, kendi özünün sırrı da, bu düşünmediğin veyâ düşünemediğin düşünce de, idrâk etmediğin veyâ edemediğin idrâk te âyândır ve beyândır.

Ey insanoğlu

Sen şu papatyaları ve tabiâtı resmeden ressamı yüceltiyorsun da, peki neden o papatyaların doğuşuna, o tabiâtın oluşuna vesile olan toprağı yüceltmiyorsun ?

Belki o azîz olan toprağı yüceltebilseydin, Ademoğlunun aradığı o sırra ulaşacaktın.

Ey cân, o sırra ancak tefekkür edenler ulaşabilir.

O sırrın birinci basamağı aşk'tır.

Azîzim sakın unutmâ, her ne arıyorsan eğer şu âlem de, önce aradığına önyargısız yaklaş,

yaklaş ki göremediklerini gör, duyamadıklarını duy, hissedemediklerini hisset.

Zâten insan durup dururken âşık olamaz ve etkilenemez.

Demek ki aşk'ın ve etkilenmenin yakıtı yaklaşmakmış, hem de önyargısız yaklaşmakmış

Yaklaş Âdemoğlu yaklaş, hem de kendi kendine yaklaş, kendi kendine önyargısız yaklaşanlar, kendilerinin ne yüce bir eser, ne yüce bir şâheser, ne yüce bir sanat olduğunu anlayacaktır.

Âh âh

Yeryüzü sanki anlayanlar ve anlamayanlar olarak ikiye ayrılmış gibidir.

Anlâ ey cân anla ve kendi kendini, kendi kendinin hayatını anlamladır.

Anlamlılar ve anlamsızlar kervanı da yol almaktadır, üstelik bu her iki kervân da kendilerine katılımların olmasını istemektedirler.

Biri ye iç yat kalk ve hiç bir şeyi umuruna takma diyor,

Bir diğeri ise yediklerini ve içtiklerini tefekkür et, tefekkür et ki O yüce sanatkâr olan Allâh'ın sırlarına eresin.

Ey yolcu

Bu yol da, aşk'la tefekkürü harman edenler, bu uğur da yol alıp yükselenler, elbet o yükseldikleri mertebede aranan hakikate ulaşacaklardır.

O hakîkat ise alemleri yoktan vâr eden Allah'tır.

Ne mutlu bu gerçeğe ulaşabilen o has kullara

ressamların da ressâmı, çizenlerin de çizeni elbet yüce hâliktır, yüce yaratandır.

Rahmân ve Rahim olan Allâh'ın tablosu şu kâinattır,

Ne mutlu şu yüce eser olan kâinatta, yâni Allâh'ın irâdesiyle resmolunmuş bu azîz tablo da, kendini fark edebilenlere

Ne mutlu o en yüce sanatkârı unutmayan o değerli kullara.

Ey yolcu sakın unutma! Sen resmeden değil resmedilensin, elbette sana da irâde verilmiştir, lâkin o cüzi irâdedir, unutmayasın, külli irâde O'na yânî Allâh'a aittir.

Sakın ola külli irâdeye sahip çıkıpta, sen de nefsini ilahlaştıranlardan olma.

Şunu hiç bir zaman unutma!

Sen yaradılansın, sakın ola Yaradanlığa tâlib olma.

Bir gün yok olacağını, acizliğini ve hiçliğini aman unutma.

Kabirler nefsini ilahlaştıranlarla doludur, lâkin şimdi orda, toprak ananın bağrında kul olduklarını anladılar.

Ammâ velâkin onların bu anlayışları, mâlesef onlara hiç bir fayda sağlamayacaktır.

Oysa yüce Allâh bize çok merhamet etmişti, en yüce merhameti ise bizlere gönderdiği kitaplar ve peygamberlerdir.

Yânî biz Müslümanlara, yânî aynı zaman da yeryüzü insanlığına gelmiş olan azîz Kur'ân dır.

O azîz Kur'ân'ı bizlere aktaran ve yansıtan, hayatın da bizâtihi yaşayan Hazreti Muhammed Mustafâ’dır.

Ey cân

Bu hakîkatleri unutanlar, şunu iyi hatırlamalı ve düşünmelidir

Şimdi hep berâber, basit örnekler ile âcizliğimizi ve muhtaçlığımızı bir bir irdeleyelim

Af edersiniz kardeşlerim, meselâ bir tuvalet ihtiyacınız geldi ve yapamıyorsunuz, dişiniz çok ağrıyor ve bir şey yapamıyorsunuz, böbrekleriniz âğrıyor ve doğum sancılarından beşbeterini yaşıyorsunuz,

Başınız dönüyor ve ayakta duramıyorsunuz, işte o vakit anlıyoruz acizliğimizi ve hiçliğimizi.

Belki o vakit anlıyoruz, şu dünya malının dertlerimize çare olamayacağını.

Belki bu anlayış ile ruhumuzun sahibine daha çok yaklaşıyoruz,

Belki o vakit huzur limanımıza, saâdet limanımıza olan yaratıcımıza, Allâh'ım diyor ve O'ndan yardım istiyoruz.

Hastalar Allâh'a daha yakın kullardır denir,

Kul bu hasta hâlini fırsata, berekete çevirebilmelidir.

Evet evet bizler aslında hep hastayız, kimimizin bedeni, kimimizin de ruhu hasta.

Ey cânlar gelin hep berâber, bu hasta ve aciz hallerimiz ile O'nun şifâ limanına sığınalım ve duâlar edelim.

Keşke! O'nun şifâ limanın her dâim açık olduğunu anlasak,

Keşke o liman da sadece tenlerin değil ruhların da tedâvi edildiğini anlasak!

Keşkelerimiz umarız bir gün gerçekleşir.

Gönül ister ki o limandan her gemi ve yolcuları ayrılırken mutlu ayrılsınlar.

Belki o vakit ellerimiz de görünmeyen papatya buketleri olur ve tatlı bir tefekkür yolculuğuna çıkarız.

Belki o vakit o buketler bizlere kendi yolculuğunu anlatırlar,

belki o vakit, kendi insan yolculuğunuzu anlar idrâk eser ve huzurlu bir yolculuk yaparız.

Ne mutlu bu güzellikleri hissedebilen kullara efendim."

Pap/at/yâ

At yâ insan der, bendeki enerji ile içerindeki nâhoş enerjileri bir bir at der.

Hadi beni hem teninle hem de ruhunla tat ve hisset der.

Bak sen Âdem olarak ben den daha şanslısın der.

Çünkü biz sene de bir kez doğarız, lâkin insanlar ise her gün doğar.

Ey Âdem uyku yarı ölü hâlidir, biz doğmak için baharı bekleriz, siz ise her gün her gün doğarsınız.

Ey insan!

Doğuşunun lezzetine vâr ki beni, yâni papatya'yı daha iyi hissedebilesin ve daha iyi tadımlayabilesin.

Anadolu’da Bugün bizler de, resmeden Allâh ile, resmedilen kulları çok iyi anlamalı ve hazmetmeliyiz.

Unutulmamalı, hazmedilemeyenler karın ağrısı yapar ve daha bir çok hastalıklara da vesîle olur o vakit bizler Yaradan ile yaradılan dersimize çok iyi çalışmalıyız vesselâm. Bu duygu yoğunluğuyla başta Anadolu’da Bugün Gazetemizin emektarlarını, maddi ve mânevi destekleyenlerini ve pek kıymetli okurlarımızı cânı gönülden selamlıyorum efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yolcu Aziz Kaya Arşivi