Yolcu Aziz Kaya

Yolcu Aziz Kaya

Mevlânâmızın Hakka Vuslatı'nın 750. Yılına Merhaba

Mevlânâmızın Hakka Vuslatı'nın 750. Yılına Merhaba

Aşkın aşk ile kesiştiği, aşkın aşk ile çarpıştığı, aşkın aşk ile uyandığı, aşkın aşk ile tutuştuğu, aşkın ten ve ruh toprakların da tohuma dönüştüğü, aşkın şu ten ve ruh topraklarında unutulmaz zaman dilimleriyle tekrâr tekrâr filizlendiği şehir Konyamız merhabâ. Yine aşıkların ayına, yine âşıkların haftasına, yine Mevlâna Celâlettin Rûmî'nin ve Şems-i Tebrizî'nin anıldığı zaman dilimleri ile hem âl olacağız inşaallâh.

Ey Konyamız

Sen bu ay, bu hafta bir başka güzelsin, sen bu ay her zamankinden daha fazla anlaşılası, her zamankinden daha irdelenesi ve her zamankinden daha fazla hissedilensin.

Ey Konyamız

Sen âşıkların aynası, sen âşıkları tercümânı, sen aşıkların yansıyanı, sen âşıkların en verimli toprağı olmuşsun. Evet evet çünkü sen, aşkından sarmaşık gibi birbirine sarılmış, iki sevgilinin yeşerebilmesi ve nice çiçekler açabilmesi için, toprak ana, Konya ana olmuşsun.

Ey Konya anamız merhabâ bağrında yeşermiş olan Mevlânâ ve Şems, yine bu ay, yine bu hafta bir başka yeşerecek. Bağrında aşk çiçekleri takdim etmiş olan Mevlâna ve Şems, bu ay, bu hafta sevgi ateşlerini yine bambaşka tutuşturacak. Bağrında yeşermiş olan Mevlâna ve Şems, bu ay, bu hafta, yine muhabbet meclislerini en güzel şekilde kuracak, yine muhabbet deryâsından nâsiplenenler olacak. Bağrında yeşermiş olan Mevlâna ve Şems, bu ay, bu hafta, yine muhabbet meclislerine yenilerini ekleyecek, belki de muhabbet halkaları kuracak, belki muhabbet zincirleri oluşturacak.

Ah! muhabbet ah! Bir bilsen yeryüzü sana ne kadar muhtaç, yeryüzü ne kadar arzulu. Bağrında yeşermiş Mevlâna ve Şems, bu ay, bu hafta, ten gözünü kapayabilmeyi, mânâ gözünü de açabilmeyi açacak. Çünkü mânâ, ten gözlüğüyle, ten gözüyle görülmez imişten gözüyle maddeye bakmalı, mânâ gözlüğüyle de derinlere ve ötelere bakmalıymış. Ten ve mânâ gözüyle bakabilenlerin görünmeyen iki kanadı olur imiş. Âşık bu gözlerle bakabildiği kadar uçar, görebildiği kadar da ötelere doğru yol alır imiş. Konyamızın bağrında yeşermiş Mevlâna ve Şems, bu ay, bu hafta, hamlara değil hamlıklara dokunacak, onlara yokluk ateşiyle dokunacak ve mânâ ateşiyle tekrâr tekrâr yeşertecek. O aşıklar, kötülere değil kötülüklere dokunacak, bu dokunuş hâk ve pâk bir dokunuş olduğundan, kötülükler yerini iyiliklere, kötülükler yerini mutluluklara bırakacak. Hazreti Mevlânâ Celâlettin Rûmî de, Şems-i Tebrizi'de, hayal yolcuları, inanç yolcuları, gayret yolcuları, duâ yolcuları ve tevekkül yolcuları idiler.Onlar bu gayretleriyle sınıf atladılar, mertebe mertebe yükseldiler, her mertebeye vardıklarında biraz daha benlerden kurtuldular, biraz daha onlaştılar. Yeryüzü o idi, yeryüzü o'ndan idi, her zerre o'nun ol emri ile oluvermiş idi. Ey Adem sen dâhi ol emri ile oluverdin. O vakit hadi artık, şu hamlıklardan kurtulmanın gayretini ortaya koy ve sende bu ortada , sende bu merkezde semâ ermeye başlâ, sen de hakikati, sen de hakikâtini öteler de arama, hadi artık başkalarının etrâfında dönmeyi bırak ve kendi hakîkatinin etrâfında dön, döndükçe de yönü Kâbe’ye dön, döndükçe de Kâbe'n hükmündeki kâlbine ve gönlüne dön. Aşkın iki kanadı olan Mevlâna ve Şems, arayanlara aramanın anahtarını vermişler, aramanın kapısını aralamışlar, aramanın yolunu göstermişler.

Y/ol olgunlaştırdığı kadar kıymet arz eder demişler, ondandır ki bu yolculukta sık sık durmalı ve kendi kendimizi bir gözden geçirmeli, kendi kendimizi bir tartmalı, kendi kendimizi aynanın karşına koymalı, kendi kendimizin eksisine eksi, artısına artı demeli ve çok bilinçli bir şekilde tekrar kaldığımız yerden yolumuza devâm etmeli.

Aşıkların Sultânı Mevlânâ Celâlettin Rûmi der ki,

" Men Bende-i Kurânem, Eger cândârem

Men Hâk-i Reh-i Muhammed Muhtârem

Eger nakl kuned cüz in kes ez güftârem

Bizârem ez u vez an suhen bizârem."

"Ben yaşadıkça Kur'ân'ın bendesiyim

Ben yaşadıkça Hz. Muhammed Mustafâ'nın yolunun tozuyum

Biri benden bundan başkasını naklederse,

Ondan da şikayetçiyim, o sözden de şikayetçiyim.

( Hazreti Mevlâna Celâlettin Rûmî)

Mevlânâmız ayın on dördü gibi yine parlamış, bu azîz yolda ilerlemek isteyenlere Kur'ân'ı Peygamberi işâret etmiştir.

Ey cânlar ve cânanlar! Ey sâlihler ve sâlihalar!

O vakit önce durmalı ve düşünmeli, biz Kur'ân'ı ve sünneti ne kadar tanıyor ve biliyoruz, hiç insan bilmediğinden nâsiplenebilir mi ? Elbette nâsiplenemez. Âlemleri yoktan vâr eden yüce Allâh, tanımak için önce yaklaş, yaklaşmadığını okuyamazsın, o vakit önce art niyetsiz yaklaşalım, önce önyargısız yaklaşalım. İşte o vakit bizlere bilmenin ve anlamanın yolu açılacak. O vakit sen Kur'an için azîz olacaksın. Kur'an da senin için azîz olacak. Belki o vakit, Hazreti Mevlâna'nın Şeb-i Arus söylemini daha iyi kavrayacak ve hissedeceğiz. Belki o vakit, ölüm günüm sevgileye uçma günümdür, o gün hüzünlenmeyin, bilakis o gün bayram edin. Çünkü ben en sevdiğime, en sevgiliye kavuşacağım der. Mevlâna Celâlettin Rûmî, o dönemlerde çok yetişmiş bir ilim adamı, çok iyi yetişmiş bir bilim adamı, çok iyi bir hukukçu, çok iyi bir medrese alimi ve hocasıydı. Zeminini, itikâtını îmânı en güzel şekilde oturtmuş ve yoluna devâm ediyordu. Tam da böyle bir atmosfer de Şems-i Tebrizi ile Konya'da karşılaşırlar.O vakitten sonra Mevlâna Celâlettin bir başkâ dolmaya, bir başka haz almaya başlar, çünkü Hazreti Şems Mevlânası'na Ledün ilminden bahseder. Bahsedilenler ile bilinenler cem olunur ve âdetâ görünmeyen bir kanat oluşturmaya başlanılır. Her öğrendiğiyle biraz daha kuvvetlenir, daha da kuvvetlendikçe de, daha fazla sonsuzluğa, daha fazla sırlara yolculuk yapar. Sır ise ehline açılır imiş, ey bugünün cânları, ey bu günün kulları, sâhi biz ehil miyiz ? Yâ ehil olalım, ya da ehil olmak için yollara koyulalım, yâ ehil olanlar ile hemhâl olalım ya da ehil olanları arayalım.

"Diken ekersen, gül devşiririm mi dersin

Gül dikmezsen, hiç bir fidan gül vermez sana."

( Mevlana Celâlettin Rûmî.)

Ey biz insanlar!

Anadolu'da Bugün bizler de, gül konumundakileri ekelim, saygı ve sevgi ekelim, aşk ve muhabbet ekelim, ölçü ve denge ekelim, insanlık ve kardeşlik ekelim.

"Kendi kendini öremeyenler, karşısındakinin isteklerine göre örülürler, daha sonra da bu senin hayâtın diye giydirirler.

Bâk şu örümceğe kendi kendinin ağını örmekte, sonra da nâsibine doğru gayret etmekte. Sen âdem sen, sen de kendi insani ağlarını, insânı gayelerini ve amaçlarını ör, sonra da onlara ulaşabilmek için gayret et."

Mevlânâ Celâlettin Rûmimizin Hakka Vuslatı'nın 750. yıl dönümünü kutluyor ve insanlığa hayırlar getirmesini cenabı haktan niyaz ediyorum.

Bu duygularla Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin emektarlarını, okurlarını ve maddi destek sağlayan müesseseleri ve görünmeyen kahramanları cân-ı gönülden selamlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Yolcu Aziz Kaya Arşivi