Bitki çaylarındaki tehlike
Bitkisel ürünlerle tedavi, yüzyıllardan beri tercih edilmekte olup sağlığı korumak ve bazı hastalıkları iyileştirmek için kullanılmıştır. Mezotopamya, Hitit, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bitkiler ilaç olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde ise bitkilerin etkinliği çeşitli araştırmalar sonucunda desteklenmiştir. Dünyada tedavi amacı ile ortalama 20 bin bitki kullanılmaktadır.
19.yüzyılda sanayileşme sonucu olarak ortaya çıkan obezitenin yaygınlaşması ile bitkilere olan ilgi artmış ve bugünlere kadar gelmiştir. Yapılan bir araştırmada Türkiye’de bireylerin %80’i bitkileri çay olarak tüketmekte olduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada ise bireylerin %23’ü bitki çaylarını zayıflama amacı ile kullandığını belirtmiştir. Bitki çaylarının içerisine en fazla sinameki çayı konulmaktadır. Aktarlardan alınan çaylar ise genellikle yeşil çay, sinameki, rezene ve biberiyedir.
Bitkisel çayların faydaları büyüktür. Fakat üretim, depolama ve taşıma esnasında ağır metal, mikroorganizma ve toksinlerle karşılaşabilmektedir. Böyle durumlarda bitki çayları sağlığımıza zarar vermektedir. Bitki çaylarını en çok zararlı kılan mikroorganizmalar hasat öncesi, hasat, kurutma, öğütme, depolama ve paketleme aşamalarında bulaşabilmektedir. Yapılan araştırmalarda bitki çaylarının mikroorganizma barındırabildiği ve küf olabileceği gösterilmiştir.
Aflatoksin, insan ve hayvanlarda önemli sağlık problemlerine yol açabilen, oldukça sık karşılaşılan, zarar vericiliği en yüksek ve üzerinde sürekli araştırma yapılan bir patojenik küftür. Aflatoksin; gebe kadınlarda anormal bebek oluşumlarına sebep olmaktadır. Tüketen hayvanlarda ise ölü doğum ve anormal doğumlar görülmektedir. Kansere ve kanamalara sebep olabilmekte, böbrek hastalıkları ve zehirlenmelere yol açabilmektedir. Ayrıca sinir sistemini bozacak zehirlenmelere de neden olmaktadır.
AFLATOKSİN OLUŞUMU
Aflatoksin genellikle depolama işlemleri sırasında oluşmaktadır. Depolanan ürünün; nem oranı, depolama süresi, diğer mikroorganizmaların varlığı, kurutma hızı gibi potansiyel durumlar etkilemektedir. Ayrıca deponun nem oranı da çok önemlidir. Aflatoksin içeren besinin tüketilmesi ile toksin vücuda girmektedir. Etkisi ise; kişinin yaşı, bağışıklık sistemi, beslenme durumu ve tüketilen küf miktarına bağlı olarak değişmektedir.
Yapılan bir çalışmada ambalajlı bitki çaylarının ambalajsız bitki çaylarına göre daha fazla aflatoksin içerdiği gösterilmiştir. Ambalajlı bitki çaylarının %82’sinde aflatoksin bulunmuştur. Bu oran çok yüksektir. Ambalajın yıpranmış olması, hava alması, ıslanması, uzun süre raflarda beklemesi gibi durumlar aflatoksin içeriğini artırmaktadır. Ambalajsız bitki çaylarında ise bitkinin okjien ile temasta bulunup havalandırma koşullarının iyi olması ile aflatoksin varlığının azaldığı düşünülmektedir.
Aflatoksin olan bir besini tüketip tüketmediğimiz bilmek ev koşullarında mümkün değildir. Bu yüzden marketten alınan bitki çaylarının paketlerinin yıpranmamış olmasına ve uzun süre rafta kalmış kutuları almamaya özen göstermeliyiz. Ayrıca gebe olan bireyler aflatoksin varlığı olabileceği için bitki çaylarından uzak durmalıdır. Bitki çayında aflatoksin varlığı kadar alınan miktar da önemlidir. Korunma için bir bitki çayını art arda tüketmeyiniz.
KURU İNCİR VE KIRMIZI PUL BİBERE DİKKAT
Kuru incir ve kırmızı pul biberde depolama ve taşıma işlemleri sırasında mikroorganizma bulaşabilmekte ve aflatoksin varlığı bulunabilmektedir. Aflatoksin yıkama, kurutma, pişirme, soğutma gibi işlemlerle kaybolmamaktadır. Bu yüzden gebe, çocuk ve kanser hastalarına kuru incir ve kırmızı pul biber verilmemelidir.
Sağlıklı günler
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.