Bayrak Hassasiyetimiz
Bayrak Hassasiyetimiz
Sosyal medyaya bir göz attığımda paylaşımcıların çoğunun profilinde, Türk bayrağı paylaşımını görünce acaba şehitlerimiz mi var yine, demeden kendimi alamadım. Haberlere bakınca tepkinin, “Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda konuşma yapmak üzere kürsüye çıkan Yunanistan'ın bağımsız milletvekilinin cebinden çıkardığı Türk bayrağını yırtmasına” olduğunu anlamakta gecikmedim.
Yunanlı vekilin haddini aşan bu eylemi üzerine Yunan Parlamentosu bir kınama yayımlamış. AP, vekil hakkında soruşturma açmış. Üzerine de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bir soruşturma başlatmış. Dışişleri Bakanımız ilgili vekile eyleminden dolayı tepkisini dile getirmiş. Gördüğüm kadarıyla bağımsız bir vekilin ırkçılık ve Türkiye düşmanlığını açık ettiği bireysel eylemine, başta kendi ülkesi olmak üzere destek veren yok.
Provokasyon kokan bu eylemi yapan bir kişi de olsa elbette tepki gösterilmelidir. Elbette bayrağımız bizim için önemlidir. Gerekli hassasiyeti gösteririz ve tepki vermeliyiz. Ama sosyal medyadaki paylaşımlardan, bu tepkiyi abarttığımızı düşünüyorum. Bayrağımız üzerinden bize hezeyan göstererek kinini kusan, arkasında kimsenin olmadığı bu bağımsız vekili Yalova kaymakamı gibi görüp yolumuza devam etmeliydik. Hassasiyetimize duygularımızı karıştırmamalıydık. Daha soğukkanlı davranmalıydık Ötesi ve aşırısı provokasyona gelmek ya da buna açık kapı bırakmak olur. Kendini ve haddini bilmez bir vekil, başta sosyal medya olmak üzere bayrağımız üzerinden bizi teyakkuza geçirmiş oldu.
Bu vekile gösterdiğimiz aşırı tepki ile birileri, sosyal medya üzerinden bizi test etmiş oldu ve çabuk dolduruşa gelebileceğimizi göstermiş olduk.
Bayrağımıza yapılan bu davranışa gösterdiğimiz tepki sadece bu vekilin yaptığıyla sınırlı değil. 2005 yılında Mersin’de düzenlenen Nevruz kutlamalarında bir kendini bilmezin bayrağımızı indirmesi büyük bir infiale sebep olmuştu. Bayrağı indirenin kimliği de bu infiali arttırdı. Türkiye’nin her bir yerinde yürüyüş ve eylemler yapıldı. O zamanlar küçük bir ilçede görev yapıyordum. İlçe Milli Eğitim Müdürünün başkanlığında toplandık. İlçe olarak nasıl tepki verebilirdik? Bunun üzerine bir toplantı idi. İlçe müdürü: “Arkadaşlar! Kaymakam Beyin haberi var. Ama onun haberi yokmuş gibi davranacağız. Sizler öğrenci ve öğretmenlerinizi organize edin. Ellerine birer bayrak verin. Cuma günü saat 14.00’de ilçe meydanında toplanıp yürüyüş yapacağız. Bu konudaki görüşlerinizi alayım” dedi. Toplantıya katılan yöneticilerin hemen hemen hepsi “Çok iyi olur hocam. Bayrağımıza yapılan bu saygısızlığa gereken tepkimizi en üst perdeden göstermeliyiz” dedi. Ben ise “Bayrağımızı indirmeye kalkan kişiye polis müdahale etmiş ve ilgili provokatörü derdest ederek hakkında adli işlem yapılmasını sağlamıştır. Bir kişinin yaptığı hezeyan üzerinden öğrencilere varıncaya kadar tüm Türkiye ayağa kalkarsa, birilerinin ekmeğine yağ sürmüş oluruz. Mesela ilçemizi düşünelim: Bayrağı indirenin kişi bir PKK’lı. Bizim çoğumuz PKK ile Kürtleri özdeşleştirmekte. Halbuki aynı değil. Bu eylemi tasvip etmeyen nice Kürt bilirim. İlçemizde ikamet eden Kürt vatandaşlarımız var ve öğrencilerimiz kimin Kürt olup olmadığını biliyor. Yürüyüş esnasında Kürtlerin oturduğu evlerin önünden geçerken öğrencilerimizin o evlere taş atmayacağına dair bir garantimiz var mı? Böyle bir durumda heyecana gelmiş bu kalabalığa biz engel olabilecek miyiz? Belki de bayrağımızı indirenlerin istediği bu” dedim. Konuşmam üzerine yapılması düşünülen yürüyüşten vazgeçildi. Toplantı bitimi MEM müdürü “Hocam, niye böyle konuştun? Seni yanlış anlayacaklar” dedi. Görüşümü söyledim. Bu görüşümden dolayı kimse benim bayrak sevgimi yargılayamaz” dedim.
Sonuç olarak başta bayrak olmak üzere milli ve dini değerlerimize yapılan saygısızlıklara tepki verelim ama yerli yerinde ve abartmadan yapalım diyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.