Herkese merhabalar. Bir haftalık aranın ardından yeniden birlikteyiz. Salgının gölgesinde buruk bir bayramı daha geride bıraktık. Salgın yetmezmiş gibi her bayram olduğu gibi bu bayramda da katil İsrail’in Filistin’e yönelik zulmünü gördük. Her geçen gün vahşiliği ve caniliği daha da artıran İsrail, bu kez Mescid-i Aksa’ya saldırdı…

Dünyada Müslümanlara yönelik eziyetler, işkenceler ve şiddet artarak devam ediyor. Zalimler, katiller, Siyonistler ve daha nice İslam düşmanları kinlerini kusuyorlar. Tüm bunlar yaşanırken, Türkiye’de her kesimden Filistinli Müslümanlara destek mesajları paylaşıldı, İsrail kınandı, lanet okundu.

Büyüklerimiz, “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” demiş. Bunun türevi bir söz çıktı son zamanlarda, siz de duymuşsunuzdur, “Sözü Filistin, yaşantısı İsrail” diye. Hepimiz diyoruz halbuki; Sahip olduğumuz değerlere göre hareket etmeliyiz, görüşümüz neyse ona göre yaşamalıyız diye. Yani demek istediğim sözümüzün de yaşantımızın da Filistin olması gerek. Ki eğer ona göre hareket etseydik Filistin şu an özgürdü. Demek ki Müslümanlar kendi davalarında samimi değil. Hiçbir fedakarlık yapan yok ama sözcülük yapan çok.

Yıllardır söylenegelir, “Bir buçuk milyar Müslüman istesin, ufacık İsrail’i tükürüğüyle boğar” diye. Ama herhalde İsrail’i görünce boğazdaki tükürük kuruyor. Yoksa niye boğulmasın İsrail? Çünkü maalesef onlar davalarında Müslümanlardan daha samimi. Eğri oturalım, doğru konuşalım. Yıllar evvel Şimon Perez’e gazeteciler soruyor, “İsrail’i kurdunuz ama Müslümanların kutsal kitabı olan Kuran, devletinizin yıkılacağından haber veriyor” diye. Peki, Perez ne diyor biliyor musunuz; “Onu bizim devletimizi yıkacak Kuran’ın bahsettiği Müslümanlar geldiğinde düşünürüz.”

İsrail’i durdurmak için söz değil, öz lazım. Gerçi Batı uşaklığı yapan halkı Müslüman olan ülkeler var. Korkularından ses çıkaramıyorlar. Samimi de değiller. Gösteriş peşindeler. Kuran’ın tarif ettiği Müslüman profilinin yeterli olduğu günleri görmek dileğiyle, esenlikler diliyorum.