Pazar neşesi
Bu Pazar günüde biraz gülelim diye düşündük ve sizin için seçtiğim fıkraları yayımlayım istedim. Umarım beğenirsiniz.
FIKRA 1.
Nasreddin Hoca kahveye çay içmeye gitmiş
Çaycıya : soğuk çay var mı demiş ?
Çaycıda “yok sıcak var” demiş
Nasreddin Hoca aradan 5-10 dakika geçince yine gelmiş aynı soruyu yine sormuş Derken...
Böyle muhabbet sürmüş. Sonra çaycı Nasreddin Hoca’nın geleceğini tekrar hesaba katarak çayı dolaba koymuş.Hoca tekrar gelmiş.Soğuk çay var mı? demiş. Çaycı var diyip hocaya bir bardak çay vermiş ardından Nasredin Hoca çay gelince ''Isıt da içelim'' demiş.
FIKRA 2.
Bir deli kahveye gitmiş. Çay istemiş. Çay gelir gelmez bu şekersiz demiş. Bana şeker getir demiş.
Adam şekeri getirmiş. Sonra bu olay 2. kez olunca garson bağırmış:
- Ben tam 16 şeker koydum nasıl şekersiz olur.
Delide demiş ki:
- Napayım. Karıştırınca hepsi yokoluyoo
FIKRA 3.
Şakir iş hanında çay ocağı işletiyormuş. Üst kattaki işyerlerinden biri seslenmiş: Şakir Efendi 3 çay yap, biri açık olsun. Çaycı Şakir cevap vermiş: Abi hangisi açık olsun.
FIKRA 4
Anasıyla kızı bahçede çamaşır yıkıyorlarmış. Kızı, “Anaaa!... Falancanın düğünü var; neydek?” demiş. Anası da “Çağırırlarsa gitmeyek, çağırmazlarsa küsek” demiş.
FIKRA 5
Avukat, hırsızlıkla suçlanan müvekkilini yaratıcı bir savunma ile kurtarmak istiyordu.
Avukat yargıca hitaben:''Müvekkilim aracın camından sadece kolunu sokup çantayı almıştır.
Müvekkilimin kolu müvekkilimin bizzat kendisi değildir sadece bir kol tarafından işlenen bir suç için neden bütün bir kişiyi cezalandırıyorsunuz.''der
Yargıç gülümseyerek:''Peki o zaman aynı mantıkla gidiyorum ve müvekkilinizin kolunu 1 yıl hapse mahkum ediyorum.Müvekkiliniz isterse ona eşlik edebilir''
Müvekkil gülümser avukatın yardımıyla müvekkilin takma kolunu çıkartıp dönüp giderler...
FIKRA 6
Savcı, morgdaki üç ceseti incelemek üzere gelmişti.
Birinci ceset sırıtıyordu. Savcı nedenini sordu:
- "Milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazandı, sevincine dayanamadı, kalp krizi geçirdi ve öldü"
dediler.
İkinci ceset de sırıtıyordu. Savcı sordu:
- "Bu neden sırıtıyor?"
- "Bunun da oğlu doğmuştu. Sevinçten kalbine yenik düştü"
diye açıkladılar.
Üçüncü ceset Temel'in kömür halindeki cesediydi. O da sırıtıyordu.
- "Bu neden öldü?"
diye sordu savcı.
- "Efendim, buna yıldırım çarptı"
dediler.
- "Peki, neden sırıtıyor?"
- "Fotoğrafını çekiyorlar sanmış :))
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.