Vurgun vurmak
Bugün herkes, bir telaş bir aç gözlükle en küçük birim bile olsa en uygununa, olabilecek en düşük bedelle, hatta bedava bir şeyler alma peşinde koşuyor. Ucuza alma, sonra makul bir kar ile değil, mümkün olan en yüksek bedelle de başkalarına satma çabasında. Oysa herkes biliyor, her şeyin bir ederi var. Ederini ödemeyi peşinen kabul ediyorsunuz ancak karşınızdaki kişi sizin bu niyetinizi anladığı anda fiyatını 3’e, 5’e katlama derdinde.
Bir zamanlar çok moda olan, tuhaf Çin icadı, başlığa takılan inip-kaldırılabilen güneş gözlüğü vardı. Komşumuz geldi, böyle bir gözlük aldığını söylüyor, şöyle kullanılıyor filan reklamını yapıyor. Arkasından da ekliyor, benim bir arkadaşım var, normalde 15, ama bana 12,5’a verdi, isterseniz size de alalım diye. Biz yok, teşekkür ederiz, dedik ama aklımızda da kaldı. Acaba bizde alsak mı? diye içimizden geçiriyoruz. Aradan birkaç gün geçti, markete o gözlüklerden gelmiş. Ortaya kutu içine koymuşlar, fiyatına da 1,5 yazmışlar. Eve geldiğimizde komşumuza söyledim. Hocam, sen indirimli diye arkadaşından bunu almışsın ama markette bunu 1,5’a satıyorlar. Komşumuz çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştı. Yıllar geçti, değişen bir şey yok. Hatta iş o kadar ileri gitti ki birisine olduğundan fazla fiyatla mal satmak, kandırmak, vurgun yapmak alkışlanan bir davranış oldu.
TV’lerde, sosyal medyada yalan, dolan ile nereden geldiği belli olmayan paralarla caka satanlar toplumda rağbet görüyor. Vergi kaçırma, devleti kandırma gibi olmadık işler yapan, bunu da herkesin önünde rahatça yapanlar, savcıların gözünün içine bakarak serbest kalabiliyorlar. İşin en garibi de bunlar toplum tarafından dışlanmış olması gerekirken, rağbet görebiliyor. Yani birilerinin yanlışı, doğruların gözünün içine bakarak serbestçe yapılıyor. Bunu görenler de doğru olmaktansa, eğrilmeyi marifet sanıyor. Sonuçta negatif seleksiyon denilen olay gerçekleşiyor. Bilindiği gibi negatif seleksiyon, kötülerin baskın olarak iyileri baskılaması ile onları da kötüleştirmesi olarak tanımlanabilir.
Toplumu bir arada tutan kurallar vardır. Bu kuralların maddi bir yaptırımı olmamakla birlikte manevi yaptırımı vardır. Manevi yaptırım, iyilerin örnek gösterilmesi, kötülerin ise ayıplanması, dışlanması sonucunu getirir. Negatif seleksiyon ise tam tersi olarak işlemekte, vurgun yapan, başkasının vurgun yapmasını örnek göstererek, bunu daha da yüksek düzeylere taşıyor. Oysa makul, kabul edilebilir bir sınır vardır. Bu sınır aşıldığında negatif seleksiyon ile iyilerin de kötüleşmesi gerçekleşir. Böylece tersine bir sarmal işleyerek, giderek artan oranda vurgun yapma meydana gelir. Bunun azı, çoğu ya da tanıdığı, bildiği, akrabası olmaz. Fırsatını bulan, bulduğunun tepesine binmekten bir an bile tereddüt etmeden vurgununu yapar geçer. Arkasından da nasıl kandırdım ama enayiyi der, çıkar. Oysa birisi kazanırken bir diğeri kaybeder. Yani her kazananın bir kaybedeni vardır. Bu durum toplumsal dayanışmayı yok eder. Negatif seleksiyon ile doğrular da giderek azalır ve vurgun doğru bir davranış olarak algılanır. Sosyal medyanın da gücü ile bu durum giderek artan oranlarda gerçekleşir.
Aslında sorunun çözümü basittir. İyiliği, doğruluğu öne çıkaran, vurgunculuğu ahlaksızlık olarak gören ve algılayan bir davranış ile durum düzelir. Buna da pozitif seleksiyon denir. Eskiden negatif olanlar değil, pozitif olanlar desteklenir, doğruluk, güzellik değer bulurdu. Bunun ön plana çıkarılması, doğru ve dürüst davranan kimselerin değer bulması, yolsuzluk, haksızlık yapanların geri plana itilmesi ile negatif seleksiyon pozitife döndürülür. Yani, vurgunculuk toplumun gözünde ahlaksızlık olarak algılanır, böylece toplum doğrunun yanında olur, yanlış yapanlar ayıklanırdı. Ancak bu şekilde toplum doğru yola döndürülür. Bugünün gelişmiş batı ülkelerindeki durum budur. Toplum, içindeki çürükleri kendisi temizlemekte, böylece doğru ve dürüst olanlar ön plana çıkmaktadır. Yıllarca kovboy filmleri izledik, filmlerin hepsinde zor da olsa hep iyiler kazanırdı. Durum böyle olunca iyi olmak, değer elde etmenin bir yolu olurdu. Bugün farklı mı, gelişmiş dediğimiz ülkelerde sistem aynı şekilde işliyor. Böylece toplum negatife değil, pozitife yöneliyor…