Türkiye Türkiye’den büyüktür
Alman İktisatçı Fritz Neumark Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar bu gerçeğin farkındadır. “Tarihten Türkler çıkarılırsa ortada tarih diye bir şey kalmaz” der. Gerçekten de nereye giderseniz gidin sizin Türk olduğunuzu herkes bilir ancak siz kendinizi pek bilmezsiniz. Bu nedenle bazen saçma sapan davranışlarda bulunur, kendimize zarar verebiliriz ancak en büyük zararı mensubu olduğumuz topluma veririz. Bu bakımdan bir yanlışlık yapılacak olursa kendimizden önce mensubu olduğumuz yüce Türk milletini düşünmemiz gerekir. Amerika’da iken bir kadının göğsüne ay yıldız dövmesi yaptırdığını görmüş, sonra da kadına sormuştum. Bu dövmeyi neden yaptırdınız ya da nereden aklınıza geldi de yaptırdınız diye. Kadının Teksas’lı biri olduğunu anlamış ne Türkiye’yi ne de Türkleri bilmediğini öğrenmiştim. Şaşkınlıkla kadına peki neden bu dövmeyi yaptırdınız dediğimde, kadın kızının bu modeli beğendiğini, bu şeklin anlamını onun bildiğini söylemişti. Dövmeyi de bu nedenle yaptırmış, çok da beğenmiş. Sadece bu değil elbette, Dünyada birçok ülkede vatandaşların Türkiye hakkında çok da birşey bildiklerini söylemek mümkün değildir. Ancak iş Türk kelimesine geldiğinde bunu bildiklerini görüp şaşırıyorum. Belki Türkiye’nin yerini, özelliklerini, tarihini, coğrafyasını bilmiyorlar ancak Türkü ve Türk milletinin tüm özelliklerini çok iyi biliyorlar. Bu nedenle ülke dışında bunu bilen buna göre hareketlerini kontrol eden kişiler önemlidir. Kendi muhteris emellerine göre hareket eden kişilerin sadece orada diğer insanlara zararı dokunmuyor, en büyük zararı Türk milletine veriyorlar. Orada ben Türküm dendiğinde eğer kötü yapılan bir davranış ise doğrudan Türk milletinin defterine yazılıyor. Tüm bunlarla birlikte Türklerin Anadolu’ya sığmayacağı da çok iyi biliniyor. Zira tarihin içinde birçok kez taşmış, kabına sığamamıştır. Zaten bunu bilen Büyük şair Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşında “Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” diyerek açıkça anlatmıştır. Söz Amerika’dan açılmışken, belki bilenler vardır, bir Amerikalı yazar var, adı Katharine Branning, kadın ilk kez Sivas’a geliyor ve orada Gök Medreseyi görüyor, inceliyor ve âşık oluyor. Sonra da Anadolu’yu karış karış geziyor. Daha sonra yazdığı “Bir Çay Daha Lütfen” adlı kitabında da ben Türküm diyor. Kendisini Türk hissettiğini, Türk milletinin bir parçası olmaktan da gurur duyduğunu söylüyor. İlginçtir, yazar orada Türklüğü de tanımlıyor. Kendi dar çevresi içinde bunları bilmeyenler olabilir ancak ülke dışına çıktığınızda aside batırılmış turnusol kâğıdı gibi şak diye Türk olduğunuz ortaya çıkıveriyor. Bu bakımdan biz bize benzeriz ve genlerimizin dediklerini harfiyen yaparız. Son zamanlarda başka ülkelere gidip sırf reyting uğruna abuk sabuk davranışlarda bulunan ve kulaktan dolma bilgileri ballandıra ballandıra anlatan şaklabanlar bu durumu yanlış aktarsa da, gerçek, sizin Türk olmanızın bile dünyadaki karşılığının çok farklı olmasıdır. Ancak giderek değişen ve yozlaşan kültür nedeniyle Türk milletinin adı da kirletilmektedir. Kendi kişisel hırsları yüzünden, yaptığı yanlış ve saçma davranışları Türk milletinin adını kullanarak yapan birçok muhterisin olduğunu da unutmamak gerekir. Bunlar Türk adının kirletilmesine vesile olmakta, ülkeye zarar vermektedirler. Bu seçkin milletin tüm dünya ulusları içindeki karşılığı dürüstlük ve ahlak üzerinde, şekillenmiş cesareti, yardımseverliği, yurtseverliği ve en önemlisi misafirperverliği, yarım elmayı paylaşan yapısı ile en mutena yerdedir. Bu nedenle Türk adının verileceği kimselerin iyi seçilmesi ve doğru kişilerin temsil kabiliyetlerine onay verilmesi gerekir. Aksi durum hem milletin adının hem de ülkenin bu durumdan olumsuz etkileneceği muhakkaktır. Bu nedenle diyorum ki “Türkiye Türkiye’den büyüktür” ve Türk milleti en asil millettir. Ben de Katharine Branning gibi “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek yazıma son veriyorum.