İnsani Gelişim İndeksine göre neredeyiz?
Geçtiğimiz günlerde (6 Mayıs) bir rapor yayınlandı, bu rapora göre The Economist Gazetesi de bir değerlendirme yaptı. Değerlendirme sonucuna göre insanlığın gelişimi durdu mu? diye de bir soru sordu. Rapora göre insani gelişim indeksi bugünkü seviyenin bir hayli altında kalmış görülüyor. Sanırım bu geri kalmışlık virüs salgını sonrasında oldu. Yani dünya virüs salgını ile birlikte frene bastı, bu durum ülkelerin yeniden hızlanmasına eski kaldıkları yerden ilerlemelerine ne kadar uyduklarını da inceliyor. Acaba insanlığın ilerlemesi ne kadar sürüyor ya da sürdürülebilir? Diğer bir deyişle sonsuz büyüme var mıdır?
Bugün dünyada uygulanan sistem sürekli büyüme üzerine kurgulanmış bir paradigmadan ibarettir. Oysa herkes bilmektedir ki sonsuz büyüme diye bir kavram bulunmamaktadır. Her konu, canlı ve cansız gibi tüm varlıklar doğar, büyür ve ölür. Öyleyse büyümeye değil, sürdürülebilirliğe odaklanmak gerekir. Ancak sistem bunun tartışılmasını ve düşünülmesini istemiyor. Onun hedefi sürekli büyüme mottosuyla ne var ne yoksa tüketmekten ibarettir. Bunun için nerede ne varsa ihtiyacı olsun olmasın almaya ve tüketmeye heveslidir. Hele ki sosyal medya ve reklamların bunu katlayarak artırdığı, her zaman insanı daha fazlasını istemeye yöneltildiği görülmektedir. Böylece insan sadece kendi isteklerinin giderildiği bir kısır döngüye hapsedilmiş durumdadır. Her şeyi kendi istek ve arzularımıza göre şekillendirmeyi, dünyayı kendimize göre tasarlamayı düşünmektedir. Hal böyle olunca gösteriş algısı, sadece bugünün değil, günümüzün ve geleceğin de en önemli konusu olmaktadır. Oysa herkes ve hepimiz biliyoruz ki firavunlar bile devasa piramitlere rağmen ölmüşlerdir. Öyleyse neyin kavgası yapılıyor?
Bu soruya herhalde BEN şeklinde bir cevap yakışır. Zaten insan kendine bakma konusunda kör, dinleme konusunda ise sağırdır. Diğer bir deyişle tencere dibin kara seninki benimkinden kara tekerlemesinde olduğu gibi kendi öz benliğimize değil, başkalarının özelliklerine bakmayı görev edinilmiş durumdadır. Çünkü sistem bize kendimize değil, başkalarına bakmayı tembihlemektedir. Böylece diğerleri ile kıyaslama bile yapılmamakta, en büyük BEN denilmektedir. Buna Hz. Mevlâna “Her ne ararsan kendinde ara” diyerek kusuru kendimizde aramamız gerektiğini söylemektedir.
Gazetede yayınlanan raporun içeriğine bakıldığında dünyada 193 ülke, yaşam beklentileri, düzeyleri ve huzur bakımından sıralanmış. Buna göre ilk sırada İzlanda yer alırken son sırada Güney Sudan bulunmaktadır. Rapor, Covid-19 salgını sonrasında dünyanın ne zaman toparlanacağını araştırıyor. Salgının üzerinden beş yıl geçtikten sonra, veriler yaşam standartlarındaki gerilemenin devam edebileceğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler tarafından 1990 yılından bu yana üretilen İnsani Gelişme Endeksi, yaşam beklentisi, eğitim ve gelirdeki iyileşmeleri izliyor. Özellikle kalkınma süreçlerinin tanımlanmasında yaygın biçimde kullanılan gelişme ölçütlerinden biri olan bu indeks 2020 ve 2021'de dünya genelinde düştü. Covid-19 kısıtlamalarının kaldırılması ile 2022'de bir miktar toparlandı. Ancak 6 Mayıs'ta yayınlanan son raporda, 2023'teki iyileşme hızının rekor seviyede yavaş olduğu görülüyor. Bu durum ülkelerin virüs salgını öncesine ulaşmasının zor olduğunu gösteriyor.
Bu arada Türkiye 193 ülke arasında 51.sırada yer alıyor. Tahmin edilebileceği gibi ilk 10 ülke kuzey ülkeleri olarak da nitelendirilen ülkelere ait.
Sonuç olarak denilebilir ki virüs salgını sonrası dünyadaki hemen hemen tüm ülkeler salgın öncesi tahminlerin altında kalmıştır. Bu durum gezegenimiz açısından iyidir. Ancak insan olarak hep daha fazlasına sahip olma istekliliği nedeniyle gerilemiş bulunmaktadır.