HAYIRLI CUMALAR
تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
“İşte âhiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuk yapmayı istemeyenlere nasib ederiz. Sonunda kazançlı çıkanlar, fenalıktan sakınanlardır.”
(Kasas sûresi (28), 83)
Âhiret yurdu, Allah Teâlâ’nın hoşnut olduğu kullarına ikram edeceği hakiki felahın, gerçek başarının yurdu olan cennettir. Cenneti kazanabilmek için yeryüzünde böbürlenmemek ve bozgunculuk yapmamak şarttır.
İşte gerçek mü'minler, "büyüklük peşinde koşmayan"lar, Allah'ın ardında bizzat kendi yüceliklerini (!) tesis gibi bir ihtirası olmayanlardır. Azgınlar, zorbalar ve büyüklenenler gibi değil, mütevazî kullar gibi yaşayanlardır. Allah'ın kullarını kendi köleleri yapmak istemeyenlerdir.
Diğer bir ifadeyle Allah’a iman etmekten kaçmamak, O’na kafa tutmamak, büyüklük taslamamak, kendisine verdiği malı kötü yolda kullanmamak gerekmektedir. Ömer İbni Abdülazîz’in vefât edeceği zamana kadar tekrar tekrar okuyup durduğu bu âyet, Allah’a boyun eğmenin ve ona teslim olmanın önemini ortaya koymaktadır. Müslümanlar siyâsî zulmün simgesi olan Firavun ile mâlî zulüm ve haksızlığın simgesi olan Kârûn’a benzemekten sakınmakla kalmamalı, memleketlerinde yeni Firavun ve Kârûn’lar yetişmemesi için gayret göstermeli ve buna yönelik tedbirler almalıdır.
Bu ayetteki "fesad", hakkın ortadan kaldırılmasının bir sonucu olarak insan hayatında kaçınılmaz biçimde tezahür eden kaosa delâlet eder. İnsanın Allah'a isyan edip O'na kulluktan yüzçevirdiğinde yaptığı şey fesaddan başka bir şey değildir. Servet, helal olmayan vasıtalarla biriktirilip çoğaltıldığında bu da fesadın bir türünü meydana getirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.