Batı Şizofrenisi
Okuduğumuz kitaplardan zihnimizde takılı kalan kilit cümleler olur ya hani, işte onlardan biri, bir anda zihnime yansıdı bu gün.
Zülfi Livaneli’nin kitabıydı, okuyalı dört yıl olmuş. Orda altını çizdiğim bir cümle vardı.
AKLI BATIDA KALBİ DOĞUDA ŞİZOFRENİSİNİN PARÇALADIĞI RUHLAR
Çok etkileyici ve kapsam alanı da biraz geniş bir cümle.
Kimlerden bahsettiğine geçmeden önce, içinde bulunduğum topluluğa şöyle bir göz attım. Kıyas yapmak adına iyi bir örnek olduğu için. Çünkü doğduğu topraklardan, ana kültürlerinden koparak farklı bir ortamda farklı bir kültürde bulunan Avrupalı Türkler, pekte yaşadıkları yerde değiller doğrusunu söylemek gerekirse. Öncesi olan bir yaşam tarzından, farklı bir yaşam tarzına geçerek geçmişini, kültürünü, özleyen ve anını tam yaşayamayan bir topluluk olarak, fizik bedeni batıda fakat kalpleri ve ruhları hep doğuda (ülkesinde) aklı da biraz karışık bir durumdalar. Şizofreni değiller, batı kültürünün içinde bizzat yaşayan ve nereye ait olduklarının da bilincindeler.
Bir taraftan, kendi dinini, ırkını, kültürünü bulunduğu yerde yaşamaya ve nesillerini aktarmaya çalışırken, diğer taraftan, bulundukları ülkelerin, kendi kültürel kimliklerini bozmadan entegre etme çabasına uyum gösteren iki kültürlü bu insanların tek sıkıntısı varoluşsal bağları nedeni ile ne doğduğu yerde olabiliyorlar ne bulundukları yerde tamlar.
Peki kimler oluyor o zaman bu sözdeki şizofrenler. Gördüğü, gezdiği, okuduğu, bildiği azda kurgulanmış hayallerin etkisiyle kendi dininden, kültüründen, ırkından, yaşam tarzından utanan insanlar. Bunların bedeni, kalbi doğuda akılları batıda. Ruhları da galiba biraz hasta...
Çünkü;
Öncesinde yaşadıkları bir kültürden kopup başka bir yere gittikleri yok bu tür düşüncede olanların. Aktif yaşadıkları toplumu beğenmeyen, doğduğu topraklardan nefret eden, kedilerini farklı gören, sadece zihinlerinde benzemek istediği kültürü göklere taşıyan görüşlere sahipler.
Bu insanları anlamaya çalışmak da lazım. Bir anda bu duruma gelmediler. Yılların verdiği bir çalışma sunucu bu hale gelinebilir ancak. Sürekli aşağılayıcı bir tavırla, eziklik psikoloji ile sürekli empoze etme ile telkinle, dayatma ile kendi dininden kültüründen, geleneklerinden hatta ırkından utandırmanın bir çok yönetimi ile sonuç bu noktalara geldiğini biliyoruz. Dolayısı ile bu düşünce tarzı tamamen kişilerin kendinden kaynaklı değil.
Medeniyet güzel, gelişmek, bilim, ilim sanat olarak ilerlemek güzel.
Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi tek dişi kalmış canavara dönüşmediği sürece insanı yücelten ve ileriye taşıyan unsurlar bunlar. Herkesin ihtiyacı var.
Peki sorun nerde o zaman benim gözlemlerime göre
Kimlikte
Bir insanı farklı kültürler zenginleştirmiyor da kimliksizleştirmeyi seçtiriyorsa orda görünmeyen bir el var ki senin değerlerini değersizleştirerek seni senden koparmaya çalışıyor ve başkalaştırıyor. İşte batı şizofrenisinde parçalanan ruhlar kimliklerinden (dininden, ırkından, kültüründen) rahatsız olanlar veya olmak zorunda bırakılanlar.
Akıl hep iyide ilerde olanda olsun, sorun yok. İlim, irfan, bilim, sanat nerde ise, oradan gidip onu alsın. Ama bir farkla kendi kalbi ruhu ve kültürü ile yoğurarak kendine ait olana dönüştürerek.
Bu nedenle eğer kimliğimizden eminsek, akıl gerekeni yapar. Korkmaya gerek yok. Biraz bilinçli bilgili olmak yeter.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.