Asgari ücret pazarlığında büyük ikiyüzlülük
Milletimizin başlıca gündemi ne İmralı görüşmeleri ne bahis soruşturması ne de memleketin tanınmış simalarına yönelik yapılan uyuşturucu operasyonları...
Bana sorarsanız binlerce senedir varlığını sürdüren Türk milletinin değişmeyen, güncelliğini koruyan 1 numaralı gündemi ekonomidir, geçimdir.
Malumunuz olduğu üzere asgari ücret görüşmeleri başladı, geçtiğimiz gün tespit komisyonu ilk toplantısını yaptı ve ilk toplantıdan bir sonuç çıkması da beklenmiyordu.
Ben size şimdi, “Asgari ücret artınca her şeye zam geliyor”, "Asgari ücret ne kadar olacak”, “Asgari ücret tahminleri şunlar”, “Yansımaları bunlar olur” gibi muhabbetler yapmayacağım. Bunları zaten herkes yapıyor ve sizler de sürekli izliyor, okuyor, dinliyor, maruz kalıyorsunuz.
Asgari ücret görüşmeleri arifesinde de görüşme sürecinde de şu durum sizin de dikkatinizi çekiyor mu: Güzel yurdumun yazar çizer takımı “İşvereni de düşünmek lazım” diyor. Ben bunları görünce, “Neden” diye sormadan edemiyorum. Daha doğrusu ‘işveren seviciliğinden’ bana gına geldi.
Hatta bunun büyük bir ‘ikiyüzlülük’ olduğunu düşünüyorum.
Burun kıvırdığınız insanlar olmasa kim dinleyecek, kim izleyecek, kim okuyacak sizi? Şirin görünmeye çalıştıklarınız mı?
Eşten, dosttan, çevreden işveren tanıdıklarıma “Neden” diye sorduğumda, “Yahu şöyle masrafımız var, kiramız var, elektriğimiz var, suyumuz var, şu var, bu var” diye sıralıyorlar. İyi de bunları iş kurarken düşünmen gerekiyordu.
Kolay olsaydı, zorlukları olmasaydı herkes işveren olurdu.
İşverensen, çalışanın hakkını tastamam vermekle birlikte en iyi şartları sağlayacaksın, planlamanı, hesabını iyi yapacaksın.
Hep söylemişimdir; “Demirden korkan trene binmez.”
“İnanç” mı dersin, “Etik” mi dersin hangi açıdan bakarsan bak, ne dersen de işveren olmanın mesuliyetinin muhasebesini baştan iyi yapacaksın.
Para kazanmak iyi, hoş, güzel de bu işin vebali ağır. İşin içinde çalıştırdığın kişi veya kişilerin alın teri var, emeği var, ömründen verdiği zamanı var.
Ülkedeki ekonomik koşulları göz önünde bulundurarak çalışanının hakkını veren işverenler baş tacı. Onlara lafım yok.
‘Mobbing’ sözcüğünü ne kadar sık duyar olduk, farkında mısınız?
“Maaşını nereden, nasıl kessek” diye çalışanında ‘hacker’ misali açık arayan işverenler var. E, çalıştırma o zaman sen kimseyi. Kendi işini kendin gör. Sanki dünyayı veriyormuş gibi…
Konya özelinde soruyorum; çalışanına fazla mesai ücreti ödeyen kaç patron var? Samimi olun.
Adam sabahın 8’inde işe başlıyor, çıkış saati 00.00. Ne kadar kazanıyor? Asgari ücret…
Adam, mesaisini bitirmiş evine gitmek üzereyken patronla karşılaşıyor. Patron utanıp sıkılmadan, “Karınla biraz az zaman geçir, hadi biraz daha çalış” diye kapıdan çeviriyor. Ne kadar maaş veriyor? Asgari ücret…
Bunlar yaşanıyor kardeşim, hikaye değil! Hem de ‘muhafazakar’ olduğu öne sürülen Konya’da!
Bir gün sanayici arkadaşlarla bir dost meclisinde muhabbet ederken mevzu asgari ücrete geldi. İçlerinden biri, “Yahu Konya’da artık çalışanına asgari ücret veren kaldı mı? Herkes asgari ücretin üzerinde maaş veriyor” dedi. O öyle deyince biraz kalayladım.
“Asgari ücretin altında verenler bile var” dediğim vakit bazıları, “Olur mu ya, yasal değil, tespit edilir canım” falan diyorlar. Bizim millet her şeyi kitabına uydurur kardeşim, bilmez misin?
Patron, çalışanına “Senin falanca bankadaki maaş hesabına asgari ücret tutarında para yatırdım. O parayı çek, bana getir, ben senin paranı elden vereceğim” diyor. Yok mu böyleleri, hiç mi duymadınız? Yemeyin beni şimdi…
“E, çalışmasın o zaman arkadaş, gözü kör mü, hakkını yedirmesin” diye düşünebilirsiniz. Ben de size Konya tabiriyle, “Önce caniye mani olmak lazım” derim.
“Peki, ne yapmak lazım?” diye sorabilirsiniz.
Yanıtım basit: “Ağacın kurdu içinde.”
Her şeyden evvel birbirimizi ‘tokatlamayı’, ‘kazıklamayı’, aldatmayı bırakacağız. Başka yolu yok. Bunlardan kurtulmadan ortaya konulan hiçbir çözüm önerisi başarıya ulaşmayacaktır.
Bunları bir çözelim, sonra “Şöyle yapılmalı, böyle bir formül uygulanmalı, şu sistem getirilmeli” diye konuşuruz.
Bir de şunu belirtmeden geçmeyeceğim; kimse boş yere efelenmesin, rızkı veren Allah’tır.
Esenlikler…