Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

Sınavı Kaçıran Gençlik, Fırsatı Kaçıran Siyaset

Sınavı Kaçıran Gençlik, Fırsatı Kaçıran Siyaset

Bu trafikte hani çok acil bir işi varmış gibi korna çalarak, yol isteyerek giden tipler vardır ya, hep merak etmişimdir acil işleri ne olabilir diye. Çünkü bizim toplum olarak geç kalmak gibi bir kaygımız yoktur. Hatta daha ilerisini de söyleyeyim dakik olmak umurumuzda bile değildir.

Bizim bir randevu mantığımız vardır. “Sabah 08.00’de buluşalım. 09.00’a kadar bekle. 10.00’da gelmezsem, 11.00’de git.” Buna itiraz edenler belki olabilir. Hemen şu soruyu sorayım: Hiç kimseye öğleden sonra gelirim” dediğiniz olmadı mı? Öğleden sonra ne zaman yani? Saat 13.00’ten 16.00’ya, 17.00’ye kadar öğleden sonra işte… “Sabah uğrarım” dediğiniz saat kaçtır?

Ve işin kötü tarafı çocuklarımızı da bu şekilde yetiştiriyoruz. Onların da zamanla, saatle, randevu sadakatiyle alakaları olmuyor. Bu konuda birisi birisine kızarsa da cevap hazır: “Biz İngiliz miyiz olum!”

YKS TÜM YURTTA YAPILDI

En azından çocuklarımıza bu dakikliğin bir disiplin olduğunu, gerekli olduğunu anlatabilseydik iyi olurdu. Bakın hafta sonu Yükseköğretim Kurumu Sınavı(YKS) yapıldı. Tüm basın okul önlerinde geç kalıp içeriye alınmayacak çocukların haberlerini yapmak için bekledi. Vatandaşlar da televizyonlardan izlediği kadarıyla içeriye alınmayan çocuklara üzülüp, oradaki görevlilere kızarak haberleri izledi.

Türkiye’de üniversiteye girip, üniversite okumak hiç zor bir şey değil. Kimse bunu gözünde abartmasın. 200’ün üzerinde Devlet üniversitesi, en az bunun yarısı kadar özel üniversite, bir o kadar da yurt dışında abuk sabuk ülkelerde üniversiteler; yani üniversiteye girmemek olanaksız. Geriye sadece sınava girmek kalıyor.

Sınavın da neredeyse 1 sene öncesinden tarihi belli. En az 1 ay öncesinden sınav yeri belli. Ayrıca sınava ne götüreceğin, ne götürmeyeceğin, üzerinde ne olacağı, ne olmayacağı her şey belli.

Kız son beş dakika kala yetişmiş ama kulağındaki piercing’i çıkaramadığı için sınava giremiyor. Bir de bu 1 dakika geç kalanlar var. İşte onlar hala “1 dakika geç kaldım” derdindeler. Onlar aslında 1 yıl 1 dakika geç kaldıklarının farkında bile değiller. En büyük sınavın “o sınava girmek” olduğunun hala farkında değiller maalesef.

Tabii aslında önemli olan kısım öğrencilerin zamanında yetişip yetişmemeleri iken bir de çocukların ne giydiğiyle ilgilenen “dangalaklar” var. Neymiş kız çocuğu şort mu giymiş, mini etek mi giymiş hala orada onlar. Onların zaten kafaları belden yukarıyı göremediği için, bir de Emperyalist ağabeyleri öyle görev verdikleri için bu tipleri konuşmaya gerek bile duymuyorum.

Öğrenciler kazanmışlar, kazanmamışlar, okumuşlar okumamışlar hiçbir önemi yok bence. Buradaki temel sıkıntı gençlerimize “analitik zekayı” vermiyor olmamız. En büyük üzüntü aslında bu olmalı.

MİLLİ KALKINMA PARTİSİ KURULDU

Analitik zeka, bilgiyi analiz etme, mantıksal çıkarımlar yapma ve karmaşık problemleri çözme yeteneğini ifade eder. Analitik zekaya sahip kişiler, genellikle soyut düşünme becerilerine ve yüksek düzeyde problem çözme yeteneklerine sahiptirler. Bu bireyler, karşılaştıkları bilgiler arasındaki ilişkileri hızlı bir şekilde kavrayabilir ve bu bilgileri etkili bir şekilde kullanabilirler. Analitik zeka, bilimsel araştırmalar, veri analizi ve matematiksel hesaplamalar gibi alanlarda önem taşır ancak bunlardan daha önemlisi de siyasetteki analitik zekadır.

Şöyle açıklayayım. Bugün tarihi itibariyle Türkiye’de 180 adet siyasi parti bulunmaktadır. (Öyle haberlerde 160 diyenlere falan bakmayın. Bu gizli saklı bir şey değil. Yargıtay’ın sitesine girdiniz mi görürsünüz gerçek rakamı) En son parti de 20 Mayıs 2025’te kurulan “Cumhuriyet Vatan Partisi” isimli partiymiş.

Daha önce yazmıştım, bir kez daha tekrar edeyim. Bizim yeni siyasal sistemimize göre kümelenme 2 parti etrafında olmaktadır. Birisi Ak Parti, diğeri CHP. Geri kalan 178 partinin aslında siyasette bir hükmü olmayacaktır.

Ancak, bizim ülkemizde siyasi parti sayısı çok daha fazla artmalıdır. Bu siyaseten ihtiyaç olduğundan değil, bizim siyasetle uğraşan kişi sayımızın artması ve de lider bulabilmemiz açısından bu önemlidir. Ülkemizde siyaset adamı yetiştiremiyoruz. Siyaset bilgisi olan kişi sayısı maalesef TBMM’de bile az. Dolayısıyla bu 178 partide 1’er kişi siyasetçi olarak yetişse 178 siyasetçimiz olur. Bunu unutmamak gerekir. Bir de bu partilerin bazılarında lider vasıflı insanlar yetiştiğini düşünsenize ülkenin lider sorunu bile çözülebilir.

İşte bu nedenle örgütlülük çok önemlidir. Her fırsatta örgütlenmek ve bu örgüt için çalışmak ülkenin geleceği için de çok büyük önem arz etmektedir.

Demirelli, Ecevitli, Türkeşli, Erbakanlı siyaset yıllarını düşünsenize. Bu isimlerden her biri bir liderdi ve bu liderliğin hakkını da vermekteydiler. Ve bu liderler birbirlerini yenebilmek için seçimlerde fırsat kollardı. Şimdi 2002 yılından bu yana ülkeyi Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor. İyi yönetiyor veya kötü yönetiyor bunu tartışmıyorum. “Neden yönetiyor”a bakmak gerekir. Çünkü kendisi dışında bir lider yok ülkede.

Hiç kimse kusura bakmasın. Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu vs.vs.vs. lütfen objektif bir şekilde cevap verin, bunlardan hangisi lider? İşte Erdoğan’ın karşısındakiler bunlar olunca da Erdoğan 23 senedir ülkeyi yönetiyor. Çünkü karşısında, kendisi gibi siyasetin içerisinde yetişmiş, lider vasıflı bir rakip olmayınca her seferinde seçime giriyor ve vatandaş da sehven de olsa, kerhen de olsa yine Erdoğan’ı seçiyor.

İşte bu durumlar içerisinde Konyalı hemşerimiz, siyaseten gerçekten çok tecrübeli bir isim olan, uzun yıllar Süleyman Demirel’le yol yürüyen ve de Devlet Bakanı Gökberk Ergenekon’un özel kalem müdürlüğünü de yapan Durmuş Alagöz, 23.12.2024 tarihinde Milli Kalkınma Partisi(MKP) adı altında bir parti kurarak hafta sonu da il teşkilat binasının Konya’da açılışını yaptı.

MKP olarak nasıl bir parti, ne yapar ne yapmaz, bir şey söylemek şimdiden zor. Ancak ne yapmalı konusuna biraz değineceğim. Kökünü Sanayici Nuri Demirağ’ın kurduğu Milli Kalkınma Partisi’ne dayayan MKP bence güzel bir isim ve kök seçmiş durumda.

Her fırsatta yazıyorum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti artık bir sistem değişikliği yapmış durumda. Ve bundan sonraki süreçte seçimi liberal ekonomiden yana olacak. Yani kalkınma liberalizmle olacak. Dolayısıyla MKP programını tamamen liberalizm üzerine yapmak zorundadır. Bu, partinin hem konjonktüre hem de ülkenin yeni sistemine uymasını sağlayacaktır.

Tabii ki bundan sonraki süreçte ülkemizde örgütlü olmak, ülkeyi yönetmek için en baş şart olacaktır. Vatandaşın partilerden umudunu kestiği bu zamanlarda partileri, kitlesel, sivil toplum örgütlenmeleri destekleyecektir.

Yani şöyle bir örnek vereyim: Bir parti kendi partililerinden sağlam birine “Asgari Ücretliler” derneği kurdurtsa, bu derneğin şu anda “ara zam” isteyen eylemlerine kimler destek verir? Şöyle bir düşünün. Bu kitleselliği de parti programı ve tüzüğüne angaje edersen kitlesel bir büyüme de elde etmiş olursun. Bunu birçok konuyla yapma imkanı vardır. Bunun gibi kitlesel derneklerin yaratacağı ivme iktidarda değişiklik bile yaratabilir.

Artık eski dönem kasaba politikası bitti. Emek, zaman ve akıl amaca ulaşmayı sağlar.

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erhan Dargeçit Arşivi