“Komutan esir düşmez”
Gündem yoğunluğundan, iki gündür köşe yazılarımı yazamadım. Ve bu iki gün boyunca da hep gündemi takip ettim. Yapılan operasyonlar halihazırda devam ediyor. Ve bir müddet daha devam edeceğe benziyor. Kurum ve kuruluşlar sürekli bir teyakkuz halinde ve hiçbir açık vermeden aralarındaki FETÖ üye veya sempatizanlarını aradan çıkarmaya çalışıyorlar.
Türkiye’deki tüm kurum ve kuruluşlar FETÖ’cüleri temizleme konusunda azami çaba sarf ediyorlar. Ancak burada sanırım en önemlisi bu kurum ve kuruluşların en tepesindeki TBMM ve Cumhurbaşkanlığı ne yapıyor? Bu konudaki girişimleri yeterli mi?
Günlerdir hep bunu söylüyorum; eğer ortada bir darbe girişimi varsa, bu darbe girişiminin üç ayağı olur. Güvenlik güçleri ayağı, iş adamları ayağı ve politika ayağı…
Güvenlik güçleri konusunda çalışmalar halen sürüyor. İşte dün yine birçok emniyetçi ve polis gözaltına alındı. Ve bu gözaltılar devam ediyor.
İşadamları konusunda da çalışmalar son sürat devam ediyor. İşadamları araştırılıp, göz altına alınırken; aynı zamanda binlerce işadamının da varlıklarına el konuyor, daha doğrusu varlıkları donduruluyor.
Peki, bu kadar çok bürokrat, iş adamı suçlu olabilir ve hatta suçlu olarak belirlenirken, bunların arkasında hiç mi politikacı yok? Politikacılar “sütten çıkmış ak kaşık” mı?
Kim ne derse desin, bu darbenin engellenmesindeki başroldeki kişi olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 15 Temmuz’dan sonraki çıktığı yerli, yabancı birçok televizyon kanalında açıkladığı “istihbarat zafiyeti” konusunda acaba ne yaptı?
Olay günü Genelkurmay Başkanını telefonla arayan ve ulaşamayan; MİT Başkanını telefonla arayan ve ulaşamayan bir Cumhurbaşkanı ne yapar? Tabii ki o görevdekilerin orada durmasına sıcak bakmaz. Ama bu olayın sonunda görüyoruz ki, “esir alınan” Genelkurmay Başkanı da, Kuvvet Komutanları da görevlerinin başındalar. Üzerine üstlük “istihbarat zafiyeti” olduğunu 1. ağızdan, ülkenin Başkomutanından, Cumhurbaşkanından dinlediğimiz üzere, istihbaratın başı olan MİT Başkanı da halihazırda görevine devam etmektedir.
Bir arkadaşımız bu konuda çok güzel bir tespitte bulundu. Buradan onu paylaşmak istiyorum: “Darbeye karışan kim olursa olsun, FETÖ’cü olup olmadığına bakmadan kesinlikle cezalandırılmalı. Bu konuda önemli olan FETÖ’cü olup olmadığı değil, darbeci olup olmadığıdır. Terör örgütü üyesi olmak ne kadar suçsa darbeye kalkışmak belki de ondan çok daha fazla suçtur.
Bu konuda ordunun başındaki komutanlar ne diyor diye sorarsanız; onlar zaten komutan değildir. Komutan esir düşmez, şehit olur.”
Çok da haksız değil sanırım…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.