1517’de kahvenin Osmanlı topraklarına Yemen Valisi Özdemir Paşa ile girişi ve saraya dahil oluşu, kahve kültürümüzün başlangıcını oluşturuyor diyebiliriz.

Padişaha üç kişi ile yapılan sunum belli ritüelleri içinde barındırıyordu. O dönemlerde kahve reçel ve lokumlarla tatlandırılır, sade olarak sunulurdu.

Öncesinde su ile ağız temizlenir, sonra tatlılarla tatlandırılarak kahve içilirdi.

Daha sonra Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen'den getirilerek, Türk usulü öğütülüp içilmeye başlayan ve Osmanlı kültüründe önemli bir yere sahip olan kahve, Batı'da "Türk Kahvesi" adıyla meşhur oldu.

Günümüzde de 40 yıllık hatırı ile kahve hayatımızın önemli bir parçası olmaya devam ediyor.

İşler bitince yorgunluk kahvesi, mutlu olunca keyif kahvesi gibi nitelendirmelerle sohbetlerimize eşlik ediyor.

Fakat kahve sadece bizim kültürümüzde değil dünyanın pek çok ülkesinde sevilen, değer verilen önemli bir içecek olarak tarihteki yerini almıştır.

Avrupa’da ilk önceleri sanatçıların ağırlıklı olduğu bir kitleye hitap ediyorken zamanla halk arasında da yayıldı.

Ülkelere göre kahvenin tadı da farklılık gösteriyor.