Kendini değerli görmek
Hayatın içinde sürüklenirken, çoğu zaman dış dünyanın sesine o kadar kulak veririz ki, kendi iç sesimizi duymaz oluruz. İnsan, aynaya her baktığında sadece yüzünü değil, aslında varoluşunu da görür. Ama ya o aynada kendine hak ettiği değeri veremiyorsa? İşte tam da burada, "kendini değerli görmek" kavramı devreye giriyor.
Kendini değerli görmek, ne kibirdir ne de bencilce bir tutum. Bu, insanın kendi varlığını tanıması, sınırlarını bilmesi, hatalarını kabul etmesi ama aynı zamanda güçlü yönlerini de fark etmesidir. Değerli olduğunu bilen bir insan, başkasının onayına bağımlı yaşamaz; çünkü kendi iç dünyasında zaten sağlam bir temel kurmuştur.
Toplum, zaman zaman bizi “yeterince iyi olmadığımıza” ikna etmeye çalışır. Sosyal medya, dış görünüş, kariyer, statü… Bunların hepsi bir yarış alanı gibi sunulur bize. Ancak asıl yarış, kendi içimizde başlar. Çünkü kendimizi değersiz hissettiğimizde, başkalarına da gerçek anlamda değer vermemiz zorlaşır. İlişkilerde yetersizlik, işte tatminsizlik, hayatta belirsizlik—hepsinin temelinde, çoğu zaman kendimize karşı duyduğumuz şefkat eksikliği yatar.
Kendine değer vermek, “her şey mükemmel” demek değildir. Aksine, eksik yanlarını bile sevgiyle kucaklamaktır. İnsan, ancak kendine gösterdiği merhamet kadar başkalarına da merhamet gösterebilir. Bu yüzden önce kendimize iyi bakmayı, kendi emeğimizi takdir etmeyi, kendi duygularımızı önemsemeyi öğrenmeliyiz.
Bazen sadece durup şunu sormak yeterlidir: “Ben, gerçekten kendime nasıl davranıyorum?”
Kendini suçlayan, küçümseyen, görmezden gelen biri misin? Yoksa destekleyen, yücelten, varlığına kıymet biçen biri mi? Cevap, hayatının yönünü belirleyebilir.
Kendini değersiz hissettiren yerlerde fazla durma. Çünkü sen, sadece var olduğun için bile değerlisin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.