Emel Şerife Hasçağan

Emel Şerife Hasçağan

Dünya Zalımlar Dünyası

Dünya Zalımlar Dünyası

Sevgili okurlar, geçtiğimiz haftanın bayram olması nedeniyle bir hafta ayrı kaldık. Tam kapanma döneminde aynı zamanda Ramazan ayının bir kısmı ile Ramazan Bayramı’nı da idrak edebilme şansı bulduk. Bu Ramazan da önceki tüm Ramazanlardan farklı, kimisi için buruk, kimisi için heyecanlı, kimisi için sakin, kimisi için de telaşlı geçti. Herkesin geçmiş Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor, daha nice güzel bayramlara kavuşabilmeyi temenni ediyorum.

Geride bıraktığımız tam kapanma süreci içerisinde yapacak pek de fazla bir şey olmadığından daha fazla okuma yapma şansı buldum. Bazı hikayeler pek ilgimi çeker, az çok takip edenler bilir. Bu hafta da sizler için ‘güldürürken düşündüren’ bir hikaye yazacağım. Kıssadan hisse de denilebilir. Aklınızda kalsın, eşinize, dostunuza anlatırsınız… Gerçi çoğunuz benzerine şahit olmuşsunuzdur, farklı karakterler ve tiplerle…

Zamanın birinde çalışacak işçinin zor bulunduğu bir köyde ağa, tarlasının kenarına hendek kazdırmak istemiş. İş yapacak kişi aramış ve nihayetinde köyde çalışacak birini bulmuş. “Şunu şöyle yapacaksın, bunu böyle edeceksin” diye anlatmış. İşçi de bakmış kazılacak yer büyük. Hal böyle olunca işçi, ağadan 3 günlük yevmiye istemiş. Ağa da kabul etmiş ve “Gel başla bakalım” demiş. İşçi, “Yok. Ücrette anlaştık da üç öğün de yemek isterim” deyince ağa bakmış bu işçi açıkgözlü, “Tamam, yemek işini de halledeceğim” demiş. İşçi, “Vereceksin de ne vereceksin, ne çeşit yemek göndereceksin” diye sorunca ağa gülmüş ve şöyle cevap vermiş: “Sabah bulama, öğlen kaz, akşama gözleme.”

İşçi, ağayla anlaştıktan sonra ertesi günü iple çekmiş, sabahı zor etmiş. Gitmiş hemen işe koyulmuş. Hızlı hızlı kazmış ama bir yandan da sabah gelecek yemeği beklemiş, akşam alacağı parayı düşünmüş. Sabah yemek gelmeyince, “Bir işi çıktı herhalde. Öğlene kaz gelecek” diye düşünmüş. Derken ne bulama gelmiş, ne kaz. İşçi kendini teselli etmeye çalışıp, “Herhalde akşamüstü gelecek” diye gözlemeyi beklemiş. Beklemiş ama nafile. Hiçbir şey gelmemiş. İşçi, kazılacak yeri bitirmiş ağadan para almak üzere ağanın evine gitmiş, “Ağa herhalde üç öğünlük yemeği tek seferde verecek” diye umut etmiş. Ağa verdiği söz gereği üç yevmiye tutarında parayı işçiye teslim etmiş. İşçi parayı almış, sağa sola bakınmış ama ortalıkta yemekten eser yok. Tam “Hani yahu yemek gelmedi, aç kaldım, yorgun düştüm” demeye kalmadan ağa çıkışmış, “Ne aç kalması? Ben sana demedim mi sabah bulama, öğlen kaz, akşam gözleme diye? Sabah bulama dedim, yani bir şey bulamazsın. Öğlene de durmadan kaz, akşama da yemek verirler diye gözleme. Paranı da aldın, hadi yallah evine” demiş. Zavallı işçi de ne umdum ne buldum düşüncesiyle evinin yolunu tutmuş…

Şimdi, gökten elma düşer mi, bu hadiseden ne anladınız, sizde ne çağrıştırdı bilmem. Ama benim aklıma Aşık Mahzuni Şerif’in ‘zalım’ türküsü geldi; Dünya zalımlar dünyası, giden zalım gelen zalım…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Emel Şerife Hasçağan Arşivi
SON YAZILAR