'MÜZİK'İN HİKAYESİ
Farkında değiliz belki ama hayatımızın her anındadır müzik.
Yeni bir telefon aldığınızda arayan melodisi seçmez misiniz en beğendiklerinizden? Kontağı çevirdikten sonra eliniz ses düğmesine gitmez mi ya da? Pandemi öncesi alış-veriş merkezinde gezinirken, kahve içmek için “kafe”de arkadaşınızı beklerden arka fondadır değil midir yoksa?
Bazen ağlatan bazen gülümseten, bazen de unutmak istediğiniz birini hatırlatan bu ezgi dizisi, ismini mitolojiden almış ve kökünü kaybetmeden tüm dünya dillerine yayılmıştır. Antik Yunan döneminde Tanrı Jupiter’in Tanrıça Mnemosyre’den doğan kızlarına “peri” anlamına gelen “Mousa” (mûse diye onukur) adı veriliyormuş. Bazı kaynaklarda bu perilerin o dönem insanlarını neşelendirmek için dans ettiği, bu danslara “Mausaike” isminin verildiği belirtilmiş ve müzik kelimesi “peri dansı” olarak isimlendirilmiştir. Fakat daha çok kabul edilen, belki de tıpkı müzik gibi kulağa daha hoş gelense şöyledir: Yunanca’da “ike/ika/İkos” ekleri, eklendikleri kelimeye “Konuşulan Dil” anlamını verir. Tourkikos, Türkçe; Ellenika, Yunanca; Laponika, Japonca ve Rusiki ise Rusça demektir. “Mousaike” de perilerin konuştuğu dil yani “Peri dili, perice” anlamına gelir. Aslında o dönemin mitolojik kahramanları ve hikayeleri günümüzdeki pek çok kelimenin kaynağını oluşturur. Kültürel gelişme ve alış-verişler sonrası Perice İtalyanlarda musica, Fransızlarda musique olarak yerleşmiş, Arapça ve Farsça’ya ise el-mûsıkî adıyla geçmiştir.
Peki bizim dilimizdeki “Müzik” nereden gelmektedir?
Müzik, Orta Asya’dan Anadolu’ya, kültürümüzün vazgeçilmez bir ögesidir. Tıbbin bugünkü bilimsel halini almasından çok önceleri “Baksı” denen hekimler, müzik ve dans ile hastaları iyileştirmeye çalışmıştır. Müzik yer yer dini ayinlerin parçası olmuş ve zamanla toplumun eğlence ve dinlence aracı haline gelmiştir. Bazı müzikologlar “Müzik”in Türklerde dans anlamına gelen “Büzik”ten köken aldığını savunmuş ancak yeterli kaynak bulunamamış ve “Mousaike” ile ses benzeşmesi olduğu kanısına varılmıştır. Orta Asya coğrafyasındaki Türkçenin de günümüze yansımaları vardır. Örneğin ezgi, ses, makam ya da uyum anlamlarını taşıyan “Küğ” (Bazı kaynaklara göre “Kög”) kelimesi. “Küğ”, Farsça’ya düzen anlamına gelen “Kûk” halinde geçmiş ve bugün ses düzeni/ses uyumu anlamında kullandığımız “akor (akort)”un kaynağını oluşturmuştur.
Türklerin İslâmiyeti kabulü ve Arap kültür ile teması sonrası dilimiz mûsıkî kelimesi ile tanışmıştır. Geliştirildiği döneme, üretildiği ve icra edildiği eserlerin sahip olduğu dile ve köklülüğüne ithafen “Klasik Türk Müziği”, halen “Klasik Türk Mûsıkîsi” olarak da kullanılmaktadır.
19. yüzyıla gelindiğinde “Askeri Müzik” anlamına gelen “Mızıka”, “Mızıka-i Hûmayun” haliyle İtalyanca’dan dilimize girmiştir. Yine bu yıllarda Fransızca’nın yaygın olarak kullanılması sonucu “musique”, Türkçe okunuşu “müzik” haliyle dilimize alınmış ve yerleşmiştir.
Hani denir ya müzik evrenseldir diye, evrensel olan müziğin dilidir. Hangi kökten gelirse gelsin müziğin dili; kelimelere dökülemeyen duygulardır…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.