Güven: Kaybolan Bir Hazine mi?
Güven. Bir kelimeden çok daha fazlası… Bazen bir dostun omzuna başını yaslamak, bazen de hiç tanımadığınız birine sorduğunuz bir adres tarifine inanmak. Ama günümüzde, bu değerli hissin giderek inceldiğini hissetmiyor musunuz?
Eskiden her şey daha mı farklıydı, yoksa biz mi öyle hatırlıyoruz? Mahallemizde kapılar kilitlenmez, çocuklar sokakta neşe içinde oynardı. Komşumuz hasta olsa, bir çorbayı alıp kapısını çalmaktan çekinmezdik. Şimdi ise birbirimizin gözünün içine bakmaya korkar olduk. Güven duygusunun bu kadar örselendiği başka bir dönem yaşadık mı, bilmiyorum.
Peki neden bu hale geldik? Teknolojinin hayatımıza girişi, ilişkilerimizi kolaylaştıracağına daha mı zorlaştırdı? Sosyal medya bize yüzlerce “arkadaş” kazandırırken, aynı anda bir o kadar da şüpheyi beraberinde mi getirdi? İnsanlar bir yandan hayatlarının her anını paylaşırken, diğer yandan maske takmayı alışkanlık haline getirdi. Sahi, yüz yüze konuşurken gözlerinin içine bakabilen insanları ne kadar özledik, değil mi?
Ama belki de güven duygusunun kaybolmasının tek sorumlusu dış dünya değildir. Bizim de dönüp kendimize sormamız gereken sorular var. Biz ne kadar güvenilir bir insan olduk? Verdiğimiz sözleri tuttuk mu, ya da birini yargılamadan önce anlamayı seçtik mi? Güven, bir sokak gibidir. Tek yönlü değil, karşılıklı işler. Bunu unutmak, belki de en büyük hatamız oldu.
Yine de umutlu olmak için nedenlerimiz var. Çünkü güven, zamanla ve çabayla yeniden inşa edilebilir. Küçük bir iyilik, bir tebessüm, bir yardımlaşma, o yıpranmış köprüleri onarmaya yetebilir. İnsanlık olarak birbirimize destek olduğumuzda, güvenin sandığımızdan çok daha güçlü bir bağ olduğunu göreceğiz.
O halde bugün bir adım atalım. Birine içten bir "Nasılsın?" diyelim. Birine yardım eli uzatalım. Çünkü bu dünya, birbirimize olan güvenimizi onardığımızda çok daha güzel bir yer olacak.
Ne dersiniz, yeniden güvenmeye başlamaya var mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.