Hz Ömer ve Mum
Tarihte yaşanmış mıdır yoksa adaletiyle nam salmış Hz Ömer'in ne kadar adil olduğunu göstermek için uydurulmuş bir hikaye midir, bilmiyorum.
Bildiğim bir gerçek var. Dindar, mütedeyyin, İslamcı, İslamcı geçinenlerin ve İslam'dan ekmek yiyenlerin geçmişte sıkça duyduğu ve anlattığı, şimdilerde anlatılmayan ve çoğumuzca riayet edilmeyen, hepimizin bildiği bir anekdota yer vereceğim.
Bu hikaye kamu malını yönetenlerin kamu malını nasıl görmeleri gerektiğine dair güzel bir örnektir:
Hz Ömer mumunu yakmış, gece karanlığında makamında çalışıyor.
Sahabeden bir veya birkaç kişi kendini ziyarete gelir. Selâm verirler.
Beklerler ki Halife selamlarını alsın, kendileriyle ilgilensin.
Heyhat ki heyhat. Hazretin Allah'ın selamını alması geciktikçe gecikir.
Nihayet Hz Ömer işini bitirir.
Yanan mumun yanına bir başka mum daha yakar ve önceki mumu söndürür.
Misafirlerinin beklediği selamı alır ve kendilerine ilgi gösterir.
Olup bitene bir anlam veremeyen ama sebebini de öğrenmek isteyen sahabe sorar: Biz selamı vereli ne oldu. Nihayet şimdi aldın. Bu yaktığın mum ve söndürdüğün mum da neyin nesi?
Halife, söndürdüğüm mum beytülmale aitti. Onunla devlet işini yürütüyordum. Siz geldiğinizde işimi bitirmek üzereydim. Siz ziyarete geldiniz. Sizinle ilgilenmek için kamuya ait mumu söndürerek şahsi mumumu yaktım. Ardından selamınızı aldım. Tüm mesele bundan ibarettir, cevabını verir.
Bu anekdotu duyup da etkilenmeyen Müslüman yoktur. Bu anekdotla kamu malının şahsi emeller için kullanılamayacağı işlenmeye çalışılırdı.
Nedense küçüklüğümde sıkça duyduğumuz ve anlattığımız bu anekdot nicedir kullanılmamak üzere rafa kaldırıldı. Bugün anlatılan da bizi etkilemiyor ve bu güzelim hikaye bir nostalji olarak tarihteki yerini aldı. Çünkü bizim için kamu malı "Yağma Hasan'ın böreği", "Devlet malı deniz, yemeyen domuz" mesabesindedir. Ye ye yetmiyor maşallah.
Şu aşamada bu hikaye, duyarlıları tarafından uygulanmayacaksa, devlet malı hoyratça kullanmaya devam edilecekse, biz bu olup bitenlere sesimizi çıkarmayacaksak, bundan dolayı artık vicdanımız sızlamıyorsa, hatta başka kötü örnekleri vererek savunur duruma gelmişsek; ya bu anekdotun aslı yoktur, uydurulmuştur ya da kusura bakmasın ama Hz Ömer de pek pintiymiş diyelim ve işimize bakalım ki deniz de bizim olsun, kumu da.
Yiyelim, içelim, yedirelim, içirelim. Şanımız yürüsün ve vicdanımız da rahat etsin.
Hem böylece dini ve dini anekdotları emellerimize alet etmeyerek Anayasa güvencesi altındaki laikliği de korumuş oluruz.
En azından din ve dini değerler elimizden kurtulmuş olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.