Ya Tuz Kokarsa
Bir sorunun düzeltme ve iyileştirme imkanı varsa ona çözüm bulunabileceğini, fakat düzeltme ve iyileştirme aracı bozulduğunda durumun çözümsüz olduğunu ve işin daha da kötüye gittiğini ifade etmek için "Et kokarsa tuzlanır. Ya tuz kokarsa ne yapılır?" atasözü kullanılır.
Bu atasözü genelde adaletle ilgili işlerin düzgün gitmediği, adaletin yerlerde süründüğü, adaletten ümit kesildiği, şeriatın kestiği parmağın acıdığı, ceza yasasının kişilere had bildirmek için kullanıldığı, adaletin yerini bulmadığı, adaletle ilgili kararların uygulanmadığı; yasama, yürütme ve yargı kuvvetler ayrılığına riayet edilmediği durumlar için söylenir.
Anayasamızda hukuk devleti olduğu yazsa da hukuk devleti olmaktan çok uzak olduğumuz aşikardır. Çünkü hukuk devletinde taşlar yerine oturmuştur ve bu hukuk adalet dağıtır. Biz olsak olsak kanun devleti olabiliriz. Kanun devletine ise gücün adaleti diyebiliriz ki buna dağ kanunu dense yeridir. Dağ kanunu ise gücün istediği şekilde karar vermek demektir.
Adına ister hukuk ister kanun devleti desek de mülkün temeli olan adaletimiz adalet dağıtmıyor. İnsanlara ceza vermek de çok kolay, ipten almak da.
Anayasamız ve kanunlar mükemmel olmasa da ağır aksak işleyen bu yargıdan adalet dağıtması beklenir. Yargımızın da adalet dağıtmadığı bir gerçektir. Çünkü yargımız hiç olmadığı kadar müdahaleye açık durumda. Görüntü, kimseden emir ve talimat almaması gereken yargımızın emir ve talimatla iş yaptığı, işi kılıfına uydurarak karar verdiği yönünde. Kısaca adrese teslim kararlarla karşı karşıyayız.
Yine bir ülkenin adalet göstergesi, verilen kararların uygulanmasıyla da yakın ilişkilidir. Yargının verdiği kararlar içimize sinse de sinmese de uygulanması gerekir. Çünkü hukuk devleti olmanın gereğidir bu. Eğer kararlar uygulanmıyorsa o devlette adaletten bahsedilemez.
Örnek vermek gerekirse, Anayasa Mahkemesi bireysel hak ihlal kararı veriyor ama bu karar uygulanmadığı gibi aksi karar uygulanıyor.
Bir başka örnek, Danıştay 400 kadar hakim ve savcının göreve iade kararını veriyor. Yürütme bunu yerine getireceği yerde uygulamayacağı yönünde ihsası reyde bulunuyor.
Bir başka örnek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir vatandaşın müracaatını değerlendiriyor. Yargılamada ortaya konan delillerin sübjektif olduğu, kişinin mağduriyetinin giderilmesi gerektiği yönündeki kararını ülkemiz uygulamıyor.
Bu konuda vereceğimiz örnekler çok. Bu üç örnek bile mevcut Anayasa ve yasaları çiğnediğimizin bir göstergesi. Nihai merci olan Anayasa Mahkemesinin kararı yok hükmünde sayılıyor. Yine uygulamak zorunluluğumuz olan Danıştay kararını hiçe sayıyoruz. Yine imza koyduğumuz ve bizdeki kanunların üstünde kabul ettiğimiz AİHM kararını siyasi deyip uygulamıyoruz. Halbuki karar siyasi olsa da yanlış olsa da hoşumuza gidip gitmese de bu kararları uygulama yükümlülüğümüz var.
Kısaca ülkemizde adalet adına katliam yapılıyor, hukuk yok sayılıyor. Bu da meselenin etin kokmasının da ötesine geçildiğini ve tuzun koktuğunu işaret eder
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.