Aşır Karye

Aşır Karye

Menkıbe mi, Ayakları Yere Basan Din mi? (1)

Menkıbe mi, Ayakları Yere Basan Din mi? (1)

Ülke olarak yüzyılın afeti kabul edilen 11 ilimizi yerle bir eden bir depremi yaşadık. Depremin ardından büyük bir can pazarı yaşadık. Ne kadar insanımızı kaybettiğimizi kimsenin bildiğini sanmıyorum.

Depremin yaralarını tam saramadan, yakınlarını kaybedenlerin üzüntüsü daha taze iken Hatay'da depremde vefat edenlerin teçhiz ve tekfin işiyle uğraşan bir ekibin daha önce çektikleri bir videosu bugünlerde sosyal medyada dolaşımda. Konya'da görev yapan bir imam, peygamber sevgisini işlemek amacıyla Mevlidi Nebi haftasında bu videodan nakil yapar. Kısaca şöyle: "Depremin ardından cenaze işlemleriyle görevli kardeşlerimizin önüne hangi ceset gelmişse kokmuş ya da kokmaya başlamış. Önlerine bir naaş gelir ki diğer cesetlerin aksine mis gibi kokuyor. Bu cenaze neyin nesidir, kimin fesidir bir arayışa girerler. Cenaze yakınlarıyla konuşurlar. Vefat edenin bir Suriyeli olduğunu öğrenirler. Akrabalarına, bu mevta diğer mevtalar gibi değil. Bunun sebebi nedir? Sağlığında ne ile uğraşırdı" şeklinde soru sorarlar. Ölen kimsenin peygambere naat yazan bir peygamber aşığı olduğunu öğreniyorlar.

Konyalı imam, cami kürsüsünde kendinden bir şey ilave etmeden bu videodan irticalen alıntı yapınca, her konuda olduğu gibi bu konuda da toplum ikiye bölündü: İmamı savunanlar, imamı eleştirenler. Savunanlar, İmamın dedikleri doğru. Burada ırkçılık yok şeklinde savunma yaparken, diğer kesim bir imam nasıl cesetler kokmuş, Suriyelininki kokmamış, burada ırkçılık yapılıyor. Üstelik Türklerin cenazelerini cesetle ifade ederken Suriyelininkini naaş şeklinde ifade ediyor, diğerleri peygamberi sevmiyor mu türünden eleştiriye tabi tutuyor.

Ben hangi taraftayım? Lafı hiç eğip bükmeden, imamı ve videoyu çekenleri eleştiren taraftan olduğumu söylüyorum. Bu video ve anlatım nesnellikten uzaktır. Tamamen öznel bir durumdur. Sadece bu olayı gören kişileri bağlar. Bir menkıbedir. Dinde ve dinî anlatımlarda da menkıbeye yer yoktur. Çünkü menkıbelerin gerçeklerle bir alakası yoktur. Gerçek olmayanın da hutbede ve vaaz da yeri olamaz. Vaaz ve hutbelerde hayatın içinden ve ayakları yere basan anekdotlara yer verilmesi lazım.

Videoyu çekenlerin ve bu videodan alıntı yapanların niyetlerini bilemem. Bu, Allah ile kendi aralarında bir şeydir. Biz ancak zahire göre değerlendirme yapabiliriz. Benim yapacağım da budur:

1.Süresi içinde gömülmeyen her ceset kokar. Bazı cesetler erken bazısı geç kokabilir. Bu da cesedin bulunduğu yerle alakalı bir durumdur. Evde buzdolabına konmayan bir yemeğin güneşte kalması ile gölgede kalması arasında bozulma zamanı yönünden fark olur. Güneşe maruz kalan yemek daha erken bozulur. Serin yerdeki yemek ise daha geç bozulur. İnsan cesedi de böyledir.

2.Olağanüstü bir durumdu deprem. Enkaz altındaki cesetler ulaşmak zaman aldı. Zamanında defnedilmeyen bu insanların cesedinin kokması kadar doğal bir şey olamaz. Bu, kimyasal bir değişimdir. Kişinin peygamber sevgisi ile bir ilgisi yoktur. Nitekim peygamber sevgisinden kimsenin şüphe etmediği, peygamberin iki kızıyla da evlenmiş olan, hafız diye bilinen, İslam’ın üçüncü halifesi Hz Osman’ın isyancılar dolayısıyla üç gün içinde defnedilmeyen cesedi kokmaya yüz tutmuştu. Belki de bir gün daha defnedilmeseydi, Hz Osman’ın da cesedi kokacaktı. Bu, Hz Osman’ın değil, onun defnedilmesini engelleyen insanların suçu ve ayıbıdır. Enkaz altından zamanında çıkarılıp defnedilemediği için kokan ya da kokmaya yüz tutmuş insanımızın da bu kokmada bir suçu yoktur. Bu durum bir zorunluluktur. Çünkü binlerce insanı aynı anda enkaz altından çıkarıp defnetmenin zorluğu aşikardır. (Devam edecek)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Aşır Karye Arşivi