HDP'li milletvekillerinin tutuklanması hem içerde, hem de dışarıda  tepkilere yol açtı. Sayın Kılıçdaroğlu dahil bir çok kişi" seçimle gelen seçimle gider" den hareketle tutuklamalara tepki gösterdi.Yani milli iradenin takdiri ile seçilen kişilere dokunulmamalıydı. O zaman şöyle bir soru akla geliyor, HDP'li milletvekilleri milli iradenin temsilcileri midir? Bu sorunun cevabını vermeden önce HDP'nin PKK ile olan ilişkilerini irdelemek gerekiyor.

Sözde siyasi bir parti olan HDP'nin yöneticileri her fırsatta Abdullah Öcalan ve PKK yöneticileri ile irtibat halindedirler.Sık sık PKK kampları, partililer tarafından ziyaret edildi.HDP toplantılarında sürekli Öcalan posteri ve PKK bayrakları yer aldı. PKK  7 haziran 2015 seçimleri öncesinde Kürt halkının HDP'ye oy vermesi için Kürt seçmeni tehdit etti. 04.06.2015 günü partisinin Ankara İl Başkanlığı tarafından düzenlenen dayanışma yemeğinde Demirtaş; "PKK'lılar da kardeşimiz, canımızdır" dedi. Demirtaş'ın kardeşi Nurettin Demirtaş'ın PKK'nın yanında Kandil'de olduğu Osman Öcalan tarafından açıklandı.Demirtaş, "...biz Öcalan'ı, KCK yönetimini dışlayan,yok sayan bir çözümün,çözümsüzlük olduğunu biliyoruz" demektedir.

Figen Yüksekdağ, 08.08.2015 günü Almanya'da Deutsche Wellle'ye verdiği röportajda "PKK bir halk özgürlük harekatıdır,uyguladığı program terör değildir, PKK demokrasi ve eşitlik mücadelesi veren bir örgüttür" demktektedir. Yine "sırtımızı YPJ,YPG ve PYD'ye yaslıyoruz" sözü Yüksekdağ'a aittir.

Canlı bomba cenazelerinde,PKK'lı teröristlerin törenlerinde ön saflarda hep HDP li vekilleri gördük.PKK'nın bir terör örgütü olduğunu tüm dünya kabul etmiştir. Bu durumda HDP'li vekiller,dünyanın terör listesinde olan bir örgütle organik bağ içinde,ona destek olarak ve ondan destek alarak faaliyet gösteriyor.  PKK'nın tek amacı, Türkiye'nin  toprağının belli bir bölümünde bağımsız bir devlet kurmak, yani Türkiye'yi bölmek. Meclis kürsüsünde, ülkenin bölünmez bütünlüğü için yemen eden HDP'liler(ki Leyla Zana hâlâ yemin etmemiştir.)ülkenin bölünmesi için çapa sarf ediyorlar. Yazımızın başlığına dönersek, bu durumda  HDP milli iradenin temsilcisi olamaz.

Türkiye Cumhuriyetinin  içinde bulunduğu durum,  sürdürülebilir değildir.Her gün şehit cenazelerine daha fazla tahammül gösteremez. Önünde iki seçenek vardır: ya PKK'nın isteklerine boyun eğecek ve ülkenin güneydoğusunda bağımsız bir devlet kurulmasına izin verecek, ya da PKK'yı da buna destek vereni de  yok edecektir. AKP hükümetleri geçmişte çok büyük hatalar yaparak, PKK'lıların Habur'da karşılanması,çadır mahkemeleri kurulması,çözüm süreci gibi terörü daha da güçlendirecek tasarruflarda bulunmuştur.Bunun hatalı olduğunu artık herkes biliyor.Bu gün gelinen noktada, dokunulmazlıkları kaldırılan,teröre destek verdiği gerekçesi ile ifadeye dahi gelmeyen vekillerin tutuklanmaları yerinde bir davranıştır.Ancak yeterli değildir. Söylediğim gibi, sürdürülebilir olmayan bu durum için, madem ki hükümet,ikinci seçeneği seçerek terörle mücadeleye karar vermiştir, HDP'nin kapatılması dahil tüm önlemleri sonuna kadar almak zorundadır.

Öyleyse,HDP'li vekillerin tutuklanması olayına, seçimle gelen seçimle gider denilemez.Bu tutuklamalar nedeniyle ülkede demokrasi yok ediliyor şeklinde bir söylem yanlıştır.AKP'nin ülkeyi iyi yönetemediği doğudur.Ancak muhalefet partileri, sırf AKP'ye muhalif olunsun diye,milli bir davada millete yanlış örnek olunamaz. Aksi halde milletin birlik ve bütünlüğünü  yalnızca AKP  savunuyormuş  gibi yanlış bir kanaatin doğmasına hizmet edilmiş olunur.

Dış ülkelerin bu konudaki tavırlarını da önemsememek gerekir. Kaçan fetöcüleri iade etmediği gibi,geçimlerini sağlamaları için bir fon bile kuran Avrupalılardan, başka türlü bir davranış beklenmemelidir.PKK da FETÖ'de AB ve ABD'den beslenen, onların maşası olan örgütlerdir.Düğün evlerinde, tren istasyonlarında canlı bomba patlatılırken, suçsuz günahsız bebekler katledilirken seslerini çıkarmayan Avrupa'nın, demokrasi söylemlerinin bir anlamı yoktur.Biz hukuktan,haktan ayrılmadan, ülkemiz çıkarına yolumuza devam etmek zorundayız.