Gelenekleri kurban etmeyelim
Kurban Bayramı'na sayılı günler kaldı. Ramazan Bayramı'nda olduğu gibi Kurban Bayramın da resmi tatilin 9 gün olduğu açıklanmıştı.
Yıllardır unutulup giden güzellikler ve gelenekler gibi bu 9 günlük bayram tatilinde neler olacak? 9 günü fırsat bilen aileler bayramın birinci gününü bile beklemeden Arife akşamı yollara düşecek ve soluğu yine tatil beldelerinde alacak.
Bayramların Sıla-i Rahim olduğu, eşi, dostu akrabayı ziyaret etmek olduğu, ana babanın elini öpmek olduğu, yaşlı akrabaları köylerinde ziyaret etmek olduğu, kurban etini fakir fukaraya dağıtmak olduğu, kurbanın bereketini yaşamak olduğu yani kısacası Bayram'ın BAYRAM demek olduğu hayatımızdan çoktan çıkmış gitmiş…
Ramazan Bayramı'nda olduğu gibi Kurban Bayramı'nda da aynı görüntüler yaşanacak. Bayrama haftalar kala turistik otellerin kampanyalı fiyatlarını gösteren reklamları gazetelerde boy boy yer almaya başlamıştı.
Bu kampanyayı da fırsat bilenler kurban almak yerine kurban parasını tatilde harcamak için çoktan yerlerini ayırttılar bile.
Yıllardır şeker lokum üreten bir arkadaş son yıllarda şeker ve lokum satışlarının büyük oranda azaldığını eski bayramlarda olduğu gibi satışların olmadığını söyleyince hiç şaşırmadım.
Satışların azalmasını, şeker, lokum, kolonya satışlarının azalmasını sakın ekonomik krize, parasızlığa fiyatların arttığına filan bağlamayın.
Satışların olmamasını evinize gelip giden misafir sayılarını baz alarak değerlendirin. Bayramda bir eve kaç tane misafir geliyor ki kaç tane şeker tüketilecek?
Yıllar önce bayramlık almaya gidildiğinde, kilolarca, kaliteli şeker, lokum, çikolata, badem şekeri alınır bayramın son gününde ise kesinlikle gelene gidene ayıp olmasın diye bakkaldan takviye alınırdı.
Şimdi niye bu kadar satış ve tüketim yok? Nasıl olsun ki! Bayramda bir eve kaç tane misafir geliyor ki kaç tane şeker lokum tüketilsin.
Şeker tezgahının önüne gelen müşteriye, "Ne kadar tartayım abla" diye soran tezgahtara, "Aman şurdan yarım kilo şeker yarım kiloda ucuzundan lokum ver yeter. Sanki gelen giden mi var" diyene sormak lazım;
'Pardon gelen gideniniz neden bu kadar azaldı? Çünkü evde yok sunuz!' 9 günlük bayram tatilinde önceden ucuz olur diye yer ayırtmıştık çoluk çocuk denize gidiyoruz' dediğini duyar gibiyim.
Eeee sen bayramı evde geçirmek yerine denize gidersen evinde şeker tüketimi de yarım kiloyu geçmez. Aynı şekilde seni bekleyen ananın babanın evinde de, yaşlı akrabaların evinde de siz gitmeyince şeker lokum tüketimi yarım kiloyu geçmez.
Bayramın ilk gününde Huzurevlerini, Hastaneleri, Çocuk Yuvalarını ziyaret edenler kimler biliyor musunuz? Bayramlaşma Protokolüne katılan siyasiler, idareciler, daire müdürleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri. Onlarda bir araba dolusu basının huzurunda! Daha sonra herkes kendi yoluna…
Tüm bunları bir kez daha düşünerek diyorum ki; Gelin bu bayram bari geleneklerimizi, güzelliklerimizi, ana baba duası almayı 9 günlük deniz sefasına kurban etmeyelim. Gücümüzün yettiği kadar bir kurban alalım da fakir fukarayı sevindirelim.
Köyde yaşayan ana babamızın elini öpmeye gidelim. Hayır dualarını alalım. Bizler bu şekilde davranmazsak yarın bizler yaşlanınca da çocuklarımızdan farklı bir şey beklemeye hakkımız olmayacak.
Bu gün biz yapıyorsak yarında çocuklarımız bize aynısı yapacak unutmayalım.
Yaşlı bir amca, elinde eski model bir cep telefonu ile telefon tamircisinin dükkanına girer ve, "Kuzum benim telefon arızalandı çalışmıyor şuna bir bakıver" diyerek telefonunu ustaya verir.
Telefonu kontrol eden usta, "Amca senin telefon bozuk değil hiçbir arızası yok sapa sağlam" diyince, Yaşlı adam gözünden süzülen iki damla göz yaşını saklayarak, "O zaman beni niye hiç arayan yok oğlum" diyerek ve boynunu büker oradan uzaklaşır.
Telefonum bozum diye tamirciye giden, evin zili uzun zamandır çalmıyor her halde bozuk diye elektrikçi çağıran yaşlıların sayısı her geçen gün artıyor hanımlar beyler… Bu devran bir gün bize de döner…
Bayramları bayram gibi yaşama umudu ile kalın sağlıcakla…