Sorunumuz ne?

Merve Çetin

Kıymetli okurlar, yeni bir yazıdan daha herkese selamlar…

“Köşe yazarlarından, gazetecilerden beklentileriniz nedir” diye sorsak hemen hemen hepiniz, “Yaşanan sorunlara değinmeli, sorunun çözümü noktasında çaba sarf etmeli” dersiniz. Nitekim ne zaman böyle bir soru için mikrofon uzatılsa, görüş beyan edilmesi istense cevap bu oluyor. O halde bugün bazı sorunların çözümü noktasında sizlere çağrı mahiyetinde bir şeyler yazacağım, elimden geldiğince…

İnsanoğlu her geçen gün biraz daha yamyamlaşıyormuş gibi hissediyorum. Sürekli birbirimizi yiyoruz. Enflasyon adı altında, bu bahaneyle birçok kalemde günlük zamlar görüyoruz. Etiketlerdeki değişime işletmeciler de yetişemiyor. Bunun sonucunda da raftaki etiketlerle kasadaki etiketler farklı olabiliyor.

Memlekete virüs peyda oluyor, kolonya zamlanıyor. Deprem oluyor, çadır zamlanıyor. Oturduğu bina yıkılan vatandaşın elbiseleri enkaz altında kalıyor, giyim kuşam zamlanıyor. Daha bu liste uzar gider ama çok da uzatmak istemiyorum. Yani özetle, acıkınca birbirimizi yiyoruz. İşletme sahibi olmak da zor, anlayabiliyorum, eyvallah ama zor zamanlardan geçerken, kriz yaşarken yaşanan bu krizin faturası, acısı vatandaştan, müşteriden çıkıyor diyorum…

Tüm bunlar yetmiyor; tuttuğu takım şampiyon olan yurdum insanı havai fişeklerle şampiyonluk kutluyor, bayramda çoluk çombalak patlayan zımbırtılardan patlatıyor ne kuşlara rahat veriyor ne de insanlara… Ayrıca kutlama yaparken korna çalmanın manası nedir onu da yıllardır anlayabilmiş değilim.

Bir diğer konu; parklar hepimizin ortak yaşam alanı değil mi kardeşim? Hatta sadece insanlar için değil, diğer canlılar için de öyle. Sorsalar, “Her yer beton yığını oldu, gökyüzüne bakınca artık mavi göremiyoruz, her yer gri oldu” denilir ama bir bakıyoruz parklara zarar verenler yine insanoğlu. Evet, evet Konya’da da var…

Spor aletlerine zarar verenler mi dersiniz, ağaçlara zarar veren mi istersiniz, aydınlatma direğini yerinden sökenden tutun da rögar kapağını söken vatandaş var ya…

Derdiniz ne derdiniz? Ne bu şiddet, bu celal?

Şimdi hiç öyle bir şey yok demeyin; belediye otopark yapmış, adam aracını iki adım yerdeki otoparka park etmiyor, gidiyor yolun kenarına park ediyor, kaldırım işgal ediyor ya da yolun bir şeridini kapatıyor. Sonra da, “Belediye iş yapmıyor” diyor. Herkes istediğini der, demelidir de tamam, anlaştık. Ama herkes üzerine düşeni yapacak. Düşünsenize; şahsiyet aracını kocaman, boş otoparka park etmiyor, belediyeyi eleştiriyor sonra da, “Bu gazeteciler de belediyeyi hiç eleştir-e-miyor heeee. Böyle ‘gastecilik’ mi olur” diyor. Maksadım kimseyi aklamak değil ve fakat dediğim gibi, düşünün. Adamlar otopark yapar, o parkın kapasitesi yeterli gelmez, ondan sonra dersiniz “Sesimizi duyurun” diye.

Aha işte size sorunlar…

Ben dile getirdim, şimdi siz çözüm için adım atın.

Esenlikler…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.