Yerli otomobilin adresi ‘Konya’

Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Altınışık ile Anadolu'da Bugün Gazetesi olarak yerli otomobil hakkında bir röportaj gerçekleştirdik.

Yerli otomobilin adresi ‘Konya’
Yayınlanma:

Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Altınışık, “Konya yerli otomobil üretiminde içinde bulunan Ar-Ge ve inovasyon merkezleri ve bulundurduğu üniversiteler ile hizmet üretebilecek konuma sahiptir. En önemlisi, otomotiv üretim sektörü noktasında Türkiye’nin ilkleri arasındadır” dedi.

Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Altınışık İle Türkiye gündeminde olan ve Konya’yı da yakından ilgilendiren yerli otomobilin geçmişten günümüze geldiği noktayı konuştuk. İşte o röportajın detayları…

Türkiye’nin yerli otomobil üretimi fikri ve çabası ne zaman başladı? Bu serüven nasıl bir seyir takip etti?

Osmanlı toprağına oldukça geç giren motorlu araçlar, önceleri saray kadınları ve hastaların kullanımına sunulmuştur. Uzun süre erkekler, hasta ve sakat olmadıkları sürece, bu araçlara binmemişlerdir. Tarihin şahitliğinde gelişmeler Osmanlıya kadar dayanır. İlk teşebbüs, 1905 yılında Ford marka arabaların öncelikle Türkiye’ye satılması ve arkasından üretilmesi Amerika’da bulunan Fort firması yetkilileri  tarafından teklif edilmiştir. Ancak, o dönemde padişah olan Sultan II. Abdülhamid bu araçların en küçük civatasına kadar burada üretilmez ise izin vermem demiştir. Amerikalılar bu cevabı kabul etmediler ve bu düşünce başlamadan bitti. 1916’da Osmanlı Taşıma Araçları Şirketi’nin kurulması, otomotiv sanayinin ülkemizde gelişiminde önemli bir katkı sağlamıştır. Cumhuriyet döneminde, hükümet İstanbul Limanı’nı yeniden canlandırmak için 1927-1928 yılları arasında İstanbul’da bir serbest bölge kurulmasını sağladı. Hemen akabinde Ford Motor firması ile 25 yıllık bir anlaşma imzalayarak Tophane bölgesinde 450 çalışanı ile işe başladı. 1931 yılına gelindiğinde günde 48 kamyon ve otomobil üretilmeye başlanmış ve bu araçların çoğu ihraç edilmiştir. O dönemde tarımsal ürünlere talebin fazla olması nedeniyle, üretim tarımsal alana kaydırılmıştır. 1954 yılında tarım alanında da kullanılmaya uygun, Jeep modellerinin Türkiye’de üretilmesi için Tuzla Jeep Fabrikası kurulmuş ve Türk Willys Overland askeri cip ve kamyonetleri ile Büssing kamyonlarının yapımına başlanmıştır. 1955’te ise ticari kamyonet üretimine geçilmiştir. 1955 yılında kurulan Federal Türk Kamyonları AŞ tamamı Türk olan kadrosu ile Çayırova’da Federal markası ile kamyon montajı ve imalatına başlamıştır. 1958'den itibaren üç sene Fuldamobil lisansı ile İstanbul Şişli'de ufak ilk Türk otomobili Nobel 200 üretildi. 1959 yılında Ford Motor Company ve Koç Grubu girişimiyle Otosan kurulmuş ve otomobil üretimine dönük yatırımlar bakımından ilk adım atılmıştır. 1960 yılında kadrosu bütünüyle Türk olan Otosan fabrikasında günde 4 adet Ford Consul otomobil ile 8 adet Ford Thames kamyon üretilmeye başlanmıştır.

Devrim otomobili hakkında kısa bilgi verir misiniz? Sizce niçin bu teşebbüs başarıya ulaşamadı?

24 Ocak 1961 tarihinde yerli otomobil yapılması yönünde dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel’in emri ile ve 1 milyon 400 bin TL bütçe tahsis edilerek, ordunun ihtiyacını karşılayacak otomobil ve motor yapılmasını emretmiştir. Ancak o dönemde öngörülen bütçenin 500 bin TL’si askeri amaçlı atlı süvarilerin geliştirilmesi için ayrılarak bütçe 900 bin TL’ye indirilmiştir. Buna rağmen 4 buçuk ay içinde 4 otomobil ve 3 farklı tipte 10 adet motor üretilmiştir. Üretilen otomobiller Eskişehir Devlet Demiryolları Fabrikası'nda Türk mühendisleri tarafından tamamıyla Türkiye'de tasarlanıp, geliştirilen yüzde yüz yerli ilk otomobillerdir.  Devlet Başkanı rahmetli Gürsel paşanın isteği üzerine otomobile “Devrim” adı verilmiştir. Ne yazık ki aceleden yeterli benzin koyulmaması nedeniyle, tören yerine gidemeden araba duruyor. Mateessüf bu unutkanlık devrim otomobilinin sonunu getirmiştir. Devrim otomobilleri yatırım konusunda yeterli ilgiyi görememiş ve seri üretime geçememiştir. Ancak özel sektörde otomobil üretim fikrini körüklemiş ve onlara cesaret vermiştir Kanaatim odur ki Devrim otomobili devam etseydi, şimdi Türkiye’nin en az uluslar arası 3 markası olurdu.1966 yılına gelindiğinde Otosan, İngiliz Reliant firmasına prototipini hazırlattığı ve prensipte fiberglas gövdeli, iki kapılı, bütün mekanik parçaları Ford’dan alınan ve adı bir yarışma sonucu belirlenen otomobilini Anadol adı ile üretmeye başladı. Anadol’un üretime başlamasından sonra, 1968 yılında Tofaş kurulmuş, 1971 yılında Murat 124 modelini İtalyan Fiat lisansı ile üretmeye başlamıştır. Yine 1969 yılında kurulan Oyak Fransız Renault lisansı ile ilk modelini 1971 yılında Renault 12 olarak hayata geçirmiştir.

Türk sanayisi yerli bir otomobil yapmaya uygun mudur?

Türkiye’nin otomobil serüveni gözlem altına alınırsa, Devrim otomobilinin dışında yerli otomobil üretilmediği görülür. 1966 yılından günümüze kadar yerli otomobil üretimiyle ilgili olarak, çok sayıda teşebbüs olmuştur.  Birçok firma ana parçaları dışarıdan getirerek farklı markalara ait taşıtlar üretilmiştir. Bunların Türk otomotiv sektörüne büyük katkılar sağladığı bir gerçektir. Zira, bir dönem de koltuk, döşeme, lastik, kauçuk parçalar ve akü üretebilen Türk sanayisi motor aksamı, piston, sekman, subap, dişli üretimine de geçmiştir. Türk sanayisi bu gün her türlü üretim yapabilecek kabiliyette ve kapasiteye sahiptir.

Bu günlerde yerli otomobil üretimi konusu başta Cumhurbaşkanı olmak üzere Başbakan ve Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık’ın gündeminde sıcaklığını koruyor. Bu konuda gelinen son nokta nedir?

Yerli otomobil üretimi konusunda günümüze gelince, olayın boyutları sanki algıların dışında gelişiyor. Devletin başında bulunan Sayın Cumhurbaşkanımız yerli otomobil konusunda çok kuvvetli irade koymuştur. Ancak, içerde ve dışarıda bazı güçler konuyu uzatmak ve sürüncemede bırakmak için çaba sarf ediyorlar. Sanki İngiltere Devlet Başkanı Churchill’in, dediği gibi “Türkiye’yi 60 kiloda tutmak lâzım” fikrini işliyorlar ve yerli sanayinin gelişmesinin önlenmesi noktasında, Türkiye’yi paylaşan bu kadrolar siyaset, ticaret ve medyayı kullanarak ellerinden geleni arkalarına bırakmıyorlar. Yerli otomobil üretiminde gelinen son nokta nedir sorusuna ise Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Fikri Işık, "Bakanlığımızın çalışmaları, TÜBİTAK destekleri ve sektöre sağladığımız yatırım teşvikleri ile özel sektör-kamu işbirliği sonucu farklı yatırımcıları bir araya getirerek, 2020 öncesinde yerli marka otomobilimizi ülkemiz ve dünya yollarında görmeyi hedefliyoruz" dedi. Yine Sayın Bakanın açıklamasında 2016 yılında 40 kadar yerli otomobil üretileceğini de belirttiler. Artık ok yaydan çıkmıştır. Ben başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımıza içtenlikle güveniyorum.  Yine de “Devrim otomobili gibi akamete uğrar mı” diye aklımın bir köşesinde korku var. Korkularımın boş olmasını Allah’tan temenni ediyorum.

Yerli otomobil üretiminde Konya’nın şansı nedir?

Türkiye’de yerli otomobil üretimi için Bursa, Adapazarı ve Konya’nın ismi geçmektedir.  Elbette belirtilen bu yerler üretim alt yapısı olarak iyi seçilmiş bölgelerdir. Ancak bunların içinden Konya’yı ayırmak gerekir. Konya öncelikle korunması açısından stratejik bir konumdadır. Deprem riski yoktur.  Geniş arazileriyle her türlü yatırıma uygun olup, alt yapı yatırımları düşük maliyetlidir. Yetişmiş eleman bulma sorunu olmayacaktır. İçinde bulunan Ar-Ge ve inovasyon merkezleri ve bulundurduğu Üniversiteler ile hizmet üretebilecek konuma sahiptir. Kara ve hava ulaşımı yönünden mükemmel bir konuma sahiptir. Deniz ulaşım limanlarına çok yakındır. Ayrıca Orta Asya ve Orta Doğu pazarlarına yakınlığı ve ilişkisi, Konya’ya ayrıcalık kazandırır. En önemlisi, otomotiv üretim sektörü noktasında Türkiye’nin ilkleri arasındadır. Siyasi olarak yerel yönetim, Konya Sanayi Odası ve Konya Ticaret Odası her platformda Konya’nın üstünlüklerini içtenlikle vurguladıklarına inanıyorum.

Yerli otomobil üretiminde izlenecek yol ne olmalıdır?

Devletin içinde olduğu ve kayıtsız şartsız destek verdiği yerli şirketlerle bir konsorsiyum (işbirliği) oluşturulmalıdır. Yabancı şirketlerden danışmanlık alınmalıdır. Yabancı şirketler konsorsiyum içinde olmamalı ve akamete uğramaması için, acil bir üretim eylem planı hazırlanmalıdır. İç ve dış pazarlarda müşteri segmentlerinin tercihleri, çok iyi analiz edilerek mükemmel kalitede ve doğru ürün pazara arz edilmelidir. Başlangıçta sadece hedef araç (Sedan ve Hackback modelleri) üretilmelidir, ticari araç üretimine girilmemelidir. Başlangıçta üretimin yüzde yüz yerli olması düşünülmeyebilir. Yüzde yüz yerli üretime geçiş süreci kısa tutulmalıdır. Üretilecek araçların benzinli ve dizel versiyonları yanında, alternatif yakıt kullanımı hibrit ve elektrikli motor teknolojileri üzerinde; eş zamanlı olarak çalışmalar çok hızlı bir şekilde sürdürülmelidir. Toplum ucuz mal alacak kadar zengin değildir. Kalitede asla taviz verilmemeli ve fiyatlar makul ölçüler içinde olmalıdır. Kamuda kullanılan tüm araçlar yerli araçlarla değiştirilmelidir. Değiştirilen araçlar satışa çıkarılarak gelen gelirler yerli otomobil üretimi için ayrılan fona aktarılmalıdır. Marka oluşturmak için yurt içi ve yurt dışı tanıtım mükemmel yapılmalıdır. Servis ve Feedback sistemi eksiksiz olmalıdır. Kullanılan her teknoloji yarının teknolojisi olmalıdır.

Son olarak eklemek istediğiniz başka bir şey var mıdır?

Bütün bu konuşmaların arkasından gönül rahatlığı içinde inanarak şu hususu özellikle belirtmek istiyorum. Türkiye ticari ve binek otomobilini rahatlıkla üretir ve markalaştırır. Bunun için inanç ve kararlılık esastır. Bu iradeyi Sayın Cumhurbaşkanımız açık olarak koymuştur. Yerli üretim başladıktan sonra bir değil birden çok markaların çok yakın zamanda oluşacağına da yürekten inanıyorum. Hülyasız insan petrolsüz lambaya benzer. Hayallerinin gerçekleşmesine inanan ve arkasında deli gibi koşacak cesur, kararlı ve yürekli çok müteşebbisimizin olduğunu biliyorum.  Ben bunları konuşurken inanın bu heyecanı yaşıyorum. Bu halet-i ruh içinde aşağıdaki hususların göz ardı edilmemesi gerektiğini de vurgulamak istiyorum.

Melek Sarıtaş

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.