“Mankurtlaşmaya karşı 42 bin dilekçe”

Yrd. Doç. Yağmur Küçükbezirci, “Kültür yozlaşmasına sebep olduğunu düşündüğümüz programların ekranlardan kaldırılması için Sayın Cumhurbaşkanımıza verilmek üzere ‘Mankurtlaşmaya karşı 42 bin dilekçe’ başlıklı imza kampanyamızı başlatıyoruz” dedi

“Mankurtlaşmaya karşı 42 bin dilekçe”
Yayınlanma:

Yağmur Küçükbezirci sizi tanıyabilir miyiz?       

Konya doğumluyum. İlköğretim ve ilse eğitimimi Konya’da tamamladım. Selçuk Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanıyım. Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde doktoramı yapıyorum.

Mankurtlaşma nedir?

Mankurtlaşmak, ulusal kimlikten uzaklaşma, topluma ve kültüre yabancılaşma, zihnin yeniden inşası yoluyla bilinçsizleşme, egemen güçlere ve süper devletlere yaranmayı içeren sosyo-kültürel bir kavramdır. Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” adlı yapıtında anlattığı bir efsane vardır: Mankurt Efsanesi, Juan-Juan adlı barbar bir toplum, tutsak ettiği kişileri nitelikli köleler haline getirmek için onların belleklerini silermiş. Bunu şöyle yaparlarmış: Önce tutsağın başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarırlarmış. Bu arada bir deveyi keser derisinin en kalın yeri olan boynundaki deriyi tutsağın kanlar içindeki kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Kuruyup büzülen deri kafayı mengene gibi sıkıp, dayanılmaz acılar verirmiş. Bir yandan da kazınan saçlar büyüyüp dışarı çıkamayınca başına batarmış. Tutsak başını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde dört beş gün aç susuz bırakılırmış. Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölürmüş. Kalanlar ise belleklerini yitirirmiş. Tutsak zamanla kendine gelir yiyip içerek gücünü toparlarmış. Ama o artık bir insan değil, ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan “mankurt” olurmuş. Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan geldiğini, anasını, babasını ve çocukluğunu bilmezmiş. İnsan olduğunun bile farkında değilmiş. Bilinci, benliği olmadığı için, efendisine büyük avantaj sağlarmış. İşte, toplumumuzda olup bitenleri bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bugün Türk toplumu mankurtlaştırılıyor. Ulusal kimliği, kişiliği, onuru yozlaştırılıyor. Geçmişimiz ve kim olduğumuz bize unutturuluyor.

Kitle iletişim araçlarının ulusal kimliğimizi kaybetmemizde etkisi var mı?

Topluma “geçmişi unut, kim olduğunu unut, geleceği düşünme, anı yaşa” düşüncesi genel geçer yapılarak mankurtlaştırılıyor. Başta artık bizim olmaktan çıkmış ulusal kitle iletişim araçları olmak üzere her türlü araç bu amaçla kullanılıyor. Bir daha kendimizi toparlayamayacak biçimde zihnimiz yeniden inşa ediliyor! Böylece ulusal refleksimiz ve direncimiz kırılıyor. Görünüşe bakıldığında epey yol aldıkları anlaşılıyor.7’den 70 hayatımızdan yer alan televizyon, radyo, bilgisayar, tablet, akıllı telefonlar en tehlikelisi de sosyal medya hayatımızı çok olumsuz etkiliyor. Sosyal medya diyorum çünkü geri bildirimi anında alabiliyorsunuz. Kendi dilimize bile yabancılaşıyoruz. Örneğin; büyük duyuru panosu yerine bilbord, yozlaşma yerine dejenere gibi sayabileceğimiz çok sayıda yabancı kelimeyi dilimize yerleştiriyoruz. Baktığımızda her tarafımızın sarıldığını görüyoruz. Eskiden kılıç kalkanla savaşılıyordu, şu anda emin olunki savaşlar zihni köleleştirme şeklinde gerçekleşiyor.

Mankurtlaşmanın en tehlikelisini sosyal medya olduğunu söylediniz. Sosyal medyanın mankurtlaşmaya nasıl bir etkisi var?

Sosyal paylaşım sitelerinde anında geri dönüşüm alabiliyorsunuz. Her türlü algıya açıksınız. Sürekli takip halindesiniz. İnsanlarda kaçırma korkusu oluyor ne yediğiniz ne içtiğiniz nereye gittiğiniz başkaları tarafından takip ediliyor ve siz de takip ediyorsunuz. Sosyal medya ile birlikte yeni hastalıklarda türemeye başladı. Öyle ki bazı insanlarda sosyal medya bağımlılığı ciddi anlamda var. Bir kaç saat sosyal paylaşım sitlerine girmediğinde kişi kendi eksik hissediyor. Örneğin; eskiden sofraya oturmadan önce besmele çeker sofraya otururduk. Şimdi artık bu sosyal medyaya kendini kaptıran insanlar, besmele yerine özçekim çektirmeden oturmuyor. Yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz ne yaptığımız her şeyi mahremiyet olmadan paylaşıyoruz. Oysa eskiden bütün bunlar gizli yapılırdı.

Sosyal medyayı nasıl kullanmalıyız?

Sosyal medya şu anda gerçekten denetimsiz bir şekilde alıp başını gidiyor. Öğrencilerime de söylüyorum. Sosyal medya bilgi kirliliği haline gelmiş durumda olduğunu söyleyebilirim. İnsanları kaynaştıracağı yerde insanları ötekileştiriyor ve ayrıştırıyor. Elbette bütün bunlar sosyal medyayı kullanmayacağımız anlamına gelmiyor. Bilinçli olarak kullanmak gerekiyor. Kendi öz kültürümüzde kopmadan değerlerimizi yitirmeden kitle iletişim araçlarını kullanmak gerekiyor. Başkalarının dayatmasıyla hareket etmemek gerekiyor. Özellikle çocuklarda çok dikkat edilmesi gerekiyor. Anne ve babalar çocuklarının kitle iletişim araçlarını kontrolsüz bir şekilde kullanmasına izin vermemesi gerekir. Çocuklar büyük bir tehlike içindedir. İslamofobisi olan grupların bilgisayar ortamında din düşmanlığını oluşturacak çok sayıda oyunları var. Türkçesi ‘güle güle cami’ isimli bir oyunda camiye ezan okumak için çıkan müezzin vuruluyor, oyun oynayan kişi ise bunun karşılığında puan kazanıyor. Dolayısıyla 4 ila 5 yaşında olup bu oyunu oynayan çocuk, bu durumun farkında değildir. Ancak bilinçaltına bu oyun sayesinde bir şeyle yerleştirilir. Bunun gibi bilinçaltına mesajlar gönderen çok sayıda oyunlar var. Bu nedenle ailelerin mutlaka dikkat etmesi gerekir. Çocuklarımız, gençlerimiz dememizin sebebi onların algılarını yönlendirmek daha kolay, “ağaç yaşken eğilir” misali o yüzden yapılan, gönderilen olumsuz bilinçaltı mesajlar genellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi hedef alıyor.

Mankurtlaşmanın yolları nelerdir?

Bazı güçler ülkeleri işgal etmek, milletleri köleleştirmek için tankla, topla, tüfekle, savaşmıyor. Çağımızın savaşları ekranlarla oluyor, ekran dediğimiz nesne sadece televizyon, sinema değil, bilgisayarlar, tabletler ayrıca akıllı dedikleri cep telefonları. Maalesef bu kanallar vasıtası ile olumsuz bilinçaltı mesajlar genç beyinlere servis ediliyor ve geleceğimiz yok ediliyor. Toplum yapısında mankurtlaşmanın birçok yolu vardır. Örneğin;  toplum yapısında görülen alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, kültürsüzleştirmek, karşılığı olan Türkçe kelimeler yerine yabancı dilin kullanılması, dincilik ve sahte din anlayışı ve oluşturulan yapay gündem bütün bunlar aslında mankurtlaştırmanın yollarıdır. Genç beyinler birileri tarafından kirletiliyor, bu toplumun hassas ayarları ile oynanıyor. Algı operasyonları öyle sistematik geliştiriliyor ki “medya çemberi” ile sarılan “toplumun bilinçaltı” on yıl önce hatta beş yıl önce kabul etmediği, düşünmeyi bile reddettiği yaşam tarzlarını normal algılamaya başlıyor.

Mankurtlaşmamak için ne yapmalıyız?

Amacımız daha geniş kitlelere ulaşmak, öncelikli olarak ebeveynleri sonrasında kurumları uyarmaktır. Olumsuz bilinçaltı mesajlara karşı milli görev olarak şunları yapmalıyız;

Çocuklarımızın ekranları denetimli olarak kullanmasını sağlamalıyız. Kültürümüze uygun olmayan dizi, film, reklâm vb. programları izlememeliyiz, protesto etmeliyiz, uygun olmayan reklâmlarla bize sunulan ürünleri satın almamalıyız. RTÜK ve BİMER’e şikâyette bulunarak yayınlanan programın yayından kaldırılmasını istemeliyiz.

‘Mankurtlaşmaya karşı Konya’dan 42 bin dilekçe’ başlıklı imza kampanyasını başlattınız? Kampanya hakkında bilgi verir misiniz?

Kültür yozlaşmasına sebep olduğunu düşündüğümüz programların ekranlardan kaldırılması için Sayın Cumhurbaşkanımıza verilmek üzere ‘Mankurtlaşmaya karşı 42 bin dilekçe’ başlıklı imza kampanyamızı başlatıyoruz. Herkesin bu imza kampanyasına destek vermesini istiyoruz. Bu olaya siyasi bir şekilde bakmamak gerekir, bu milli bir meseledir. Toplumumuzun öz kimliğini yitirmemesi için herkesin elinden geleni yapması gerekir.(Melek Sarıtaş)  

 

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.