‘Korsan halife olmaz’

İslam dünyasında IŞİD ile ilgili önemli çalışmaların yapılmadığına dikkat çeken Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş, IŞİD ile ilgili tüm gerçekleri gazetemize anlattı.

‘Korsan halife olmaz’
Yayınlanma:

IŞİD VE DEAŞ nedir ne anlama geliyor?

Türkiye kamuoyunda IŞİD ve DEAŞ olmak üzere iki kelimenin kullanıldığını görüyoruz. IŞİD, Türkçe olarak Irak ve Şam İslam Devleti anlamına geliyor. DEAŞ ise Türkçe karşılığın Arapça olarak ifade edilmesidir. Yani “Devletü Irak ve Şam…

IŞİD ne zaman ortaya çıktı?

Bu hareket, 2003 yılında Ebu Musa Zerkavi tarafından Cemâatü’t-tevhîd ve’l- cihat adıyla Amerika’nın işgaline bir tepki olarak kuruluyor. IŞİD, 2004 yılında El Kaide’ye bağlılığını ilan ediyor ve Irak El- Kaidesi şeklinde isimlendiriliyor. 2006 yılında birkaç küçük grup ile birleşerek Mücahidin Şura Konseyi ve daha sonra Irak İslam Devleti, 2013 yılında ise şimdiki ismi olan Irak ve Şam İslam Devleti adını alıyor. Grup sözcülerinin, 2014 Haziran ayının sonlarında yaptığı açıklamalarda yeni bir isim değişikliğinden söz edildi.  İslam Devleti… Fakat isim pek tercih edilmedi yine de Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD, DEAŞ) ismi yaygın bir şekilde kullanılıyor.  2013’te El Kaide lideri Eymen el- Zevahiri bu grubun Suriye kanadını tasfiye ettiğini açıkladı.  IŞİD emiri Ebu Bekir el-Bağdadi ise bu tasfiye kararını reddetti.  Grubun Suriye’deki operasyonlara devam edeceğini açıkladı. IŞİD, 2004 yılında Musul’u daha sonra Irak ve Suriye’deki bazı bölgeleri elini kolunu sallayarak ele geçirdi.  Nisan 2013 ile birlikte IŞİD Suriye'nin kuzeyinde hızlı bir şekilde askeri güç kazanmaya başladı. 2014 yılında başta Musul’un ele geçirilmesi olmak üzere büyük gelişmelere imza attı. Bu gelişmeler koalisyon güçlerinin gözetimi altında oldu. Çok düşündürücü, çok düşündürücü… Ârife tarif gerekmez.

Bu hareket ortaya çıkış sebeplerini nasıl gerçekleştirdi?

Herkes,  IŞİD’in dünyanın gözü önünde birden nasıl harekete geçtiğini merak ediyor. Şöyle bir tarihi geriye saralım. Ortadoğu’nun zengin petrol yatakları, 1948’de kurulan işgalci İsrail’in güvenliliğinin batılı güçler için arz ettiği önem ve bölgenin mezhep çeşitliliği gerilimli bir atmosferi ortaya çıkarmıştır. Birinci dünya savaşından sonra Osmanlı Devleti’nin çekilmesine müteakip bölgede istikrar ve huzur azalmış, Amerika’nın körfez işgalleri neticesinde ise ortam çatışmalara çok müsait bir hale gelmiştir. IŞİD’ in güçlenmesi ve ulaştığı başarıyı Irak Eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El-Haşim’i, yaptığı açıklamalarda şöyle anlatmıştı: ‘Irak’ta yaşanan kriz aniden gelişmedi. Bu kriz 2004 yılından beri yaşanan sıkıntıların bir sonucudur. Sözü edilen tarihten itibaren Irak’ta, İran’ın da desteğiyle Sünnilere karşı Sünniliği zayıflatmak ve etkisiz kılmak amaçlı mezhepsel bir yaklaşım sergilendi. Daha önceki Başbakan Maliki’nin ordusu yüzde yüz olarak Şii taifeden oluşuyordu.  Irak, Amerika’dan F-16 uçakları alacaktı. Bu süreçte uçakları üreten şirket bir rapor hazırladı. O rapora göre şirket, uçuş eğitimi almak üzere Amerika’ya gelen bin Irak ordusu mensubunun hepsinin Şii olduğunu bildirdi. ABD’de eğitim alan bu askerlerin arsında ne Sünni, ne Türkmen, ne Kürt, ne Hıristiyan, ne de Yezidi vardı. Hepsi Şii idi. Sünni Arap aşiretleri neden ayaklandı? Neden bu IŞİD gibi bir takım akımlar ortaya çıktı ve güçlendi? Bunun en büyük sebebi Nuri El Maliki’nin Sünnilere yönelik baskıcı, ayrımcı politikasıdır.’  Irak’taki Sünni aşiret liderleri,  bu ayrımcılığa karşı denize düşenin yılana sarıldığı gibi IŞİD ve benzeri bir takım hareketlere sığınıyor ve bunlara destek veriyorlar. Öyle ki her şey İsrail’in güvenliği için yapılıyor. Safdil Müslümanlar bu oyunun farkında değil, maalesef…

IŞİD’in kurulduğu ilk yıllardaki amacı neydi?

IŞİD kurulduğu yıllarda grup amacını, Irak’taki koalisyon güçlerinin geri çekilmesini sağlamak, Irak hükümetini düşürmek, işgal kuvvetleri ile birlikte çalışanları öldürmek, Şia nüfusunu marjinalize edip askeri gücünü kırmak ve tamamen şeriat kanunlarıyla yönetilen bir İslam devleti kurmak, şeklinde ifade etmiştir. Bu çerçevede grup kendine has taktikler geliştirmiştir. Diğer isyancı gruplardan farklı olarak bunlar, Amerika ve koalisyon güçlerine karşı alışılagelmiş silahlarla ve gerilla taktikleriyle saldırmak yerine daha çok bomba yüklü araçlar kullanarak intihar bombası eylemleriyle sonuç almaya çalışıyorlar.

Âyetleri ve hadisleri bağlamlarından kopardılar…

IŞİD, yaptığı gayr-i insani ve gayr-i İslami uygulamalara kılıf bulmak için İslam’ı kullanmaktadır. Bu konuda bazı örnekler verilebilir.  Meselâ, Hz. Peygamberin sözlerini araştırmadan ondan naklettikleri şu rivayete sarılıyorlar: “Her kim Allah yolunda bir gayrimüslimi öldürürse, Allah ona cehennemi yasak eder.”  Hâlbuki İslam’da bir kural vardır: “Etnik kimliği ve inancı ne olursa olsun bütün insanların insan hakları korunmuştur. ” Bunun en büyük kanıtı Hz. Peygamber dönemini Medine İslam toplumunda gayr-i Müslimlerin Müslümanlarla bir arada barış içinde yaşamasıdır. 1400 yıllık İslam tarihinde muharip olmayan; Musevisi,  İsevisi, Kıptisi, Zerdüştü vb.. İslam toplumlarında eman altında yaşamışlardır. Bunun en iyi laboratuvarı; Asr-ı saadet, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemidir.  Maalesef bağlamlarından koparılan ayet ve hadisler bir takım dini akımların kendi görüşlerini meşrulaştırmada kullanılmak suretiyle istismar edilmiştir. Bugün de IŞİD, Nijerya’da Boko Haram ve eş-Şebâb örgütleri  gibi din tandanslı  akımlar aynı taktikleri uygulamaktadırlar..  Yine IŞİD, kelle keserek yaptıkları infazlara delil olarak Enfal Sûresi’nin 12’inci ayetini göstermektedir. Âyetin meali şöyledir: “Hani Rabbin meleklere, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. Şimdi vurun boyunlarının üstüne. Vurun, onların bütün parmaklarına” diye vahyediyordu.” Tabii bu ayetin iniş sebebi vardır. Bedir savaşıyla ilgilidir. Savaş esnasında inmiştir bu âyet. Bu ayet bağlamından koparılarak insanlar korkunç bir şekilde cezalandırılmaktadır, bugün. Yapılan bu eylemlerle,  hem İslam ve hem de Müslüman imajı kirletilmektedir. Bu tip dini görünümlü hareketleri organize edenlerin en büyük amacı, bütün bir yeryüzünde İslam korkusu oluşturmaktır. Bu konularda sadece Müslümanların değil bütün bir insanlığın bilgi kirliliğinden kurtarılması için doğru bir din eğitimi seferberliği başlatılmalıdır.

Peki, örgüt gençleri nasıl etkiliyor?

Örgüt, mobil iletişim araçlarını en etkin bir biçimde kullanıyor ve birçok Müslüman genci bu yolla etkiliyor. Öncellikle sosyal medya başta olmak üzere mevcut iletişim araçları yoluyla gençleri, dini terim ve kavramları kullanarak motive etmekte ve psikolojik açıdan beyinlerini yıkama faaliyeti içerisinde bulunuyor.  Sosyo-politik güç odaklarına dikkat çekerek ekonomik kaynaklara sahip olma konusunda bilinçlendiriliyor.  Öte yandan IŞİD, cihat, kıtal, emr-i bil maruf nehy-i anil münker, şirk, tevhit, İslam devleti, hilafet gibi dini kavramları asıl anlamlarından çıkararak bunlara özel ve ideolojik  anlamlar veriyor. Yapılan faaliyetlerle insanların, Allah’ın rızasına ulaşacakları ve öldüklerinde şehit olup doğrudan cennete gidecekleri telkin ediliyor.. Ayrıca kendilerine konforlu bir hayat, dolar üzerinden maaş, kadın ve cariyelerle evlilik gibi nefsi hoş gelen şeyler vadediliyor.  Örgüt yayın organlarında Müslüman kadınlara hitaben, IŞİD’e katılmayan kocaların mürted olduğunu, onların nikahlarından kurtularak örgüte katılmalarını yazıyor.. Kendilerini mutlak anlamda Hak yolda olarak nitelendirmek suretiyle İslam’daki çoklu görüşlülüğü teke indiriyor. Böylece kuşatıcı İslam anlayışının yolunu kesmek suretiyle dışlamacı bir İslam anlayışını yaşama geçiriyor. Özellikle;  ‘Biz cennette yeniden doğacağız. Sadece bir kez öleceksin. Niçin şehitliği seçmiyorsun? Allah yolunda ölen ebedi diriliği kazanıyor. İstemez misin?  gibi sözlerle gençlerin bilinç altına, gönüllerine hitap ederek onları etkileme çabası içinde bulunuyorlar.

IŞİD’ in bir takım lojistik destekleri var…

Tabii… IŞİD’ in bir takım lojistik destekleri var. Şu anda 15 bin askeri kaynağından söz ediliyor. Hafif ve ağır silahları ile geniş ve mali imkânlara sahip olduğu söyleniliyor ve işgal ettikleri yerlerdeki petrolü gayri resmi olarak sattıkları belirtiliyor. Ayrıca silahların bir kısmının Suriye, Irak ve diğer gruplardan ele geçirdikleri de biliniyor. Bunun yanında mal varlığı milyon dolarlarla ifade ediliyor. Ayrıca neo-selefi zihniyetli körfez ülkelerinden de ciddi anlamda yardım gördüğü yazılıp çiziliyor..

IŞİD mali desteğini nereden alıyor?

Biraz önce ifade ettim.. IŞİD, Musul’u ele geçirdikten sonra mali kaynaklarını daha da artırdı. Bunun yanında mal varlığının önemli bir kısmını, Basra Körfezi’ndeki zengin Arap aşiretlerinden aldığı söyleniyor ve bölgeye yerleştikçe para yolları genişliyor. Ayrıca banka yağmalama, petrol yataklarını kontrol altına alma, kontrolleri altındaki bölgelerde yaşayan sivillerden ve tüccarlardan vergi alama gibi değişik lojistik destek sağladıkları da ifade ediliyor. Tabii dış bağlantıları da unutmamak gerekiyor.  Yani uluslararası üst aklın, yani bir yapının bunları desteklediği ve ortaya çıkardığı biliniyor.

IŞİD’in İslam anlayışı nedir?

Bunların İslam anlayışı üzerinde de durmak gerekir. Örgüt, Selefi Vehhabi çizgide bir dini anlayışa sahip. Şii karşıtı söylemleri dile getirmekle birlikte ne Şiilere ve ne de Suriye rejimine karşı savaşıyor.   Tasavvufa karşı söylemleri dile getiriyor, bu maksatla türbe ve tekkeleri şirk abidesi olarak nitelendirerek yıkıyor. İsrail’e henüz bir şey demiş değil. Onun derdi Sünni Müslümanlarla… Örgütün ele geçirdiği yerlerde şeriat hükümlerini uyguladığı(!) ve muhaliflerine karşı (yani gerçek Sünni Müslümanlara)  acımasızca yöntemler kullandığı görülüyor. Örgütün şiddeti amaçlarına ulaşmada araç olarak kullanması, katı zahiri din anlayışını benimsemesi,  farklı dini anlayış ve gruplara tahammülsüzlüğü, kendisi dışındaki tüm kesimleri kesin bir şekilde dışlayıp kolayca tekfir etmesi, mürted olarak nitelendirdiği grupların öldürülmesini bir hak olarak görmesi bu grubu tarihteki haricilerle özdeşleştirmektedir. Örgüt,  Hanbeli mezhebi âlimlerinin görüşlerine hususiyle İbn-i Teymiyye’nin görüşlerine büyük değer vermektedir. Ayrıca örgüt Muhammed b. Abdulvehhab’ın görüşleri ve fikirlerine de sıklıkla atıfta bulunmaktadır. Ayrıca örgüt tekfiri etkin bir müessese olarak kullanmaktadır. Tekfir konusunda örgüte yakın bir internet sitesinde yer alan şu değerlendirme ilgi çekicidir: “Tekfir kişinin elindeki bir el bombası gibidir. Eğer onu rast gele atacak olursa bir Müslüman’a fırlatma ihtimali yüksektir. Ama eğer onu atmazsa kendi elinde patlayacaktır. O halde ne kendisine ne de başka bir Müslüman’a zarar vermemek için, bu tekfiri yerinde ve zamanında yapması gerekmektedir.”

IŞİD, yönettiği toprakların dışındaki sempatizanlarına neler öğütlemektedir?

Diğer yandan IŞİD,  devlet memuriyetini, oy vermeyi, çocukları okula göndermeyi küfür olarak görmektedir. Bu bağlamda örgüte yakın internet sitelerinde camilerde imamlık yapmanın hükmü ile ilgili verilen cevap zihniyet dünyalarını yansıtması bakımından dikkat çekicidir: Kendisi devlet imamı iken tevhidi öğrenen bir Müslümana düşen görev,  tövbesini izhar etmesi için bu görevi bırakmasıdır. Eğer durduğu yerde tevhidi anlatır ve şirkin çeşitlerini izah eder ise sözünde sadık insanlardan olduğu takdirde 3. hafta cemaat onu alaşağı edecektir. Cemaate tevhidi anlatmayı mutlak sözleri kullanmak zannederek “Hüküm Allah’ındır” demenin, kanun koyanlar ve onlara bu yetkiyi 5 yılda bir verenler kâfirdir gibi bir algıyı toplum idrak etmez. Allah ayette;" Resullere düşen apaçık bir tebliğdir." buyurmaktadır.  Dolayısı ile resullerin yolundan giden bir insanın orada durması caiz değildir. En basit olarak müşriklere namaz kıldırması kesinlikle caiz değildir. Kaldı ki namaz kıldırdıktan sonraki toplu tesbihattan kaçması ise asla mümkün değildir, yoksa yaşlı müşrik cemaat o kişiyi taşlarlar. Böyle bir vakıada imamlık yapmak ise mutlak olarak haramdır. IŞid bu görüşleriyle birlikte tasavvufi akımlara çok sert bir şekilde karşı çıkmakta, geleneksel dini hayatın motifleri arasındaki mevlüt vb. uygulamaları bidat hatta şirk olarak nitelendirmektedir. Ayrıca örgütün şirk, bidat, tağut, cahiliye vb. kavramları sıklıkla kullandığı görülmektedir.

Sünni anlayıştaki Müslümanlara zulüm ediyorlar…

İşgal ettikleri yerlerde bir kaos ortamı oluşturarak yerlerini başkalarına bırakma amaçlı hareket ettikleri de görülüyor. Mesela Şiilere ve İsrail’e karşı bir şey yapmadıklarını, daha çok Sünni anlayıştaki Müslümanlara karşı zulümlerini yoğunlaştıklarını görüyoruz.

Sizce İslam dünyasında IŞİD ile ilgili ciddi çalışmalar yapılıyor mu?

İslam dünyasında IŞİD ile ilgili ciddi çalışmaların yapıldığını söylemek mümkün değil. Müslümanları bilgilendirme konusunda çok geç kalındı,  maalesef. İslam dünyasında elbette bunların ne olduğuna dair bazı söylem dile getirildi. Mesela Suriye Müslüman âlimler birliği tarafından; ‘IŞİD ile mücadele Suriye’deki tüm Müslümanlar için vaciptir’ denildi. Tabii bu sadece Suriye’deki Müslümanları değil bütün İslam dünyasını yakından ilgilendiriyor. Bu alanda enformatik bir cehaletten de söz etmek mümkündür.

Herkese çok büyük görevler düşüyor…

Bu konuda aklıselim olan insanların çalışma yapmaları bütün toplumu aydınlatmaları gerekiyor.  Ülkemizde de maalesef gençlerimizin bu tip hareketlere katıldıklarını görüyoruz. Basından yedi yüz PKK’lının cenazesi ve üç yüz IŞİD saflarında ölenlerin cenazesinin Türkiye’ye girmiş olduğunu öğreniyoruz.  Bunlar bilinenler.  Orada bir İslam devletinin kurulduğunu ve o İslam devletinin de bir halifesi olduğu söyleniyor. Hâlbuki korsan halife olmaz. İslam dünyasını talan etmeye çalışan güçler, bu grupları kullanıyor. Bu kargaşalar Avrupa ülkelerinde değil, İslam dünyasında yaşanıyor, maalesef. Bu konuyu aydınlatmada, gençlerimizi doğru dini bilgi ile donatmada, başta tüm eğitim kurumlarımız olmak üzere,  İlahiyat Fakültelerimize,  İmam Hatip Liselerimize, Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve tüm basın yayın organlarına kısaca herkese çok büyük görevler düşüyor. Âlimlerimiz, aydınlarımız, âriflerimiz, entelektüellerimiz bu konu üzerinde sağlıklı bilgiler edinmek suretiyle halkımızı doğru bir şekilde bilgilendirmelidirler. Zencri tedbirlerle birlikte mutlaka eğitim odaklı çalışmalara ihtiyaç var. İkisi birlikte yapılmalıdır. (Kader Eşiyok)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.