“İslam’ın reçetelerini kullanmıyoruz”

Yazar Ömer Lütfi Ersöz, “Aklı olmayanın dini yoktur. Ama her şey akılla da çözülmez. Akıl, Allah’ın hükümlerine tabi olursa kurtuluşa ereriz. Salt akıl herkeste farklıdır. Niye yazıyoruz, insanlara hak hakikati anlatmak ve buluşturmak için” dedi.

“İslam’ın reçetelerini kullanmıyoruz”
Yayınlanma:
Güncelleme:

Garajlar (Otogar) Şube Müdürü ve Yazar Ömer Lütfi Ersöz ile yazarlığa nasıl başladığı ve dini, tarihi, kültürel ve sosyal pek çok güncel konuyu işlediği kitapları hakkında keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Ömer Lütfi Ersöz, kimdir?

1962 yılında Akören’de doğdu. İlk ve Orta tahsilini Akören’de tamamladı. Konya İmam Hatip Lisesinden 1980, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden 1983-84 Eğitim-Öğretim yılında mezun oldu. Yatılı ve burslu okuduğundan 1980 yılında resmi olarak Diyanet İşleri Başkanlığı görevlisi olarak memurluk hayatına başladı.1984-85 Eğitim-Öğretim yılında Tokat Çamlıbel Ortaokulunda Öğretmen olarak görevine başladı. Öğrencilik dönemi ve sonrasında, Milli Türk Talebe Birliği, Akıncılar Derneği, Milli Gençlik Vakfı gibi birçok sivil toplum örgütlerinde, Üye, Temsilci, Şube Başkanlığı gibi görevlerde bulunarak sosyal kültürel alanlarda hizmet etti. Daha sonraki yıllarda birçok dergi ve gazetelerde ve internet sitelerinde yazıları yayımlandı. Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Üyesi ve Üst Kurul Delegesidir. 2001 yılında Kurumlar arası yatay geçişle Milli Eğitim Bakanlığı’ndan muvafakat alınarak Büyükşehir Belediyesi Sağlık Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’na atandı. Daha sonra Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yaptı. Garajlar (Otogar) Şube Müdürlüğü görevini yürütürken 10.02.2015 Tarihinde AK Partiden Milletvekili Aday Adayı olmak için görevinden istifa etti. 2001-2002-2003 Yıllarında Memur Sen Konfederasyonuna bağlı Mahalli İdareler Belediye ve Özel İdare Çalışanları Sendikasının Konya Şube Başkanı olarak görev yaptı. Ayrıca, Bem-Bir- Sen Genel Merkez Dış İlişkiler Sekreterlik görevinde bulundu. Evli ve üç çocuk babasıdır. Şu an hala Garajlar (Otogar) Şube Müdürlüğü görevini yürütüyor.

Bir eğitimci olarak nerelerde görev yaptınız?

1980 yılında Konya Apa’da imam hatip olarak göreve başladım. Üniversiteyi bitirdikten sonra da öğretmen ve yönetici olarak Tokat Çamlıbel Ortaokulu, Konya Akören Lisesi, Sivas Halil Rıfat Paşa Lisesi, Konya Cihanbeyli Büyükbeşkavak İlköğretim Okulu, Konya Akören Çok Programlı Lisesinde Çalıştım.

Yazarlığa ne zaman başladınız?

Babam Seyit Mehmet Ersöz, Diyanette imam olarak görev yapan ve çok okuyan bir insandı. Her gün 50 ila 100 sayfa arasında mutlaka kitap okurdu. Ancak çok fazla yazmadı. Amcam Veyis Ersöz’ün 19 kitabı var. Ailede okuyan-yazan olduğu için bana güzel örnek oldular. Hamdolsun hem aile eğitim hem okul eğitimi hem de çevreden elde ettiğimiz imkânlarla yazmayı öğrenmiş oldum. İlk olarak okul döneminde ufak tefek yazıyordum. Ama 90’lı yılların başlarında yazılı basında yazmaya başladık. Ardından da kitaplar geldi. Okuduklarımızı yazıya dökme inancı çok önemli. Çünkü inancımız gereği Kuran-ı Kerim’in ilk emri ‘seni yaratan rabbinin adıyla oku’ diyor. Okumayı ve yazmayı da inancımızın da bir gereği olarak düşünmeliyiz. İnsanlara faydalı olabilirsek kendi bilgi birikimimizi de artırmak suretiyle de geniş coğrafyalara hakikat yolunda bir şeylere öğretebilmek düşüncesiyle yazmaya devam ediyoruz.

Yazmak yetenek mi öğrenilebilir mi?

Herkes bir yazardır. Ancak bazen insanlar daha çekingen davranabiliyor. Tabii ki herkesin seviyesi ayrıdır. Allah insanları yüksek lisans yapanlar ya da ilkokul mezunları şeklinde ayırmıyor. İnsanı yaratan Allah, akli melekesini de en güzel şekilde vermiştir. Herkes anlayabilecek düzeyde yaratılmıştır. Ancak farklı yorumlar ve fikirler insanın zekâsını birbirinden ayırır. Allah iyi olmayan şeyleri yasaklıyor bu durumu anlamayacak bir şey yok. Önemli olan insanın inancını icraata dökmesidir.

Şu ana kadar kaç kitabınız yayınlandı?

Yazdığım üç kitabım da yayınlandı. ‘Muhammedül Emin Âlemlere Rahmet Hz Muhammed (s.a.s) Efendimizin Hayatı ve Ayetlerin Işığında Peygamber Kıssaları’ ile ‘Helak Olan Kavimler’ isimli kitaplarım 2016 Haziran’da yayınlandı. Hayırlara vesile olmasını Rabbimizden niyaz ederim. Bu kitaplarımdan önce 2010 yılında Damıtılmış Damlalar isimli eserim yayınlanmıştı. Şu anda üçüncü baskısını yapacak.

İlk eseriniz ‘Damıtılmış Damlalar’ın içeriğinden söz eder misiniz? Bu kitapta neler anlattınız?

Damıtılmış Damlalar kitabı; dini, tarihi, kültürel ve sosyal pek çok konunun ele alındığı sade bir anlatımla yazılan makalelerden oluşmaktadır. Kitap, ilim ve hikmet sözleri ile doludur. Kitabı okuyan okuyucu her makaleyi okudukça o konu hakkında özlü ama doyurucu bilgilere sahip olmaktadır. “Damıtılmış Damlalar” içerdiği konular itibariyle sahasında başvurulacak bir başucu kitabıdır. Sosyal tarihi bilimsel ve dini konu başlıklarında dört bölüme ayrılan kitapta kötü çirkin ve zararlı alışkanlıkların yanlışlığı anlaşılır bir üslupla gözler önüne sererek, sevgi, saygı, hoşgörü, birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının önemini işaret ediyorum. Bu eserime şair Cengiz Numanoğlu üstadımız takdim yazarak katkıda bulunmuşlardır. Kalb-i şükranlarımı sunarım.

Bu kitapla okuyucuya vermek istediğiniz mesaj nedir?

Özden gelen sözlerimi aktarıp gerçeklerle yüzleşmemize yardımcı olması düşüncesiyle gönül köprüsü oluşturarak şuura yolculuk yapmamızı damıtılmış damlalar halinde dualarınızla birlikte hakikatlere ulaşalım istedim.

Muhammedül Emin Âlemlere, Rahmet Hz Muhammed (s.a.s)’in Hayatı ile Ayetlerin Işığında Peygamber Kıssaları ve Helak Olan Kavimler isimli eseriniz de bulunuyor. Bu eserlerinizden nelerden söz ettiniz?

Öncelikle Konya İl Müftüsü Değerli Kardeşim Prof. Dr. Âli Akpınar “Muhammedül Emin Âlemlere, Rahmet Hz Muhammed (S.A.S)’İn Hayatı” isimli eserime “Takriz” yazarak katkıda bulunmuşlardır. Kendilerine en kalbi şükranlarımı sunarım. Bu kitabımda peygamberimizin kutlu hayatını kaleme aldığım için anlamlı ve değerlidir. Yine “Ayetlerin Işığında Peygamber Kıssaları ve Helak Olan Kavimler” “Takriz” yazan Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş’a şükranlarımı sunuyorum. Bu eserimde her türlü günah yüce Allah’a bir isyan olup tövbe ile etkisiz hale getirilmezse fert ve toplum aleyhine sonuçlar doğuracağını anlatıyorum.

İslam ve siyaseti yakından takip ediyorsunuz? Ülke gündemini şu anda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemize gelişme yönünde baktığımızda çok iyi aşamalar kaydettiğini görüyoruz. Bölünmüş yollar, hızlı tren ağları, TOKİ aracılığıyla yapılan konutlar, sağlık hizmetleri, eğitim alanındaki hizmetler, köprüler, hava alanları, enerji santralleri, savaş gemileri gibi çalışmalarla büyüme ve kalkınması gözle görünür biçimde ortadadır. Güzel Türkiye’mize yedi düzel içerden ve dışarıdan haince saldırmaktadır. Ama çekinmeden mücadeleye devam etmemiz gerekiyor ki bunu da zaten 15 Temmuz darbe kalkışmasının olduğu gün gördük. Bizim insanımız başka toplumların esiri olmaktansa şehitlik mertebesine ulaşmayı tercih eden bir inanca sahip diyebiliriz.

Toplumda manevi bir eksiklik var mı?

Son dönemde olumlu gelişmeler var. Osmanlı döneminde kırılmalar olduğunu insanların, dilden ve dinden uzaklaştırıldığını görüyoruz. Çünkü o zaman bilinen Arapça ya da Osmanlıcayı şu anda kimse bilmiyor. Ama hamdolsun milletimizin özünde İslam inancı var. Ancak küllenmiş zaman zaman onu üflemek lazım, közün ortaya çıkması için. 15 Temmuz gecesinde de bunu gördük. Hep pozitif bakmaya çalışan bir insanım. Yani ileriye dönük çok kaygılıydım insanlar ne olacak, toplumun gidişatıyla ilgili farklı düşüncelerim vardı. Ancak geçmişe göre daha çok iyi olduğumuzu düşünüyorum. Bundan 30 yıl önce Afrika’da Müslüman kardeşlerimizin hakkını düşünemiyorduk, ama şu anda düşünebiliyor ve yardımlarımız oralara kadar ulaşabiliyor. İslam’ın bize maneviyatla ilgili reçeteleri var. Ama kullanmıyoruz. Suç kimin bizim. Cengiz Numanoğlu’nun bir sözü var: ‘Kur’an eczanesinde her derde deva vardır. Son kullanma tarihi kıyamete kadardır’ ona bağlı olarak kullanırsa kurtulursun. Hangi inançtan olursa olsun bizim mutlaka tüm mazlumlara sahip çıkmamızı gerekiyor. Adaleti dünyaya hâkim kılmak gerekiyor. Bir Müslüman böyle düşünmek zorunda ama önce herkes kendi coğrafyasında adam edecek. Maddi manevi yönde güzelleştirecek güç dengesini de mazlumları korumak adına kullanacak. Aklı olmayanın dini yoktur. Ama her şey akılla da çözülmez. Akıl, Allah’ın hükümlerine tabi olursa kurtuluşa ereriz. Salt akıl herkeste farklıdır. Niye yazıyoruz, insanlara hak hakikati anlatmak ve buluşturmak için. Burada önemli olan ana kaynaklardan beslenmektir. Zaten bütün kitaplar tek bir kitabı anlayabilmek ve anlatmak içindir. Ana kaynağımıza Kuran’ı Kerim’e tüm insanlarımızı yönlendirip o duygu ve düşüncelerle o özü kavratabilir ve o özden beslenirsek mesela kalmaz.(Melek SARITAŞ)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.