“Ebru sanatı sabretmeyi öğretiyor”
Ebru sanatçısı Fatma Çakmak, “Geleneksel sanatları öğrenirken, nefis terbiyesine de girdiğinizin farkında olmanız gerekir” dedi
Geleneksel sanatlarımızdan olan Ebru sanatına karşı son zamanlarda yoğun bir ilgi olduğu gözleniyor. Ebru sanatı, yeni tanışanlar için cezp edici görünse de aslında hiç de göründüğü kadar kolay olmadığını öğrendik. Ebru sanatı dair merak edilenleri Ebru Sanatçısı Fatma Çakmak il konuştuk.
Kendinizden söz eder misiniz?
1968 yıllında Konya’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi ve üniversite eğitimimi Konya’da tamamladım.1991 yıllında Selçuk Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Tıbbi Laboratuar bölümünden mezun oldum. Okulu bitirdikten sonra evlendim. Özel sektörde laboratuar sekreteri olarak çalışmaya başladım. Daha sonra Askeri Hastanede laboratuar teknikeri sınavı kazanarak orada çalıştım. Tıbbı laboratuar teknikerliğinden sonra Türk Dil ve Edebiyatı bölümünü de okuyunca ve icazette aldıktan sonra laboratuar ortamı bana dar gelmeye başladı. Durum böyle olunca İl Kültür Turizm Müdürlüğü’ne 2010 yıllında kurumlar arası geçiş yaptım.
Ebru sanatı hakkında bilgi verir misiniz?
10. yüzyıla ait ebrular var. Ortaasya ve Buhara’da yapıldığı söyleniyor. Ama eserlerin kim tarafından bulunduğu ya da belli değil. Eskiden İslam geleneğinde tasavvuf ve edep boyutu olduğu içini adını kocaman üzerine yazıp, bunu ben yaptım demekten utanırlarmış. Mümkün oldukça çok küçük bir yerde fakir veya aciz şunu yaptı. Şeklinde not bırakırlarmış. Ebrular daha çok eski el yazması kitapların süslemesinde kullanılmış. Yan kâğıt olarak ebrunun eser olarak duvara asılması Necmettin Okyay üstat ile başlar. Türkiye’de Özbek Tekkesinden yayılıyor. Bizim silsilemiz de yani soyumuz da oraya dayanır, icazette takip ettiğimiz o yoldur. Özbek Mehmet Efendi den, üstat Necmettin Okyay ders almış. Necmettin Okyay’dan Mustafa Düzgünman, ders almıştır. Mustafa Düzgünman’dan Alparslan Babaoğlu, Sadrettin Özçimi, Esma Özarslan ve Fatma Çakmak şeklinde devam ediyor. Konya ile İstanbul birlikte hareket ediyoruz. Klasik sanatlarda zaten ilk İstanbul, ikinci olarak da Konya gelir.
Ebru sanatına ilginiz nasıl başladı?
Aslında daha önceleri suluboya çalışmaları yapıyordum. Ailemde de sanata bir yatkınlık var. Ailemde bağlama çalanlar olduğu için ben de 4. sınıfta bağlama çalmayı öğrendim. İlk kez sanata ilgim bu şekilde başladı. Ancak çeşitli sağlık sorunlarım olduğu için sıkıntılar yaşadım. Hayatımda yaşadığım bu sıkıntılarda dolayı bazen o boşlukları bazen de hissettiğim eksiklikleri bir şekilde dolduramaya çalıştım. Hayatımda yaşadığım sıkıntılardan dolayı dine daha da yaklaştım ve bakış açımı değiştirmeye çalıştım. Bu arada hayatımı dolduracak bir uğraş olması gerektiğine inandım. Sanat olarak ebruyu genelde kitap kapaklarında görüyordum. Merak ettim ve ebru sanatını öğrenmeye başladım. Ancak ebru sanatında yolun bu kadar uzun olmasını ve hayatımızı farklı bir boyuta sürükleyeceğini hiç düşünmemiştim.
Destegül Güzel Sanatlar Merkezi’nde Sadrettin hocamdan ebru dersi almaya başladım. İlk gittiğim yıl bu kadar uzun bir eğitim alacağımı da bilmiyordum. Birkaç ay gider sonra bırakırım şeklinde düşünüyordum. Ancak neyin içine girdiğimde aslında farkında değildim.
İlk sene zemin, ikinci sene battal, üçüncü sene çiçek, dördüncü sene başka bir şey hocama, ‘icazet ne zaman alacağız?’ diye sordum. Hocam 6 sene sonra alınabileceğini söyledi. Ebru sanatına ilgim her geçen gün arttı. Cumartesi günlerimi artık tamamen ebru kursuna ayırmaya başladım.3’üncü yılda mezuniyetimi alarak icazete talip oldum.
Ebru sanatıyla ilgili hangi projeler içerisinde yer aldınız?
İlk İstanbul Ticaret Odası’nın düzenlediği bir programda Malezya’ya davet ettiler. Orada ilk sergimi açtım. 2012 sonlarında Hollanda’da bir programda Workshop yaptık. 2013 yıllında Amerika’ya Türk Günü programına Vali Yardımcısı Sefa Çetin, kültür müdürlüğü müdürleri ve burada çeşitli dallarda sanatçı arkadaşlarımızla birlikte bir karma sergisi düzenledik.
Destegül Sanat Merkezi ile birlikte Akdeniz Üniversitesi’nde hem sunum hem seminere katıldım. Yaklaşık 2,5 buçuk sene de Gül Gençlik Derneği’nde bulunan arkadaşlarımıza ebru yaptırdık.
Konya’da açtığız serginizden bahseder misiniz?
Konya’da ilk sergimi Novotel’de açtım. Sergimizin açılışını altın kalpli Valimiz Muammer Erol gerçekleştirdi. Kendisi çok değerli bir insan, inşallah Konya’ya hep böyle değerli insanlar gelir. Emniyet Müdürümüz Mevlüt Demir ve çok sayıda bürokrat sağ olsun sergi açılışında bizleri yalnız bırakmadı. Katılım çok güzeldi. Son gün Başbakanımızın eşi Sare Davutoğlu’nun bir sürprizi oldu. Otelde Suriyeli çocuklar adına düzenlenecek bir program için katılacaktı. Sergimize de uğradı. Kendisine Taşkent köyünden aldığım topraklardan yaptığım ebru vardı, Başbakanımıza ‘selamlarla götürün’ diyerek hediye ettim.
Önümüzdeki günlerde yapacağınız bir çalışma var mı?9
Vali Muammer Erol’un isteğiyle de Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesi AMATEM (Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlıları Tedavi ve Araştırma Merkezi) ve Psikiyatri Hastanesinde tedavi gören hastalara bir sanat terapisi uygulamayı düşünüyoruz. Görüşmelerimiz devam ediyor.
Ebru sanatına bakış açınızdan söz eder misiniz?9
Çok derinliği olan farklı bir sanat olduğunu düşünüyorum. Pek çok sanat oturup düşünülmeyle yapılabilir, ama ebru sanatı ilham yoluyla ortaya çıkacak bir sanattır. Çünkü çok alakasız malzemelerin bir araya geldiği bir sanat dalı olduğunu söyleyebilirim. Eski zamanlarda topraklarla boya elde edip, keven dikeni özütünün köküne üzerine çizik atıp, oradan da reçine akmasını sağlayarak jel elde eder. Aynı zamanda sığır ödünü kullanarak ebru sanatını icra ederlermiş. Aslında düşündüğümüz zaman çok zahmetli bir sanat olduğunu görüyoruz.
Ebru sanatında hangi malzemeler kullanılıyor?
Klasik ebru sanatında organik malzeme kullanıyoruz. Eskiden üstatlar boyaları kendileri yaparmış. Şimdi tabii her şey hazır, ebruyu pek çok yerden satın alabilirsiniz. Ancak benim gibi fantezi olsun diye uğraşırsanız 4 senede bir boya elde edersiniz. Boyanın yanı sıra; tel, tarak, ebru fırçaları ve tekne kullanıyoruz. Eskiden bu tekneler çam ağıcından yapılır, içine de reçine dökülürmüş şimdi çelik tekne kullanıyoruz.
Ebru üzerine hangi figürleri işliyorsunuz?
Ebru, hat yazılarının altına da yazılıp kullanıldığı için hat sanatıyla bütünleşmesi ve kullanılması çok kolay ve başka sanat dalları üzerinde çalışmasına fırsat veren bir sanat dalıdır. Ebru sanatında çiçek, minyatür figürleri yapabilirsiniz. Bunun için farklı yöntemler var. Bunlardan biri akkase, bir diğeri ise Necmettin Okyay ustanın Arap zamkını kullanarak yaptığı bir yöntem var. Günümüzde bu yöntemi kullanan yok diyebiliriz. İstanbul’daki hocamla görüşmelerim neticesinde şu anda bu yöntemle Esma-ül Hüsna çalışıyorum. Günümüzde bu yöntemle çalışan sadece Ankara’da bir kişi olduğun duydum. Esma-ül Hüsna’nın 22 tanesini tamamladım. Konya’da 2016 yıllında yoğun İslam-kültür faaliyetleri olacak bu çalışmalar çerçevesinde yetiştirebilirsem sergilenecek.
Ebrular bozulmadan kalabiliyor mu?
Ebru sanatıyla yaptığımız eserler 300 ila 400 yıl bozulmadan kalabiliyor. Kimyasal madde varsa içersinde onlarda zamanla aşınma, asitten dolayı yıpranma olabiliyor. Ancak biz organik malzeme kullandığımız için rahat bir 400 yıl kendini koruyabiliyor. Tabii bozulmalarını engelleyen şey doğal olmasıdır. Doğal olmayan ürünlerin içinde kimyasal olduğu için kâğıt asitten dolayı çabuk yıpranabiliyor.
Yeni neslin ebru sanatına ilgisini nasıl buluyorsunuz?
Aslında gençlerin sanata ilgisi var. Ancak sabırlı ve istikrarlı değiller. Popülerlik anlamında gençler; ney, ebru, resim gibi bütün kurslara heveslenip hepsine gitmek istiyor. Oysa sabırlı ve istikrarlı olmak gerekir. Çünkü geleneksel sanatları öğrenirken, aslında sadece o sanatı öğrenmek değil, aynı zamanda nefis terbiyesine de girdiğinizin farkında olmanız gerekir.
Ebru sanatına yeni başlayanlara ne tavsiye edersiniz?
Klasik yöntemler öncelikli öğrenilmelidir. Daha sonra modern yöntemler tercih edilmelidir. Yeni öğrenen ya da başlayanlar mutlaka sabırlı olmalıdır.( Melek Sarıtaş)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.