TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, 1985’ten bu yana 30 kez değiştirilen Maden Kanunu’nun özellikle 2004 sonrası madenciliği kolaylaştırarak doğa koruma önlemlerini zayıflattığını belirtti. Ataç, “Bu teklif doğayı korumayı engel olarak gören, kamu yararını şirket lehine tanımlayan bir bakış açısına dayanıyor” dedi.
Maden Ruhsatları Doğal Alanları Tahrip Ediyor

TEMA Vakfı’nın 2019’dan bu yana yaptığı ruhsat haritası çalışmasına göre, bazı illerde yüzey alanlarının %90’a varan kısmı IV. Grup (altın, bakır, kömür gibi) madencilik ruhsatlarıyla kaplanmış durumda. Deniz Ataç, “Bu ruhsatlar doğaya geri dönüşü olmayan zararlar veriyor. Madencilik kapandıktan sonra bile atıklar tehlike yaratmaya devam ediyor” diyerek, doğal varlıkların madencilik baskısından korunmasının gerekliliğine vurgu yaptı.
Yasa Teklifi Doğa ve Toplum Haklarını Tehlikeye Atıyor
Teklif, Çevre Kanunu, Mera Kanunu gibi birçok önemli yasada da değişiklik öneriyor. ÇED süreçlerinin kısalması, izin ve ruhsat süreçlerinin tek bir kurumda toplanması gibi düzenlemeler, doğal alanlarda madencilik faaliyetlerinin artmasına yol açacak. Deniz Ataç, “Eğer bu teklif yasalaşırsa korunan alanlar sadece isimde kalacak, halkın katılım ve mülkiyet hakları sınırlandırılacak” uyarısında bulundu.
Su, Gıda ve Ekosistem Güvenliği Tehlikede

TEMA Vakfı Başkanı, teklifin geçimlik tarım yapan çiftçiler, kırsal yaşam ve gıda-su güvenliği için ciddi bir tehdit olduğunu belirtti. “Yaşamı savunmalıyız. Bu teklif Anayasa ve uluslararası sözleşmelere aykırı, mutlaka reddedilmeli” dedi.
Türkiye’nin doğal ve kültürel varlıklarının geleceği için kritik önemde olan bu yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda gündemde. Vatandaşların ve çevre örgütlerinin dikkatle takip ettiği bu süreç, doğa ve yaşam hakkı savunucuları için önemli bir sınav niteliğinde.