Anlamlı etkinlik: Her ay bir kitap okunup, analiz ediliyor

Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü İl Halk Kütüphanesi Müdürü Barış Başoğlu’nun koordinatörlüğünde oluşturulan kitap okuma grubu her ay bir kitabı okuyup, analiz ediyor.

Anlamlı etkinlik: Her ay bir kitap okunup, analiz ediliyor
Yayınlanma:

Çeşitli meslek gruplarından oluşan kitapseverler bu ay kitap okuma grubu 2. aylık toplantısını Meram İlçe Halk Kütüphanesi’nde gerçekleştirdi. Bu ay Tiffany Watt Smith’in Schadenfreude kitabı ele alındı.

Yapılan analiz şu şekilde:

“Smith, kaleme aldığı kitapla çağımızın önemli bir gerçeğine ve sorununa dokunurken görme, kendisini gösterme ve hatta zaman zaman karşıdakini düşman kabul etmenin ağır bastığı bu kalınlık çağında, hayli ince bir dokunuşla karşımıza çıkıyor.

‘Schadenfreude’ ‘Schaden’, ‘zarar’ veya ‘hasar’ verme anlamında. ‘Freude’ ise ‘sevinç’ ya da ‘mutluluk’ demek. İkisinin birleşimi, başkalarının zarar görmesine sevinme veya kitabın alt başlığındaki gibi ‘başkalarının talihsizliğinden duyulan keyif’ diye çevrilmiş.

Eksikliklerimizi, aşağılık komplekslerimizi veya mutsuzluklarımızı bertaraf etmek ya da en azından bir süreliğine halının altına süpürmekten ve bir gruba ait olmak ya da yalnız kalmadığımızı bilmek için başkalarının ayağının takılmasından, başarısızlığından ve ‘foyalara’ bel bağlayışımızdan; düşünmekten ya da karşılaşmaktan kaçtığımız kusurlarımızdan, fesatlıklarımızdan ve garezlerimizden bahsediyor yazar.

Çağımızı ‘başarı’, ‘rekabet’, ‘performans’ ve ‘verim’ belirlediğine göre herkesin birbirinin rakibi olması gayet doğal. Daha hızlı olmak, daha fazla bahsedilip beğenilmek ve ‘en iyi’ olmaya uğraşmak zamanımızın gereklilikleri, hatta zorunlulukları.

Hâl böyle olunca başkasının ‘başarısızlığı’, bizim için bir moral-motivasyona, anlık eğlenceye ve bir umuda dönüşüyor. İşte Schadenfreude, böyle bir duyguya karşılık geliyor.

Smith’in ifadesiyle inatçı haz ve huzursuzluklardan beslenen bu duygu; fiyaskolar, felaketler ve talihsizlikler karşısında insanın yüzünde tuhaf bir gülümsemeye ve onun altında gizli bir tatmin filizlenmesine yol açıyor.

Japonlarda bu sözcük yokmuş ama ‘başkalarının talihsizlikleri baldan tatlıdır’ diye bir deyiş varmış. Fransızlar joie maligne’den yani başka insanların ıstıraplarından alınan şeytani hazdan söz ederlermiş. Danimarkalılar skadefryd, Hollandalılar ise leedvermaak hissinden söz ederler. İbranice’de başka insanların başına gelen felaketlerden keyif almanın adı simcha la-ed’miş. Mandarin Çincesi’nde xing-zai-le-huo, Sıpça-Hırvatça’da zluradost, Rusça’da da zloradstvo’muş. Romalılar malevolentia’dan söz ederken Yunanlılar epichairekakia’yı tanımlamışlar. Yani utanç verici durum üzerinden sevinç duymak. Schadenfreude sözcüğünün günümüz Türkçesi’nde karşılığı yok, kullanılmıyor; hem de bu duygu sosyal medyada bu kadar çok yaşanmasına rağmen. Eski dilde Arapça kökenli “şematet” sözcüğü var. Tam olarak “başkasının başına gelen belaya, talihsizliğe sevinmek” demektir. Tüm dinlerde ve bizim dinimizde şematet kaçınılması gereken bir duygu. Örneğin bir hadiste şöyle buyrulur: Din Kardeşinize şematet etmeyiniz! Şematet ederseniz, Allah belayı ondan alır size verir”

Bir zamanlar ünlü felsefeci Arthur Schopenhauer Schadenfreude duygusunu şöyle tanımlamış: “...insan doğasının en kötü duygusu, özelliği, fenalık dolu bir kalbin ve derin ahlaki seviyesizliğin şaşmaz bir göstergesi” ve başkalarının ıstıraplarından keyif alırken yakalanan kişinin toplumdan uzaklaştırılması gerektiğini söylemiş

Bu tip kötü huylar insanda hep olmuş. Ama insanın kötü huylarını zatından ayrı tutup, insanı yine iyi kişi bellemeliyiz. İnsanlık ahlakı bunu gerektirir. Mesela bize göre kötü huy veya yanlış inanış veya başka politik tutuma sahip kişileri biz yine de insan kardeşimiz olarak görüp sevgi ve saygıyla beraber huzur içinde yaşamalıyız. Zira o kötü huylar, yanlışlar kişiye ait değil, belki onun şahsiyetinin küçük bir parçasıdır. Hani bir hastalıktan muzdarip bir kişinin ileride iyileşeceği gibi veya bir öksüz/yetimin, acuzenin ve engellinin şartlarına rağmen gerekli şeyleri ona temin etmemizin şart olması gibi. Günün birinde bunlardan biri olabiliriz, onlarla beraber yaşamak ve onlara müsamaha ve kolaylık göstermemizin toplumsal yaşamın vazgeçilmez şartı olduğunu biliyoruz. Başkalarının ıstırabını anlamak iyi bir toplum olmak için çok önemli. Kendimizi başkasının yerine koymamız, empati, düzgün bir eş ve anne baba, iyi bir dost/arkadaş olma yeteneğimizi etkiler. Empati önem kazandıkça Schadenfreude de bir o kadar iğrenç görünecektir.

Çok azımız başkalarının acısından sırf bir acı söz konusu olduğu için zevk duyarız. Bu acının hak edildiği veya bir şekilde faydalı olduğu yargısına vardığımız için keyif alırız. Aslında bu kötü niyetin değil, ahlaki bir dengeyi muhafaza etme arzunuzun kanıtıdır. Hepsinden önemlisi Schadenfreude, şematet ahlaki katılığın aksine duygusal esneklik kapasitemizin ve birbiriyle çelişkili görünen düşünce ve hisleri aynı anda zihnimizde tutma yeteneğimizin bir delilidir. Schadenfreude, şematet ile empati (duygudaşlık) birbirini dışlayan tepkiler değil, aynı anda her ikisi de hissedilen şeylerdir. Empatiyi, toleransı arttırdığımızda Schadenfreude, şematet toplumumuzu yok edemeyecektir.”

Etkinliğin her ay düzenli bir şekilde yapılacağı ifade edildi.

Görsel Kaynak: AB Haber Merkezi

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.