Konya
Parçalı bulutlu
5°
Aksaray
Kapalı
3°
Karaman
Açık
4°
Ara

Okulda ne öğrenilir?

YAYINLAMA:

Okullar öğrencilere eleştirel ve yaratıcı düşünme becerisi kazandırmalıdır. Öğrenciler her duyduğuna inanmamayı, araştırmayı, öğrenmeyi, akıl yürütmeyi öğrenmelidir. Aksi takdirde her saçmalıkta bir keramet, her düzenbazlıkta bir maharet olduğuna inanır. Kolayca yalanlara kanar ve istenmeyen kötü işlere bulaşır. Dolayısıyla aklını kullanmayı bilmeyen öğrenci mankurtlaşır düzenbazların oyuncağı haline gelir.

Okulların önceliği insanı disipline etme üzerine kurguludur. Disipline olmayan öğrenci kolaylıkla dışlanır ve okul dışına itilir. Bu durum okulları aklın eğitildiği konumdan insanın disipline edildiği konuma yöneltir. Oysa insanın disipline edilmesi elbette çok önemlidir. Ancak bunlarla birlikte akıl yürütme de öğretilmeli, bu okula giden hemen her öğrenci tarafından içselleştirilmelidir. İçselleştirilmeyen bilgi kalıcı olmaz, davranışları gerçeği yansıtmaz, günün koşullarına göre gelir geçer bilgiyi alır. İşte anlaşılamayan kısın da budur. Biz öğretmenler öğrencilerin papağan gibi öğretilen bilgileri tekrarlamasını istiyoruz. Ancak gerçek öğretimin ezberlemek değil, akıl yürütme yoluyla içselleştirme olduğunu unutuyoruz. İlk okuldan, üniversiteye kadar verilen eğitimin işe yaramadığı, sadece gençlerin zamanını okullarda tüketmesine neden olduğu ortadadır. Değilse üniversite bitimine kadar sürekli aynı şeylerin tekrarlanmasına rağmen hala aynı şekilde davranış değişikliği göstermeden yapılıyorsa, bir şeylerin, bir yerlerde yanlış öğretilmesinden kaynaklandığı kolayca anlaşılır.

John Taylor Gatto tarafından yılların emeği verilerek yazılmış bir kitap var “Eğitim Bir Kitle İmha Silahı” adındaki bu kitapta okullarda verilen eğitimin aslında çocuklara özgür, başarılı bireyler yetiştirme yerine çalışan, sorgulamayan ve tüketici bireyler yetiştirdiğini anlatıyor. Çocukların, okullarda sadece geleceğin iş gücü olarak eğitilmesi gereken bireyler olarak eğitildiğini, oysa bunların merak eden bireyler yanında kendi kendini yönetenlerin yani Cumhuriyetin birer parçası olarak yetiştirilmesi gerektiğini söylüyor. Dolayısıyla kitap, okulların nefret edilen yerler değil, merak edilen bilgilerin verildiği ve öğrencilerin standart sınavlar ve testler yerine onların yeteneklerine göre yetiştirilmesinin gerekliliğinden bahsediyor. Kitabın eğitim felsefesi alanında önemli bir boşluğu doldurduğu görülür. Günümüzde en önemli konunun düşünme yeteneği olduğu zaten bilinmektedir. Yıllar önce de Einstein’a ithaf edilen bir anekdotta “Evrendeki en büyük kayıp, düşünme yeteneğini kaybetmiş bir beyindir” denmekte, insanın temel özelliğinin düşünme olduğu söylenmektedir. Günümüzden binlerce yıl önce bile ilkçağ filozoflarının düşünme üzerine eğitim verdiği, düşünmenin geliştirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Hatırlayınız, Sokrates’i idama götürenin sürecin de gençleri düşünmeye sürüklemesi, düşünen gençler oluşturulması değil midir? İşte bu nedenle okulların sistematik bilgi yanında öğrencilere düşünme yapısının da geliştirmesinin öğretildiği kurumlar olması gerektiği açıktır. Bu nedenle okulların kurum olarak, düşünmeyi öğreten kurumlar şeklinde planlanması, oluşturulması ve geliştirilmesi gerekir. Aksi durum okulların bilgilerin tekrar edildiği, zorunlu olarak gidilen ve hiç keyif alınmayan soğuk birer kurum olmalarını ortaya çıkarır. Bu asla istenmeyen ve istenmeyecek olan bir durumdur. Her öğrencinin hayalinin okula gitmek ve okulda heyecanla yeni bilgiler öğrenmek olmalıdır. Bunu sağlayamayan kurumlar ise çocukları, gençleri bir süre oyalayan kurumlar dışına çıkamaz. Güzel bir gelecek, iyi yönetilen okullar yanında öğrencilerine düşünebilme yeteneğini kazandıran öğrencilerle atılacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *