Konya
Parçalı bulutlu
5°
Aksaray
Kapalı
3°
Karaman
Az bulutlu
6°
Ara

Ahlak öğrenilir mi?

YAYINLAMA:

İnsan yaratılışına uygun kurallar olduğu gibi, toplumların sonradan oluşturduğu bazı davranış kalıpları da vardır. Bunların içinde en temel olanı ahlak veya evrensel anlamıyla etik kurallardır. Ahlak kuralları toplumdan topluma, kişiden kişiye göre farklılık gösterir. Etik ise daha çok evrensel ilkeleri ifade eden ve kişisel farklılıklardan fazla etkilenmeyen kurallardır. İnsanın manevi yönünü oluşturan din ise ahlaki değerlere yön veren önemli bir unsurdur. İslam dini de kendi öğretileri doğrultusunda bir ahlak anlayışı geliştirmiştir. Hz. Peygamber’in “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim” sözü bunun açık ifadesidir.

İnsan doğuştan temiz bir ahlak üzerine ve doğru kurallar çerçevesinde doğar. Ancak ahlaki değerlerin şekillenmesinde çevre, aile ve sosyal ilişkilerden etkilenir. Bu nedenle kişinin içinde yaşadığı aile, toplum ve çevrenin ahlaki gelişim bakımından önemi büyüktür. Hz. Mevlana’nın dediği gibi “Karga çöplüğe, Bülbül güle götürür.” Yani insanın içinde bulunduğu çevre, zihinsel ve duygusal gelişimine yön verir. Bu nedenle aile ve sosyal ortam ahlakın oluşmasında belirleyici konumdadır. Okullar ise ahlak eğitimine katkı sağlayan ancak çevre tarafından desteklenmezse kalıcı olamayan eğitim verir. Bu yüzden ahlak doğuştan gelen bir özellik değil, öğrenilen ve içselleştirilen bir davranış biçimidir.

Toplumlar ailelerden, aileler ise bireylerden oluşur. Dolayısıyla her topluluğun, hatta yan yana duran iki mahallenin bile kendine özgü ahlaki normları oluşabilir. Bu farklılığı, Katherine Boo’nun “Sonsuz Güzelliklerin Ardında” kitabında görmek mümkündür. Kitap Hindistan’da yoksul bir mahalle içindeki yaşamın zorluklarını, hemen yanı başındaki zengin kesimle karşılaştırılarak çarpıcı bir şekilde anlatılır. Bir tarafta çöpler arasında büyümek zorunda kalan çocuklar, diğer tarafta lüks içinde yaşayan fakat başkalarının varlığına kayıtsız kalan bir yaşam tarzı vardır. Bugün sosyal medyada sürekli sunulan zenginlik hayalleri de benzer bir yanılsama üretmektedir. Bir hayalin peşine düşen bazı kişiler, kolay yoldan zengin olma düşüncesiyle yasa dışı işlere yönelmektedir. Çünkü kısa yoldan elde edilen servetlerin çoğunun kaynağı da zaten belirsizdir. Bu durum toplumsal çürümenin habercisidir.

Burada John Steinbeck’in “Yukarı Mahalle” kitabından bahsetmeden geçemeyeceğim. Kitapta verilen alt sınıfın ve sıradan insanların fakirliğin dibini yaşadığı ancak bugünün yolsuzluk bağlamındaki aldatmacalarının olmadığı hikayesi hatırlanabilir. Atalarımızın öğüdü de bu farkındalığı taşır “Eğer için daralırsa gökyüzüne bak ferahlarsın, için kıpır kıpır ise yere bak sakinleşirsin” diye. Yani insan kendini sürekli başkasıyla kıyaslayarak değil, kendi içsel denge ve ölçüsüyle değerlendirebilir.

Günümüzde sosyal medya ve gösteriş kültürü, kendisine kolayca etkileyebileceği bireyler bulmuştur. Daha kötüsü, toplumun bu gösterişli ve sorumsuz davranışları takdir eder hale gelmesidir. Bu durum ahlaki yapıyı zayıflatmaktadır. Oysa toplumsal düzenin kurulabilmesi için önce ahlakın güçlendirilmesi gerekir. Ahlak olmadan eğitim ne kadar gelişmiş olursa olsun, doğruluk, güven ve toplumsal sorumluluk sağlayamaz. Bu nedenle aile, çevre ve eğitim birlikte çalışmalı, toplumsal ahlak ortak çabayla inşa edilmelidir.

Toplum inşasında altyapı ve üstyapı tartışmalarının merkezine öncelikle insanın ahlaki gelişimi yerleştirilmelidir. Ahlaki temeli zayıf bir toplumda teknik gelişmeler sahtekarlık şeklinde kendini gösterir. Bu nedenle ahlak öğrenilen bir davranış biçimidir ve öğretilmesi toplumsal düzen için zorunludur. Değerler eğitiminin temel amacı da budur. Ancak bunun sadece okula bırakılmadan, aile ve çevre ile birlikte yapılması gerekir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *