Konya
Parçalı bulutlu
5°
Aksaray
Kapalı
3°
Karaman
Az bulutlu
6°
Ara

Ekonomi Değil, Sistem Krizi Yaşıyoruz

YAYINLAMA:

Lafa sondan başlayayım. Bir kere ülkemizde “iki yüzlü” anlayışı bitiremediğimiz müddetçe ülkenin sorunlarını çözüme kavuşturmamız oldukça zordur. 

Öncelikle ülkenin sorunlarının tespitini iyi yapmak lazım. “Ülkede ekonomik kriz mi var” diye sorsam birçoğunuz “evet” diyecek. Halbuki bu “evet” diyenlerle bir miktar konuştuğumuzda ortaya bir sistem değişikliği olduğu çıkıyor. Ve “ekonomik kriz var” diyen kişinin sonuçta vardığı karar “sistem değişikliğinin ülkedeki yansıması” oluyor. 

Yani “ülkede ekonomik kriz var. Şöyle şöyle olursa bu kriz çözülür” sözü tamamen yanlış bir tanımlamadır. Ülke, ekonomi alanında uyguladığı sistemini artık değiştirmekte ve “liberalizme” geçmeye çalışmaktadır.

Bundan sonraki süreci ve yapılacakları buna göre değerlendirmelidir. Bu durumun Türkiye’deki temsilcisi de Mehmet Şimşek’tir. Dolayısıyla muhafazakar kesim liberalizme karşı olmalı, aynı zamanda Mehmet Şimşek’i istememelidir. Bunun dışında merkez sağ, liberal sol ve sol kesim de bu değişimi istemelidir. 

Yani muhafazakar olan Ak Parti bu değişime karşı çıkmalı, liberal sol ya da kendine sosyal demokrat diyen CHP bu değişimin arkasında olmalıdır. Durum böyle midir derseniz, tabii ki hayır. Ak Parti, bir devlet politikası olan liberalizmi savunmakta; CHP’de bu değişimin karşısında durarak statiğini bozmamaktadır. Burada statik olan Ak Parti karşıtlığıdır. 

Aslında bu konuda benim gördüğüm, en doğru yerde duran “Yeni Şafak” gazetesi ekibidir. Yeni Şafak’ın durduğu yer muhafazakarlık tarafıdır ve bu ekip “Mehmet Şimşek bir an önce gönderilmelidir” tarafındadır. Bunu siyaset olarak belirlemiştir de ondan mı savunmaktadır yoksa maddi çıkarları için mi savunmaktadır bunu bilemem ama kendi mantığı çerçevesinde doğru bir yerde durmaktadır. 

Ülke karman çorman bir vaziyettedir. Hani bir eve girersiniz de ev darmadağındır ya, bu da ona benzemektedir. Kitaplar bir yerde, havlular bir yerde, kıyafetler bir yerde, çoraplar bir yerde yani karman çorman bir ev gibiyiz. Şimdi burada yapılması gereken; kitapları bir yere toplamak, çamaşırları, kıyafetleri, çorapları, havluları bir yere toplamaktır. Herkes kendi yerini bilmekle mükellef olacaktır.

Ak Parti, “demokrat” bir parti olarak, liberalizmi savunan merkez sağ bir konuma konuşlanacaktır. CHP liberal sol veya sosyal demokrat bir parti olarak merkezde konuşlanacaktır. Ülkede siyaset bu minvalde yürüyecek ve 2017’de referandumla kabul edilen yeni Anayasa’da yapılacak değişikliklerle ülkemiz yeni yüzyıldaki yerini alacaktır. 

Tabii burada Ak Parti nasıl merkez sağa kaymışsa, CHP’de “sol” parti olmayı sadece “Ak Parti’nin solunda” olmakla sınırlayacaktır. Sosyalist sol Vatan Partisi’nde, komünist sol TKP’de kendini bulabilecektir. Tabii ki Atatürkçülük ideolojisini bırakan CHP’nin yerine muhakkak ki bir Atatürkçü parti de kurulacaktır. Ama sonuçta demokrat ve cumhuriyetçi ikileminde bir siyaset oturacaktır. 

Bu tamamlandıktan sonra siyasi darmadağınlık ortadan kalkacaktır. Bu siyaset dağınıklığı ülkenin gelişmesine engel oluşturmaktadır. Bu nedenle muhakkak bir düzene oturtulmalı, savunulan fikirler ve yapılanlar birbirine eş olabilmelidir. 

Bu durum “ilk ayak” olarak alınabilir. Ama tabii ki gerek muhafazakar tabanı, gerekse merkez sol tabanı buna alıştırmak çok kolay olmayacaktır. Mesela Ak Parti’nin içerisinde “şeriat getirme” isteğini savunan ya da CHP içerisinde sosyalist veya komünist olduğunu savunan siyaset cahilleri hep olacaktır. Evin dağınıklığı düzeldikçe, bu saçma talepler de ortadan yavaş yavaş kalkacaktır. Bunun Konya’daki yansımasına da bir sonraki yazımda değineyim. 

Dostlukla kalın.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *