CHP Konya’da Değişim Arıyor mu, Renklerle Oyalanıyor mu
Genelde insanlar bir ekonomik krizden bahsediyorlar. Bu konuda öncelikle iyi bir tahlil yapmak gerekir. Türkiye’de üç büyük sorun vardır. Bunun üçüncüsü ekonomidir. Ekonomiden önce ikinci sırada adalet sorunu gelmektedir. Ve asıl büyük sorun ise yani birinci sıradaki sorun ise siyaset ve siyasetçi sorunudur. Ülke siyaset geliştirememektedir ve de buna bağlı olarak siyasetçi de yetiştirememektedir.
Öncelikle şunu bilmek gerekir. Türkiye, 30 yıl öncesinin ülkesi değildir. Hatta 10 yıl önceki Türkiye ile şimdiki Türkiye arasında da dağlar kadar fark vardır. Yani eskisi gibi “kasaba politikası” devri günümüzde geçerli değildir. Ve de hamaset siyaseti vatandaşı çok da cezbetmemektedir. Yani anlayacağınız artık ülke yeni siyaset şekillerine hazır olmalıdır. Siyasetçiler de buna bağlı olarak kendilerini yenilemelidirler.
En çok karıştırılan konulardan birisi de siyaset ve particilik kısmıdır. Yani aslında siyaset ayrı particilik ayrı birer kavramlardır. Siyasette kavramları açıklamak kolaydır. Ancak particilikte kavramları bazen parti yönetiminin istediği şekilde açıklamak gerekmektedir. Parti tabanında aslında hiç kabul görmeyecek bir fikri parti yönetimi uygular ve particilikte işte buna riayet etmek gerekliliği vardır.
Bunu da aslında şöyle açıklamak belki daha kolay olabilir. Partiler öncelikle mahalledeki üyelerin katılımlarıyla mahalle delegeleri seçerler. Bir mahalle düşünün, orada partinin 50 üyesi var ama 5 delege seçilecek. Bu 50 kişi “kendisini en iyi şekilde temsil edebileceğini” düşündüğü beş kişiyi seçer.
Bu seçim düzeni İl kongresi ve genel kongre olarak gider. Yani anlayacağınız aslında partinin en altta konuşlanan üyesinden genel başkanına kadar her biri seçimle ve çeşitli mücadelelerin içerisinden gelir. O nedenle de partideki hangi konumda olursa olsun partililer birbirlerine en saygılı biçimde davranmak zorundadırlar. Aynı zamanda bu, bir disiplin yapısını da oluşturmaktadır. Disiplinin önemi de bu nedenle ortaya çıkar.
Sanırım yazının buraya kadar olan kısmına hiç kimse itiraz etmeyecektir. İşin teorik kısmı böyledir. Ama pratik boyutu tabii ki biraz daha farklıdır. Hiçbir üye partilisinin liyakatine bakarak seçim yapmaz. Onun için önemli olan partinin içerisinde “eş-dost-ahbap” ilişkisi nasıldır buna bakar. O zaman da “düğme bir kez yanlış iliklenirse” yanlışlık başa kadar gider. O yüzden seçim çok dikkatli yapılması gereken bir iştir.
CHP’de kongreler başlıyor. İlçe kongrelerinde, oy kullanacak olan mahalle delegelerinin seçimleri yapıldı ve bitti. Şimdi sırada ilçe kongreleri var.
Ortada bir gerçek var. CHP 23 yıllık Ak Parti iktidarının en zayıf olduğu dönemle karşı karşıya. Yani ekonomik manada vatandaş sıkıntı içerisinde. İşçi, memur, emekli, aldıkları zamlardan memnun değil. Vatandaş kendini güvende hissetmiyor ve adalete güvenmiyor. Gençler gelecek kaygısı içerisinde. Yani anlayacağınız toplumun tüm katmanları iktidarı eleştirir durumda. Sadece lazım olan bu eleştirileri toparlayıp, öncülük edecek bir siyasi hareket gerekiyor. Bu da genelde hep anamuhalefet partileri olur. Anamuhalefet Partisi CHP aslında iktidara en yakın olduğu günleri yaşıyor. Bu yakınlıkta da kongrelerini yaparak iktidar olursa kadrolarını yönetecek siyasetçilerini seçiyor. Bu nedenle bu kongreler CHP için çok büyük önem arz ediyor.
Buna rağmen CHP’liler neyi tartışıyor derseniz; beyaz, kırmızı, mavi diye listeler çıkarmışlar herkes kendine göre bu renklerin en fazla delege seçtiğinin tartışmasını yapıyor. Halbuki iyi bir partili, parti bilincine sahip, parti disiplinini bilen, parti program ve tüzüğüne hakim bir üye, anahtar liste kullanmaz. Çünkü partide kim yararlı olur, parti kiminle fayda sağlar, partinin dışında, partili olmayanlara karşı kim daha çok yer kazanabilir, bunları iyi partili bilir.
Şimdi bana kızanlar olacaklar ama sanırım CHP’yi iyi bildiğimi de kimse yadsımayacaktır. Meram’da adaylar var. Birisi Ali Emre Yaşar, diğeri de Adalet Sayım. Mevcut Başkan Ahmet Yiğit aday olmayacakmış. Bu adaylar muhakkak ki çok değerlidirler. Bu konuda da itirazım yok. Meram’a göre düşünüldüğünde, Ak Parti’nin ilk kadın belediye başkanlarından birisi, Meram’ın da ilk kadın belediye başkanı Fatma Toru Meram ilçesinden aday gösterilerek seçilmiştir. Yani Konya’da merkezde kadın yönetiminin en çok garipsenmeyecek yeri Meram desek belki de yanlış olmaz.
Böyle bir konjonktürde, Meram’da gerek ailesiyle gerek kendi duruşuyla gerekse de kadın olmasıyla Adalet Sayım CHP’ye yakışır bir ilçe başkanı olabilir. Ben oy kullanacak olsam anahtar listeye göre ya da öyle renklere göre falan oy kullanmam. Kriterleri ve konjonktürü öne çıkartırım.
Gelelim Selçuklu’ya…
Selçuklu’da daha karışık bir durum var. 3 tane aday var. Bunlar normalde partide mavi, kırmızı ve beyaz diye geçiyor ama bir isimleri var tabii ki.
Burada anahtar listeler daha karışık. Herkes kendi taraftarının daha çok delege kazandığını söylüyor. Yani Selçuklu’nun mahallesinde kazanan delege, “kimin delegesiyse, onun istediği yönde oy kullanacak” demeye getiriliyor. Yani ilçe başkan adayları ortaya çıkıp yapacaklarını, önerilerini konuştuklarında bu delegeler hiç etkilenmeyecekler ve “asker” gibi gidip oy verecekler diye algılanıyor.
Halbuki yukarıda bahsettiğim gibi bir partili oyunu kullanırken “kim kimin adamıdır” sorusundan çok “kim partiye hizmet edecektir” konusunda akıl yürütmek durumundadır.
İlçede en çok ismi bilinen, halkla en çok diyalog kuran, Konyalı’ya sorduğumuzda en azından adı aşina gelen bir isim ancak ilçe başkanlığında verimli bir rol oynayabilir. Partide “ben, sen, bizim oğlan” şeklindeki kısır iletişimler, parti içerisinde belki tanınmayı getirebilir ama bunun partiye bir yararı olmaz.
Şimdi Selçuklu CHP örgütünde Ali Naci Çobanoğlu’nun ilçe başkanlığına nasıl geldiğini, ne büyük coşkuyla karşılandığını ben gayet iyi hatırlıyorum. Ve Başkan Çobanoğlu hala bu dengeyi ve gücü koruyor.
Televizyonumuzdaki muhabirlere Selçuklu’nun 4-5 yerinde bir anket çalışması yaptırdım. Burada üç ilçe başkanı adayını vatandaşa sorduk. CHP’li olanlar bilhassa iki ismi tanıdıklarını belirttiler (Bunlar bizde video olarak duruyor. Bu iki ismi belirtmeyeyim). CHP’li olmayanların çoğunluğunun bildiği isim Ali Naci Çobanoğlu oldu.
Şimdi bundan çeşitli anlamlar çıkarmaya çalışanlar olur ama benim için önemli değil. Herkes istediğini söyleyebilir. Sonuçta ilçe başkanı seçimi, ilçe başkanının o ilçedeki etki ve nüfuz alanı ile ilgilidir. Sadece kendi partilisinden başkasına hitap etmeyen bir siyasetten parti yöneticisi olmaz.
Sonuç olarak, Türkiye’nin en büyük ihtiyacı ekonomiden de önce adalet, adaletten de önce siyasettir. Siyaset, halk için yapılır; particilik için değil. CHP bugün kongre sürecinde kendi içine kapanır, renk listeleriyle vakit kaybederse, iktidar fırsatını yine heba edecektir. Ama partililer, kimin ‘bizden’ olduğuna değil, kimin halka fayda sağlayacağına bakarsa; o zaman sadece CHP değil, Türk siyaseti de kazançlı çıkacaktır.
Dostlukla kalın.