Yapay Zeka, gazeteciliği tehdit mi ediyor?
Teknoloji, gazeteciliğin içinde her zaman yer aldı. Matbaanın icadından, bilgisayarın hayatımıza girişi ve internetin yaygınlaşmasına kadar her dönemde, haber üretim sürecini değiştiren teknolojide büyük sıçramalar yaşadık. Şimdi ise yeni bir teknoloji aracımız var o da yapay zeka. Ancak bu misafir, öyle kapıdan girip köşeye çekilecek gibi değil. Haberciliğin neredeyse her aşamasında yer almaya hazırlanıyor.
Yapay Zeka denince hâlâ akla insansı robotlar, parlayan beyinler ve “Terminatör” filmlerinden fırlamış sahneler geliyor. Oysa gazetecilikte kullandığımız yapay zeka, bundan çok daha “mütevazı” bir şey. Röportaj deşifre eden, veri setlerini tarayan, yorumları filtreleyen, finans raporlarını derleyen bir elektronik beyin. Bir bakıma, işin sıkıcı ve zor kısmını üstlenmeye gönüllü bir stajyer gibi.
AVANTAJLARI AZ DEĞİL
Hız ve verimlilik, Yapay Zekanın en güçlü tarafı. Finans, spor ya da hava durumu gibi verinin yoğun olduğu alanlarda saniyeler içinde haber üretebiliyor. Üstelik kişiselleştirilmiş içerik sunma yeteneği sayesinde, okuyucuya “senin için seçtik” hissini yaşatıyor. Doğru ellerde, yanlış bilgiyi ayıklama ve çok dilli içerik üretme gibi işler de başarılı sonuçlar veriyor.
RİSKLERİ DE GÖZ ARDI EDİLEMEZ
Yapay Zeka, algoritmalara ve veriye dayalı çalışsa da tarafsızlığı kesin değil. Kimi zaman sistematik önyargılar, farkında olmadan haberin içine sızabiliyor. Dahası, yapay zekânın ürettiği içerikler hata barındırabiliyor ve bu nedenle insan gazetecinin editoryal gözü hâlâ vazgeçilmez durumda.
En büyük tehlike ise gazeteciliğin özünün kaybolması. Çünkü derinlemesine araştırma, saha gözlemi, insani empati. Bunlar henüz hiçbir yazılımın kopyalayamadığı beceriler. Yapay Zeka, bir köprü olabilir ama hikâyenin nereye gideceğine biz karar vermeliyiz.
Kısacası, yapay zeka ne şeytan ne de kurtarıcı. O, elimizdeki araçlardan sadece biri. Onu sorumlu, eleştirel ve yaratıcı şekilde kullanabilirsek, gazeteciliği daha kapsayıcı, daha hızlı ve belki de daha etkili bir hale getirebiliriz. Ama dizginleri bırakır, tümüyle algoritmalara güvenmeye başlarsak, o zaman belki de manşetleri onlar atar, biz de kendi mesleğimizin bitişinin haberini yapmak zorunda kalırız.