Yolcu Aziz Kaya

Yolcu Aziz Kaya

Sen Tercihlerin İle Kapattığını Aramaktasın

Sen Tercihlerin İle Kapattığını Aramaktasın

Arar dururuz.

Bazen bizim gibi bir arayan bulur ve aradığımızı bulduk sanırız.

Oysa sadece iki arayan bir araya gelmiştir.

Bâzen ikisi de hüsrâna düşer.

Çünkü karşısındakinin hamlığını görür.

İşte o hamlık görene bir aynadır.

Köre ise bir perdedir.

O dem iki ham insan, birbirlerini olgunlaştırana kadar yakın olmalı koruklaşmış üzümler gibi, birbirlerini olgunlaştırmalı.

Bu ihlaslı yakınlıklarla olmayan yanlarımız olacak, pişmeyen yanlarımız pişecek.

İşte o vakit olgun bir insan, olgun bir birey, olacağız.

İşte o vakit Ademliğimiz tamam olacak.

İşte o vakit olgun bir salkım olarak ihtiyaç sahiplerine sunulacağız.

İşte o zaman, işte o vakit, insanın insan da vâr olmasını yaşayacağız.

İşte o zaman, bakanın bakılandan farklı olmadığı hissederek yaşayacağız.

İşte o vakit insan devreden çıkacak ve insan da söz sâhibi Allâh olacaktır diye inanmakta ve îmân etmekteyiz.

Şu ağaçlara bir bakın Allah aşkına, yeniden doğabilmek için, gecenin karanlığını, gündüzünde aydınlığı soluklayarak bekleyebiliyor.

Kışın soğuk havasını ve karını iliklerine kadar hissedebiliyor.

Fırtınasıyla zikir ediyor, yağmuruyla temizlenip tekrar doğuşa kendini hazırlıyor. İşte bu yaşananlardan sonra, tabiri câizse ağacın yanakları da gonca güller açıyor.

İşte o dem ağaçlar, kainatın en güzel rengi olan yeşil elbiseye tekrar sahip olabiliyorlar.

Şimdi biz de sormalıyız kendi kendimize ?

Bir ağaç bile bu kadar çile çekiyorsâ, sırf yeşil bir elbiseye sahip olabilmek için zorluklara katlanıyorsa,sâdece yanaklarımda güller açsın da meyve verebileyim diye bu acılara eyvallâh edebiliyorsa, ya biz sevgili dostlar yâ biz ?

Ey Cânlar şimdi biz, kendimizi bir düşünelim. Acaba biz şu topluma, verimli bir insan olabilmek için, hangi sıkıntılara eyvallah diyebildik, hangi acıları yutup, sonra da tatlı olarak çevremize ikram edebildik. Demek ki insân, kendi baharını yaşamak ve yaşatabilmek için, sıkıntılara, dertlere, hatta belâlara dahi göğüs gerebilmeli diye düşünmekteyiz. Azîzim hadi sen de bu düşünceyi yeşertenlerden ol, çünkü bu yol da yeşerenler, önce kendisinin sonra da şu geçici dünyanın efendisi olacaktır diye ümit ediyoruz.

Azîzim, muhabbet edebileceğin bir dostu ara dur, o dost için yorulman dâhi seni huzurlu kılacaktır.

Hadi durma ihlaslı bir şekilde ara.

Unutmâ! Aramayan ne kendini, ne de dostunu bulabilir. Arayışlarına ara vermeden ara.

Lâkin ne aradığını bilmeyenlerden asla olma.

Onlar bakar kördürler, bakarlar ama görmezler.

Sen ey yolcu sen, sen bu hakikat arayışından asla vazgeçme.

Huzuru bulanlar hep bu yolu tercih edenlerdir. Bu yolda azîz ve sâlih ruhlu gayret ehilleri, ruhlarını hakkın ummânına kavuşturabilmek için, aşk ile, muhabbet ile, ihlas ve îman ile gayretlerini sergilerler.

Kim hakkı ummânda bir zerre olmak istemez ki, elbette ister.

Kul o vakit, benliğinden vazgeçer ve her zerresi ben ben değilim, bâzen ben O'ndan bir parçayım bâzen de ben O'yum der ve hakikate ayna olur.

İşte o dem, yeryüzünde Ademlik elbisesini giyer, kulluk şuuru ve bilinciyle, enesi ve iblisiyle mücadeleye devam eder.

"Aramak tenin işi, ruhun işi ise yaşamaktır. Aramayı ve yaşamayı cem edebilenler, aşkın eşiğindedirler."

"Gülü! Gül bahçesinde aramaktan vazgeçme."

"Ey arayan yolcu! Buldukların yetmedi mi ki aramaktasın, en azından ara ara, ara ver aradıklarına, aralar hazmı kolaylaştırır, hem de acıktırır. Bulmak elbet kolay değil, lâkin bulanlar da buldum demez, kendinden kendine doğru yol alırlar.

Ey öteleri berileştirmek isteyen sanat ruhlu cân!

Neden mi sanatkâr!

Çünkü her birey, büyük sanatkârın bir yansımasıdır da ondan.Kendindeki O'nu keşfedenler,keşfettiği kadar büyük sanatkarın çizgilerine ayna olurlar.

Belki de kendileri bunu anlayamayabilirler.

Çünkü onların sanatkarlık diye bir dertleri yoktur. Onlar vâr olanın vâr etmesiyle var sanat olduklarını bilirler."

"Ey Hakikati arayan kişi, sen tercihlerinle kapattığın hakikati aramaktasın, durma! Kapattıklarını arala."

"Aramayanlar, kendinden uzaklaşanlardır. Uzaklaşanlar ise hep ama hep başkalarında zaman kaybedenlerdir. Arayanlar ise hem kendine yaklaşanlar, hem de karşısındakini anlayanlardır."

"Anlaşılmasan da sen yine de anlamlı yaşamaktan vâzgeçme! Çünkü anlamsız yaşayanlar hiç bir zaman anlaşılamayacak, lâkin anlamlı yaşayanlar, en azından anlamı arayanlar tarafından bir gün keşfedilecek ve modellenecek."

"Kul demek tohum demektir, bu tohumu önce iyi seçmeli, arkasından toprağı uygun hâle getirmeli, sonra büyük buluşma gerçekleşmeli, toprak ve tohum, "toprak şu dünyâ hükmündedir, tohum ise insan hükmündedir, bu yolculuk kolay bir yolculuk değildir, bu yolculukta hep bir değişim, hep halden hâle girme vardır, bu yolculukta ten elbisenden soyunma vardır, bu yolculukta bağrından enerjinin çıkabilmesi için ortadan gerekirse ikiye ayrılma, gerekirse de yukarıya çıkacak enerjine temel olma vardır. Daha sonra ise toprak sana yol verecek ve yeryüzüne merhaba diyeceksin. Fakat henüz sâdece başını çıkarabildin, biraz heyecanlı biraz ürkek çevreni seyretmektesin, şimdi senin yağmura, şimdi senin güneşe, şimdi senin korunmaya ihtiyacın var.

Sen daha nice nice merhalelerden geçecek, mevsimleri yaşayacaksın, işte merhaleler hep tuzaklarla doludur, bu yolculukta bazen düşman dışardan değil içerdendir, yâni ağacın içine giren kurt gibidir, geleceğimiz için gerekiyorsa en sevdiğimiz dalı kesip atabilmeliyiz, yoksa o dal, zamanla gövdeyi götürebilir.

Bizim derdimiz sağlam bir meyve olmak, kul olmak.

Sıkıntıları güneş ve ateş bellemeli ve olgunluğa yavaş yavaş yaklaşmalıyız.

Hatta biraz daha ileri gidelim, bu dertler, insanlık aracının en önemli yakıtıdır, yakıt yoksa hedefi de unutmalıyız.

Unutmayalım bu yolda sıkıntılar dertler, ateşler, bizim imtihanımız ve yakıtımızdır.

Bizler olgunlaşmamız için duâ edelim, Allah bizi güneşsiz, ateşsiz, dertsiz, imtihansız bırakmasın inşaallah.

Bu duygularla yolculuğumuzun sonunda her birerimiz olgunlaşmış bir meyve, nefsini terbiye etmiş bir kul oluruz inşaallah. Amin."

"Düşünmek! çok yücedir, lakin düşündüğünüzü fiiliyata geçirmek, kanatlanıp uçmak gibidir."

Anadolu'da Bugün bizler de, târihimizdeki nice ecdâdımız gibi kanatlanalım ve şu gök kubbede hoş sedâlar bırakalım. Bu duygularla Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin emektarlarını, okurlarını cânı gönülden selamlıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yolcu Aziz Kaya Arşivi