Yolcu Aziz Kaya

Yolcu Aziz Kaya

İki sevilen bir arada

İki sevilen bir arada

Sevilenler fedâkarlık ister, sevilenler sadâkat ister, sevilenler samimiyet ister, sevilenler aşk ve muhabbet ister, sevilenler ölçü ve denge ister, sevilenler farkedilmeyi, anlaşılmayı ve hissedilmeyi ister, sevilenler ilgi ve alâka ister, sevilenler lâl olsa da karşısındakinin bülbül olmasını ister.

Anadoluda bugün bizler Bedenimizi ve ruhumuzu yönlendiren başımızı, ellerimizin arasına almalı ve uzûn uzûn düşünmeliyiz. Düşüncemizi aklımız ve kalbimizle, öngörümüz ve ferâsetimizle, empatimiz ve telapatimizle, özümüzdeki öz ile, özümüzdeki özün de özü ile harman etmeli ve güzel bir şekil de yoğurmalıyız. O vakit sevdiklerimize yüzümüzü ve bedenimizi çevirebiliriz, O vakit sevdiklerimize aklımızı ve gönlümüzü cevirebiliriz, O vakit sevdiklerimize bakabilir ve baktıklarımızı görebiliriz.

Hani denir yâ, “bakmak başka, görmek başka.” Bizler de hep bakıyoruz, ama hep bakıyoruz, lâkin bir türlü değil, inanın bin türlü de baksak mâlesef görmek istediklerimizi göremiyor ve görmek istediklerimizden mahrum oluyoruz.

Ey sevdiğine ulaşmak isteyen cân yolcular! Bizler şimdi, görebilmemizin önündeki engelleri bir bir teşhis edelim, silinmez defterlere tek tek notlarımızı alalım, sultânım gerekirse kendimizi önce labaratuvar masasına alalım ve kendimizi hassas bir şekilde inceleyelim.

Âh insanoğlu ah, insanoğlu kendini incelemeyi unuttu, hep ama hep karşıyı incelemeye, karşıyı irdelemeye başladı. Oysa kandillerimizin fitili karşı da değildi, o kandillerin fitili, Ademoğlunun kendi içerisindeydi. Kim kandilini yakmak ister ise, dışarıya doğru gitmeyi, seyahat etmeyi bırakmalı ve içeriye doğru seyehat etmelidir.

İnsanın kendisi kandil lambası hükmündedir. İmânlarımız kandillerimizin fitilleri hükmündedir, kim îmân fitilini tutuşturursa, o kişi yavaş yavaş aydınlanır, aydınlandıkçada aydınlatır. Kandil hükmündeki insanların, fitil hükmündeki îmânlarını ise irâdei cüziyyeyle tutuşturabiliriz. Fakat irâde edilenler Kurân ve sünnet çerçevesinde olmalıdır, irâde edilenler edep ve ahlâk üzere olmalıdır, irâde edilenler ölçü ve denge üzere olmalıdır, irâde edilenler sırâtal müstakîm üzere dosdoğru olmalıdır. O vakit insanoğlu ayın on dördü gibi, nurlu bir kandil olur ve parlar.

Sözümüzün başına dönmeli ve iki sevileni irdelemeliyiz. Sevilenin biri Cumâ günü, biri de mîrâç kandilidir.

Ey kardeşlerim, ey ümmeti Muhammed, ey ademoğlunun evlatları Cuma günü ayrı bir deryâ, Mîrâç kandili ayrı bir ummandır. Bu ikilinin her ikiside pek hikmetli, pek bereketlidir. Deryâdan ve ummândan, nâsiplenmek isteyenler, Allâh’ın resülüne yaklaşmalı, onu modellemelidir. O Hazreti Muhammed Mustafâ, Kurân’la muhatap olmadan önce, kendi kendine doğru çôk iç yolculuklar yaptı, dağlara çıktı uzun uzun tefekkür etti, hem dünyâyı düşündü, hem de dünyâyı yaratan yüce Allâh’ı düşündü.

O daha peygamber olmadan önce Muhammed-ül Emîn lakâbını almış ve Mekke’nin en güvenilir, en emin kişisi kabul edilir olmuştu, O daha peygamber olmadan önce Mekke’de ahlâk timsâli bir kul olmuştu, O kulluğunu yücelttikçe, O ruhunu olgunlaştırdıkça, o edebini ve ahlâkını kartopu hâline getirdikçe, ilâhi mesaja doğru yaklaşmıştır.

Efendimiz 40 yaşına gelince Kurân’la onurlandırılmış, Kurân’la muhatap olundurulmuştur.Önce O Kurânı okudu, daha sonra okudukları üzerinde tefekkür etti, tefekkür ettiklerine îmân etti, îmân ettiklerini bedenin de ve ruhunda yaşadı.

Yaşananlar elbet anlatılmalı ve tebliğ edilmeliydi, o da öyle yaptı, Oku seni yoktan vâr eden Allâh’ının adıyla oku denildi ve “ikra” denildi. O Hazreti Muhammed Mustafâ’da, Allâh’ın adıyla okudu. Bu yaşamın üzerine Mîrâc gerçekleşti, bu yaşamın üzerine hicret gerçekleşti, bu yaşamın üzere Cumâ günleri câmilerde saflar tutuldu, gevşeklikler giderildi, ümmetin yeryüzündeki dertlerine devâlar üretildi.

Azîz’im dur ve bereketlice çôk düşün, Allâh aşkına evine misâfir gelse, hemen toparlanır, evine hemen bir çeki düzen verirsin. Ey kardeşlerim; Her hafta bize Cumâ misâfir olur, üç aylar da kandiller misâfir olur.

Peki biz misâfire bedenen ve rûhen hazır mıyız, sevilenler, sevdiklerimiz bize hakkıyla misâfir olabilecek mi, bizlere o rahmetlerini saçabilecek mi? Unutmâ ey cân unutmâ, sürülmemiş toprağa hikmet tohumları saçılmaz.

Allâhımızın hoşuna gitmeyen fiileri, beden ve ruh toprağından bir bir teşhis edelim ve hiç gözünün yaşına bakmadan atalım. O vakit bizim ten bahçemiz de, gönül sarayımız da misafire hazırlanmış hâle gelir.

Ey yolcu, en sevilenlerin ne istediğini yukarda zikrettik, kim o zikredilenleri giyinirse, kim o zikredilenleri yaşarsa, inanıyoruz ki namazı da ihlaslı bir şekil de kılarsa, Allâh’ın izni ile secdeleri mirâç olur, o mirâçlar ki 5 vakit namazlar tescillendi. O namazların secdeleri mîraç oldu, O mîraç ki yaradılan ile yaradanı bir eyledi, cem eyledi, efendimiz o makamda hiçliğiyle vâr oldu.

O Hazreti Muhammed, varlığım hakkın varlığıdır enerjisiyle yeryüzündeki nice Ademoğluna ilâhi enerjiyi, mucîze kitap olan Kurân’ı Azîmuşşanı aktardı. Kim Hazreti Muhammed’i kendine modellerse, bilinsin ki sevilen de seveni sever.

Sevilenler inanın o vakit kanat olur, kulu mirâca da götürür, Sevilenler inanın o vakit Allâhın sevgili kuluna hayrân olur, âşık olur. Aşka tâlib olanlara selâm olsun, Sevilenlere lâyık olabilenlere selâm olsun. Secdelerini mîrac edebilen ihlaslı ve îmanlı kullara selâm olsun.

Bu duygularla Anadoluda bugün sevdiklerimizi bir başka sevelim, bir başka hasbihâl edelim.

Bu duygularla Anadolu’da bugün gazetesi okuyucularını selamlıyorum.

Paristen selâm saygı sevgi ve muhabbetler.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum
Yolcu Aziz Kaya Arşivi