Aşkının tonu
Aş/k/ının tonunu merâk ediyorsan eğer, tattığın aş/lara bir bâk.
Aşlar insana, ağızdan, gözden ve kulaktan girer, daha sonra da insanı resmeder.
Aşklar o vakit, yâ nârlaşır, ya da külleşir.
Ya ölümsüzleşir, ya da yok olur gider.
Azîz'im, sultânım,
Aş/k kazanını helâller ile tutuştur.
Helâl ile pişen sevgiller ve muhabbetler, hem bedenleri hem de ruhları yeşertir.
Aş/kına haramları katanların aşı ise mâlesef yavaş yavaş zehirlenir.
Zehirli aşlar ise insanoğluna insanlığını unutturur.
İnsanlığını unutanlar ise, ne yazık ki yavaş yavaş yaratanını da unutur.
Aş/ını ballândırmak ve şifâlandırmak mı istiyorsun, hadi aç ten kulağını, hadî aç ruh alıcılarını.
Yaratanın al dediklerini al, at dediklerini de at. Sev dediklerine yaklaş, sevme dediklerinden de uzaklaş.
İşte o vakit, aş ile aşk, şebû âruz eder.
Biri gül biri de bülbül olur.
işte o vakit onlar, bir birlerine sarılır, sarmaşık oluverirler.
İşte o vakit onlar, rengârenk çiçekler açıverirler.
Elbet bu mübârek yol da, Aş aşlığını bilecek, aşk ta aşklığını bilecek.
Aslında her ikisi de ayna hükmündedir. Her ikisi de yansıtan hükmündedir.
Aşk irâdei cüziyyeyle hâle gelir ve dile gelir.
Sanmayalım ki onlar, kendilerinden ve kendiliklerinden gül olurlar ve bülbül olurlar.
Ey yolcu! Bu yoldaki kâder kaleminin önünü, irâdei cüziyyenle aç.
O İrâde sana, seni yaratan Rabbin tarafından verildi.
O ademoğlunun, o insanoğlunun en büyük serveti, en büyük velî nîmetidir.
Azîz'im, yeryüzünden milyarlarca Adem'ler ve Havva'lar geldi geçti. Her bireri farklı farklı aşklar sevgiler ve muhabbetler yaşadı
Lâkin kimi aşklar sâhibine nûr oldu, kimi aşklar da nâr oldu.
Kimi aşklar acı ve ızdırap oldu, kimi aşklar da huzur ve mutluluk oldu.
Kimi dokunuşlarla insanlığımızın üstünü çizdik ve karaladık
Kimi dokunuşlarımız la da, insanlığımızın önündeki engelleri bir bir kadırıp, daha sonra da insanlığımıza insanlık katacak dokunuşlar gerçekleştirdik.
Ey aşk yolcusu! Denge.
Her ortam da, her atmosfer de denge
Her iletişim de, her diyalog ta denge
Her bakış ta, her duyuşta, hep hep ama hep denge.
Her konuşuşta ve her susuşta mutlaka ama mutlakâ denge
Her verişte ve alışta denge, ama hangi şartlar da olursa olsun kesinlikle ama kesinlikle denge
Her bilgi de, her anlam da, illâ dengeli bir ölçü ile tartmacasına denge.
Her okuyuşta ve tefekkür de denge
Her yaratılana yaklaştığın da, ifrâtı ve tefrîti iyi bilmeli, ortasındaki dengeyi de çok iyi kurmalıyız, hattâ gerekirse ikisinin ortasına ben dengeyim diye oturup bağdaş bile kurmalıyız.
Denge ey yeryüzü denge, lütfen bir bakalım şu âleme , hiç dengesiz bir hayvanât bulabiecekmiyiz, hiç densesiz bir tabiat bulabilecekmiyiz, hiç dengesiz insanât bulabilecekmiyiz
Elbet şu alem de dengesiz gibi görünebilenler de olabilecektir.
Ey cân! Dengesiz gibi gördüklerimize has bilgiler ile, ilmi ve bilmi yaklaşımlarla yaklaşalım.
İnanın bu samimi yaklaşımlarımız neticesin de, onların da belki bir sebebinin ve hikmetinin olduğunu hayretle göreceğiz.
İşte o vakit, bütün dengelerin yüce mühendisi olan yüce Allâh'a, aşkımız ve muhabbetimiz kat be kât artacak.
Mâlesef şu dünya da, insanoğlunun nefsiyle dokunduğu her ortam, her atmosfer, her nesne, üzülerek söylüyorum ki dengesizleşmiştir.
Demek ki biz Âdem'lerin ve Havvâ'ların önce dengeyi öğrenmeye ihtiyacı vâr.
Belki de denge dersleri, denge sınıfları, denge okulları açmalıyız.
Bu okullar da Oku ayetini irdelemeli, dengeyi dengeli bir şekil de okumalı anlamalıyız. Anladığımızı da dilimiz ve hâlimizle dengeli bir şekil de yaşamalıyız.
Adem oğlunu büyük bir denge üzerine yaratan yüce Allâh, yarattığı insana kılavuz olarak, Kerîm olan Kurân'ı göndermiştir.
O Kerîm olan Kurân'a kim samimi bir şekil de yaklaşırsa,
Kim ihlaslı bir şekil de kapısını çalar ise,
Kim ön yargısız bir şekilde doğrulara tâlib olur ise,
Kim hakîkate, hâk ve pâk ça yaklaşmak ister ise,
Kim arayışların da samimi olur ve o mucîze Kîtâb olan Kur'âna sorularını yönetir ise, Vallâhî İnanıyoruz ki Kur'ân-ı Azîmuşşanın sofrasından dengeli bir şekil de nâsiblenir ve rızıklanır.
Aş/kların aşı o vakit. bir başka lezzetleşir, hem damaklar da hem de ruhlar da bir başka tat bırakır.
Aşk sız ol/unmaz elbet, ol/mak için aşk ateşini tutuşturmalı, aşk kazanın da kendi kendimizi yoğurmalı
Kardeşim bir aş bile, aş olabilmesi için, hangi zorluklardan, hangi acılardan, hangi merhalelerden geçmekte.
Aş öyle bir noktaya gelir, benlikleri o kazan da, o nokta da bırakır ve yok eder.
Aş kendini muhatabına aşk ruhuyla, aşk düşüncesi ve teffekkürüyle taktîm eder.
Evet evet aş da hazreti insana âşıktır, çünkü o mûcize olarak yaratılan insan, aslında hakkın bir yansımasıdır, insan elbet Allâh'ın nûrundan yaratılmıştır.
Ondandır ki her zerre Âdem'e ve Havvaya âşıktır.
Ey Âdemler ve Havvâlâr!
Sâhî siz, sizin farkında mısınız, siz sizi yeterince bilmektemisiniz. Vallâhi Billâhi Tallâhî biz bizi bilsek eğer, biz bizdekini bilsek, biz bizdeki ile hem dem olsak,
Belki o vakit, biz biz ile dünyâ sarhoşluğundan ayıkacağız ve nurâ uyanacağız.
Anadaluda Bugün bizler, tekrâr tekrâr bu konuları tefekkür edelim, mutlakâ özlerimize doğru seyehât edelim.
Anadoluda Bugün Gazetesinin bilgisine ilgi duyan kıymetli okuyucularını cânı gönülden kutluyoruz
Mubârek Ramazan Bayramımızı da cânı gönülden tebrîk ediyoruz.
Selam ve sevgi olsun bilgi yolcularına.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.