Tüm Dünya’yı saran virüs belasından kurtulmak için büyük çaba harcanırken; günlük vaka ve ölüm sayıları da artmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz yılın başlarında ortaya çıkan virüs salgını ülkemizde de çok kişinin sağlığını yitirmesine neden olurken çok sayıda insanımız ise bu illet hastalık yüzünden yaşamını yitirdi.

Çin’de hortlayan bu salgın hastalık sonrasında çok sayıda önlemler alındı. Eve kapanmalar oldu, yasaklar geldi ama yine de bir türlü bu illet hastalıktan tam anlamıyla kurtulma mümkün olmadı.

Tüm Dünya’da ve ülkemizde virüse karşı geliştirilen aşı çalışmaları yapıldı. Hastalıktan korunmanın en etkin yollarından birisi olan aşı Çin’den ve Almanya’dan getirtildi.

Fakat gel gelelim çoğunluk aşısını olurken bazı kesimler bu yönteme şaşı baktı ve bakmaya da devam ediyor.

Neymiş efendim aşı olanların ömrü kısalacakmış; yapılan aşılar insanları kısır bırakacakmış.

Sağlık Bakanlığının son verilerine göre son günlerde yaşanan vaka ve ölüm sayılarında aşı olan ile olmayan arasında adeta uçurum fark var.

Çoğunluk aşısını olurken; olmayanlar potansiyel taşıyıcı görevini sürdürüyor. Yani anlayacağınız aşı olanlar bir nevi vatandaşlık görevini yerine getirirken; olmayanlar kul hakkına giriyor.

Aşıya inanmayan ve olmamakta hala direnen insanlarımız var. Aşı olmayanlar aşının kıymetini virüse yakalanıp yoğun bakıma yattıktan sonra anlıyorlar.

Aşı olanla olmayanın arasındaki tek fark şu.

Birisi virüsten korunuyor; diğeri ise parasız yatılıyı rahatça kazanıyor öbür Dünya’ya göç ediyor.